Yıllardır Emniyet Teşkilatı'nda üvey evlat muamelesi görerek görev yapan biz bekçiler, 2008 Mayısında TBMM'de kabul edilerek yürürlüğe giren kanundan sonra bir nebze olsun rahatladık. Yardımcı Hizmetler Sınıfı'ndan, Emniyet Hizmetleri Sınıfı'na terfi ettik. Ek göstergeye düştük... Hepsi bu kadar... Verilen sözlerin çoğu yerine getirilmedi. En önemlisi fiili hizmet zammından yani yıpranma hakkından yararlanamıyoruz. Kanun yürürlüğe girdikten sonra, yıpranma hakkı verilmesi gerekirdi. Ancak, bu hakkımız nedense verilmedi.. Bir önemli konu da, biz bekçilerin giymiş olduğu resmî üniforma. Düşünsenize, polis arkadaşlarla aynı görevi yapıyorsun, birlikte nöbet tutuyorsun, ekip otosuyla devriye geziyorsun, suçlu getirip götürüyorsun, mahkemeye çıkarıyorsun, cezaevine götürüyorsun, olaylara müdahale ediyorsun; polisle seni yan yana omuz omuza görev yaparken gören çoğu vatandaş, bekçiye "sen kimsin" diyor. Bekçi, vatandaşlara kendini mi tanıtacak, yoksa görevini mi yapacak? Bir an önce Emniyet bekçilerinin üniformalarının hem renginin hem de modellerinin değiştirilmesi gerekiyor. Emniyet bekçilerinin üniformasını tanımayan vatandaşlar, "sen özel güvenlik görevlisi misin, yoksa belediye görevlisi misin" diye soruyorlar. Bunun için bekçilerin üniformalarına çekidüzen verilmesi, saygınlık kazandırılması ihtiyacı doğmuştur. Ayrıca, bekçi maaşlarında da polislere göre, bir hayli eksiklik yani fark var. Bu eksikliklerin giderilmesi, hiç de zor bir şey değil. En azından yeni bir yasal düzenlemeyle bu maaş adaletsizliği düzeltilebilir. Kamu çalışanları arasındaki eşitsizliği gidermek için, "eşit işe eşit ücret" ödenmeli... Polisler ile aynı görevi yap, üniforma başka, maaş başka, yıpranma hakkı yok... Bu adaletli bir sistem değildir? Başta Sayın Başbakanımız Erdoğan, Sayın İçişleri Bakanımız Atalay olmak üzere bütün milletvekillerimize sesleniyoruz! Lütfen, Emniyet Teşkilatı mensupları arasında yaşanan bu adaletsizliği ve eşitsizliği gideriniz. Bütün bekçi arkadaşların duasını alınız. Bu yasama döneminde, yapılacak yeni bir yasal düzenleme ile, biz bekçilere, "fiili hizmet zammı" yani yıpranma hakkı verilmesi için Sayın vekillerimizin bir yasa teklifi vermelerini talep ediyoruz.. Artık, Polisler gibi Emniyet sınıfında yer alan Emniyet Bekçileri olarak, hükümet yetkililerinden sabırsızlıkla müjdeli haber bekliyoruz... İstanbul'da görevli bir grup Emniyet Bekçisi Başörtü yasağı demokratik bir utançtır!.. YÖK'ün, İstanbul Üniversitesi'ne gönderdiği yazı ile, disiplin yönetmeliğine uymayan öğrencilerin dersten çıkarılmasını yasaklayarak, tutanak tutulmasını istemesini hem demokratik teamüllere hem de insan onuruna daha yakışır buluyoruz. YÖK, siyasi partilerin çözemediği başörtü meselesini "uygulamada" çözmüştür. Şimdi sıra siyasilerimizdedir. Öğrenciyle öğretim görevlisini karşı karşıya getirmeyecek, üniversitelerimizde çatışma ve kargaşa ortamı oluşturmayacak bir düzenlemeye acilen ihtiyaç vardır. İktidar ve ana muhalefet partileri başta olmak üzere, bütün siyasi partilerimizden, 21. Yüzyıl Türkiye'sine yakışmayan başörtü yasağının son bulmasıyla ilgili samimi adımlar atmasını bekliyoruz. Üniversiteler çağdaş dünyada, bilim, teknoloji ve buluş üretmekle yarışırken, her türlü düşünceyi özgürce tartışırken, ülkemiz üniversitelerinin bu yarıştan geri kalması, genç kızlarımızın kıyafetleriyle uğraşması ne kadar büyük bir talihsizliktir. Yüksek öğretim ile ilgili onca meselemiz varken, enerjimizin büyük bölümünü başörtü tartışmalarında harcıyor olmamız ne kadar büyük bir üzüntü kaynağıdır. Üstelik sadece yüksek öğrenim öğrencilerine kılık kıyafette sınırlandırma getirilmemektedir. Üniversite bünyesinde halka yönelik kurslarda da aynı engel devam etmektedir. 21. yüzyılda, Lider Türkiye'nin, siyasi platformda hâlâ baş örtüsünü tartışıyor olması, demokratik bir utançtır. Baş örtüsü başta olmak üzere, benzer meseleler; tartışılmasına gerek bile olmayan, ama siyasi rant ve takıntılar sebebiyle kavram ve zihniyet kargaşası oluşturan, yıllardır iç potansiyelimizi eritip tüketen problemlerdir. Yeniden Büyük Türkiye, yükselirken coğrafyasına demokrasi, barış, refah ve hoşgörü yayan bir Türkiye, küreselleşmenin hızlandığı bir çağda doğu ile batı arasında bir köprü konumuna gelen Türkiye, çağdaş bir anlayışla siyasetinin ağırlığını bütün dünyaya hissettirecek bir Türkiye, üniversitelerinde başörtü meselesiyle uğraşmamalıdır. Yıllardır yasaklarla, korkularla, vehim, vesvese ve dayatmalarla milletini yerinde saydıran Türk siyasetçilerinin, özgürlükleri bir an önce sağlaması, devletle vatandaşını tekrar parlak bir izdivaçla birleştirmesi sorumluluğu vardır. Muasır medeniyetleri hedefleyen demokratik bir Türkiye için, siyasilerin başörtü meselesini barış, huzur ve toplumsal birliğimizi zedelemeden çözmesi gerekmektedir. Gürkan Avcı (Demokrat Eğitimciler Sendikası (DES) Genel Başkanı) > Adres: İhlas Medya Plaza 29 Ekim Cad. No:23 Yenibosna/İSTANBUL Tel: (0212) 454 38 22 Faks: (0212) 454 31 00