Şu an ağaç dikme zamanı. Ülke yanıyor. Dünya felaketin içerisine doğru hıza ilerliyor. Ben tek başıma on binin üzerine çıktım. Çevreme, çocuklarıma ve öğrencilerime ağaç ve ülke sevgisini aşılamak için çırpınıyorum. Birbirimize kenetlenme zamanı, dünya acımasız. Bizim yaşadığımız bölgenin şartlarına uygun şekilde çalışıp çabalamak zorundayız. İnsanımız yabancı ülkelere koşarak gidiyor. Oralarda binbir sıkıntı içerisinde çalıştığı halde, orada yaşamakla övünüyor. Fırsat bulsa neredeyse hepsi dışarı gidecek. Kendi öz yurdumuzda , babalarımızın dedelerimizin mezarlarının bulunduğu bu ülkede birbirine düşürülmüşüz. Binlerce yıllık binbir emekle oluşturduğumuz müesseselerimizi yıpratıyoruz. Ülkeyi yönetenler, köşe yazarları, haberciler, eğitimciler, öğrenciler ve askerimiz; hepinize yalvarıyorum. Gelin birbirimize düşmeyelim. Bu ülkenin önemini kavrayalım ve kavratalım. İnsanımızın huzura ihtiyacı var. Lafla peynir gemisi yürümüyor. Ele geçirdiğimiz fırsatı, bu insanların bize verdiği mevkileri kendi çıkarımıza kullanıp, bu dünyanın en güzel insanlarının hayallerini yıkıp ümitlerini karartmayalım. Lüzumsuz israf ve gösteriş olsun diye elimizdeki varımızı yoğumuzu çarçur etmeyelim. Biz, nehir kenarında bile abdest alırken suyu israf etmeyen, kıyametin kopacağını görsek bile ağaç dikmeye devam eden bir kültürün sahibi iken, bu ağaç düşmanlığı ve gösteriş israfı nedendir? Bu ülkede 50 katlı binaların dibinde dilenen insanlar çoğalıyor. Biz bu ülke için öl deyiniz ölelim ama ne olur birbirinizle dalaşarak morallerimizi çökertmeyiniz. Sorarım size; çalışıp bir şeyler ortaya koyup, buluşlar yaptık da elimizden mi aldılar?Yüzlerce üniversite, binlerce okul, milyonlarca öğrenci ve eğitimci; gelin düşünelim, akıllarımızı kullanıp bu ülkeyi muasır ülkelerin örnek alacağı, insanımızın burada mutlu ve huzurlu olacağı bir yer olması için gayret edelim. Herkesin görüşü inancı kendisinin olsun. Bu ülke için uğraşmak ortak hedefimiz olsun... * Rahim Demirbaş (Emekli Öğretmen) >> Üst geçitlerde ve metroda güvenlik zaafı olmasın E-5 üstünde Yenibosna ve Şirinevler'deki üst geçitlerde, yasak olmasına rağmen seyyar satıcıdan geçilmiyor. Özellikle de korsan CD'ciler her tarafı işgal etmiş durumdalar. Yenibosna Kuleli'deki üst geçidin altında, bir zabıta arabası, her akşam orada beklemesine rağmen, tam tepelerinde üst geçitte korsan CD'ciler cirit atıyor. Kendilerine durumu şikayet ettiğim zaman, söz konusu problemle polisin ilgilendiğini söylüyorlar. Ben de işimi gücümü bırakıp ortalıkta polis arayacağım, öyle mi? Zabıta telsizden polise haber veremiyor mu? Aynı problem Yenibosna metro girişindeki meydanda da oluyor. Her sabah bir polis arabası orada hazır bulunmasına rağmen, ortalık seyyar satıcı kaynıyor. Polis denetim görevini yerine getirmeli ve bu seyyar satıcı kirliliğini ortadan kaldırmalı... Yenibosna metro istasyonunda ayrıca güvenlik problemi var. Turnikeli giriş kısmı geniş olduğu için, belediye güvenliği sadece jetonlu turnikeden geçenlerin çantalarında arama yaparken, akbil kullananların çantaları aranmıyor. Bu durumu da polise haber verdiğimde "Belediyeye bildirmeniz gerekiyor?" cevabıyla karşılaşıyorum. Ben asayişle ilgili bir durumu polise haber verdiğim zaman, polis bunu ilgili birimlere iletemiyor mu? Hasılı kelam, ulaşım güvenliği, zabıta ve polis arasında bir koordinasyon yok. Vatandaş aradığında akıl vermenin ötesine gidilmiyor. Bu durum bir an önce çözüme kavuşmalı. * Ömer F. Birpınar >> Çaresizce organ bekleyen hastalarımıza el atalım Sağlık Bakanlığı'na; Köyümüzde 3 böbrek hastası var. Belirli günlerde diyaliz makinesi gelir, onlara tedavi uygular. Ara sıra yanlarına varır, hal-hatırlarını sorarım. Hepsini bitkin ve üzgün görürüm. Hayatlarından âdeta ümitlerini kesmişler. Yanlarından vicdan azabıyla ayrılıyorum. Sadece böbrek hastaları değil; kalp, kalp kapakçığı, akciğer, karaciğer, pankreas, kornea ve başka organlarla ilgili hastalar da çare bekliyor, uygun organ ümidiyle yaşıyor. Biz Türk milleti olarak yardımı severiz, gerektiğinde sevdiklerimiz, dostlarımız için canımızı bile veririz. Ama çaresizce organ bekleyen yakınlarımız için bir şey yapamıyoruz. Bütün ilgililer bu iş için kafa yormalı, bu çaresizlere çare bulmalı. Çaresizce bekleyen o binler de bizim gibi insan, sadece et ve kemik değil... Ümitsizliğe düşen bu insanlarımıza çare bulalım, onları kurtaralım. Gerekirse Türkiye çapında büyük kampanyalar başlatalım... * Reşat Çavuş-BALIKESİR >> Şer güçlere kanmayalım Yalan haber ve provokatif icraatlarla, entrikalarla güzel ülkemizi kaos ve gerilim ortamına hazırlayanları iyi tanıyalım, bunlara alet olmayalım. Yüz yıllardır kardeşçe yaşadığımız, kökeni ve düşüncesi farklı insanları tahrik ediyor, aramızı açmaya çalışıyorlar. Aramıza nifak tohumları saçarak bizi birbirimize düşürmeye çalışıyorlar. Sıradan olayları abartarak, ortada büyük kaos varmış gibi havalar estirerek, felaket tellallığı yapanlar var. Milletimiz elbette bu provokasyon ve yönlendirmelere kanmayacak kadar olgundur. Ama bu şer güçler de pes etmiyor... Bu gibi art niyetlileri teşhis edelim, oyunlarını bozalım, birlik ve bütünlüğümüze halel getirmeyelim... * Duyarlı bir vatandaş