Engellilerin duygularını ne kadar hissediyoruz?

A -
A +

Hepimiz zaman zaman nasihatlarda bulunuruz; merhametli olmayı, yardımseverliği, duyarlılığı... Kalp kırmanın sakıncalarını, gönülleri hoş tutmanın erdemini ve daha birçok süslü, güzel şeyleri anlatırız. Peki uygulamada da böyle miyiz? Engelli vatandaşların duygu dünyalarını hiç merak ediyor muyuz? Onlara hayatı biraz daha kolaylaştırmak için neler yapıyoruz? Ömer Sinan Yağcı'nın tabiriyle, hayatlarını "kâbus" olmaktan çıkarmak için gayret ediyor muyuz? "Öğrencisi, çalışanları, işverenleri, yaşlısı ve genci ile engelsiz sıradan bir İstanbul kentlisinin hayatının kolay olduğunu kim söyleyebilir? Ulaşım, park, trafik, konut problemleri derken, İstanbul dünyanın yaşanması en zor kentlerinden biridir. Tüm bu zorlukları bir de engelli insanlar için düşünecek olursak, sıkıntılar boyut değiştirip, İstanbul bir kâbusa dönmektedir. Daha açık bir şekilde ifade edilecek olursa, engelsiz insanlar için artık alışılagelen, görmezden gelinen, sıradan durumlar dahi engelli insanlar için büyük sıkıntılara sebep olmaktadır. Eğer engelli bir insan için, bir İstanbul kentlisi olarak rahat bir şehir hayatı sunulabilir ise, engelsiz insanlar için de İstanbul daha yaşanılası bir kent olmaz mı? İstanbul'un 1.5 milyon engelli sakinini görmezden gelme lüksü ve hakkı yoktur. İlköğretimden yaşlılık dönemlerine kadar, nüfusunun yaklaşık % 12'si için, ulaşımdan eğitime, sosyal hayattan, sağlığa kadar projeler üretmek ve gerçekleştirmek, engelli vatandaşlarını hayatın içine almak mecburidir!" Yeni başkan bu hususları mutlaka düşünmeli ve gereğini yapmalıdır... Ben mi yanlış düşünüyorum? İlk önce bizi ümitsizliğe düşürdüler, sonra da çaresizliğe; yaşadığım toplumda hep Batıya özenti vardı, sevgi ve saygının olmadığı, sadece para ve çıkarların egemen olduğu ülkelere... Önce anlamını bilmediğim (şarkı diyemiyorum) acayip parçalar dinlettirildi milletime, sonradan İngilizce parçalar. Bu duruma dur diyen de olmadı. Zamanında Batılılaşacağız diye TRT-1'de az mı yabancı yayın yapıldı. Anadolu türküleri yerine, anlamını bilmediğimiz şarkılar... Arjantin halkı gibi tepki göstermedik IMF'ye; çünkü, beynimiz yıkandı, vurdumduymazlaştırıldık... Üniversitelerimizde mezuniyet törenleri yapılıyor; kıyafetlere hiç dikkat ettiniz mi? O kıyafetlerin Amerika'daki öğrencilerin giydiği kıyafetlere ne kadar çok benzediğini, hatta tıpatıp aynı olduğunu düşündünüz mü? Şimdi, o kıyafetle fotoğraf çektireceksin, onu giyeceksin diye diretiyorlar. O gözlerinden ve ağızlarından zeka fışkıran hocalar ve rektörler, hatta eğitim bakanlığı hiç mi düşünemedi, "kültürüne sahip çıkmayan millet ölmeye mahkumdur" sözünü? Bizim milletimizin sanatı yok muydu ki Amerika'nın kıyafeti alındı, tekstilcilerimiz yok mu ki vatanımızı, milletimizi ve bağımsızlığımızı anlatan kıyafet dikemediler? Ben Türküm, o kıyafeti asla ve asla giymem! Ne yazık ki benimle aynı düşüncede olan az. Sizce ben yanlış mı düşünüyorum ki bana destek veren yok... Turhan Kahraman Adamım olmayınca ortada kaldım... Ortopedik özürlüyüm. Ordu İş ve İşçi Bulma Kurumu'na 10.12.1981 tarihinde kaydımı yaptırdım. Bütün imtihanlara girdim. Kazandığım sınavlar oldu, ama mülakatta kaybettim. Kalorifer dairesine vereceklerini, kazana kömür atıp atamayacağımı soruyorlar; ben de fiziki durumumdan dolayı yapamayacağımı söylüyorum, "kaybettin" diyorlar. Durumumu sürekli soruyorum, "haber veririz" diyorlar. 1963 doğumlu olduğumu, yaşımın geçmek üzere olduğunu söylüyorum, "şansın" diyorlar... Belediyeye özürlü alındığını duydum, ama sanırım ben yine bekleyeceğim, bir tanıdığım yok... İlgililer beni de düşünsün... Mustafa Arslan-Ünye/ORDU

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.