ERASMUS öğrencilerine bunu yapmayın!

A -
A +

Avrupa Birliği Eğitim ve Gençlik Programı (ERASMUS), üniversite öğrencilerine burs sağlayarak, belli dönemlerde Avrupa'daki çeşitli üniversitelerde okuma imkanını sağlıyor. Üniversitelerimiz, başarılı ve istekli öğrencilerini seçerek, anlaşmalı üniversitelere gönderiyor. O üniversitelerde okutulan dersler sayılıyor, süre bitiminde yine eski üniversiteye dönülüyor. Sağlanan ERASMUS bursu, her ne kadar giden gençlerin bütün ihtiyaçlarını karşılayamıyorsa da, önemli bir soluk aldırıyor. Değişik ülke üniversitelerinde belli dönemlerde eğitim görmek hem üniversiteli gençlerimize, hem de üniversitelerimize yeni bir bakış açısı kazandırdığı gibi, ülkeler arasındaki akademik ve kültürel iletişimi de geliştiriyor. ERASMUS bursu, Devlet Planlama Teşkilatı'na bağlı Ulusal Ajans tarafından tahsis ediliyor. Öğrenci gönderen üniversitelerin ilgili ünitelerinin internet sayfalarında, bugünlerde şu ibareler yer alıyor: "2007-2008 Eğitim-Öğretim yılında ERASMUS öğrencisi olarak yurt dışına gitmiş sevgili öğrencilerimize önemli duyuru! Ulusal Ajans'tan yeterli miktarda ek hibe alamamış durumdayız. Bu durum tüm Türk Üniversiteleri için geçerlidir. Şu anda güz dönemi için ERASMUS öğrencisi olarak yurt dışında eğitim gören öğrencilerimizin dönemlerini uzatarak kalma imkanları bulunmamaktadır." Bu durumda ne olacağını da bazı öğrencilerden gelen şu ibareler açıklıyor: "2. dönem burada kalmama durumunda, birçok problemle karsılaşmaktayız; bu dönem aldığımız derslerin tümü 2 parçadan oluşmakta, tek dönemlik dersler değil. İkinci dönem Türkiye'ye dönersek, derslerin hepsini yarım almış olacağız ve almış olduğumuz dersleri saydırma imkanımız olmayacak. Technische Universitat Berlin'de 1. dönem sonu 31.03.2008 (sınavlar dahil) tarihidir. Bu tarihten sonra Türkiye'ye dönüp 2. döneme devam etmemiz çok zor olacaktır. Türkiye'deki üniversitemizde derslerin 1. vizeleri bitmiş olacak. Geriden başlayıp hocalara yetişmemiz ve bu dersleri geçmemiz de çok zor olacaktır. Sonuç itibariyle aldığımız dersleri saydıramayacağız ve 2. dönemde de dersleri geçemeyeceğiz. Okul 1 sene uzayacak..." Zaten Avrupa'daki üniversitelerle bizim üniversitelerimizin akademik takvimlerine bakılınca, bazılarında fark iki ayı bile geçiyor... Binlerce başarılı üniversiteli gencimiz, bir seneyi kaybetme tehlikesini yaşıyor. Bu gençler gönderilirken, ikinci dönemde dönmeleri halinde ne gibi problemler yaşayacakları söylendi mi? Üniversitelerin akademik takvimlerinin uyuşmadığı anlatıldı mı? Gençler gittikleri üniversitelerde aldıkları dersleri bildirdiler, iki dönemlik derslerin doğuracağı sakıncalar hatırlatıldı mı? Yurt dışına gitme heyecanına kapılmış olan üniversite öğrencileri, bütün bunları düşünemediler, ilgililer neden hatırlatmada bulunmadı? Başarılı binlerce üniversitelinin bir senelerini harcamanın Türk ekonomisine, akademik birikimimize, bütünüyle ülkemize ne büyük kayıplar vereceği düşünülmüyor mu? Diyelim ki kredi sağlamıyorsunuz, bari kendi imkanlarıyla oralarda ikinci dönemi de tamamlamak isteyenlerin önünü açın. Gençlere ve ülkemize bu kadar kötülük yapmayın! >> "Elveda Rumeli" ne kadar gerçekçi? Bir televizyon kanalında gösterilmekte olan "Elveda Rumeli" dizisi, Rumeli kökenli vatandaşlarımızdan çok sayıda tepki almaktadır. Dizide; tarihî gerçeklere, Rumeli'deki insanların gelenek, görenek ve inançlarına yeterince özen gösterilmediği belirtilerek; bundan sonraki bölümlerde hataların telafi edilmesi isteniyor. Damdaki Kemancı"dan ilham alındığını hemen anladıklarını belirten Tarihçi Prof. Dr. Ekrem Buğra Ekinci, şu çarpıcı tespitlerde bulunuyor: "Rumeli'de geçen bir hadise köyde mi geçmeliydi? Güzelim kasaba ve şehirler varken. O zamanlar Müslüman ve gayrimüslim nüfus bir arada yaşamazdı. Bunlar abartılı bir tavır takındırmışlar. İmam mı, müftü mü belli değil, saçı sakalına karışmış biri, devamlı kahvede oturuyor. Sırtında lacivert cübbe, sarığı perişan. Böyle bir ilmiye mensubunu nereden bulmuşlar? Zavallı bir papaz. O da kahvede imamın arkadaşı. Olacak sahne değil. Askerlerin kıyafeti o zamanlar lacivert idi. Bu kıyafet Meşrutiyetten sonradır. Akçe ile alışveriş yapılıyor. Halbuki akçe 1860'lardan sonra tedavülden çekildi, yerini Mecidiye aldı. Kadın-kızların giyimlerinin, tavırlarının o devir Rumeli'sinin gerçekleriyle uzaktan yakından ilgisi yoktur. Sütçü Ramiz ve diğerleri havaya bakarak, güya Allah'la konuşuyorlar. Hiçbir Müslüman köylü böyle yapmaz. Allah'ın mekandan münezzeh olduğunu bilir. Üstelik Rumelililer dindar insanlardır. İttihadcılar vatansever, kahraman; Sultan Hamid kötü, valiler kötü. Vatanı satıyorlar. Çetecilerle anlaşıyorlar falan filan... Gözümüzün içine baka baka yanıltıyorlar." Dizinin o zamanki insanların edebini yansıtmadığını belirten Hıfzı Vatandaş da, bir kerecik ezan okunmaz mı, bir bayram geçmez mi diye soruyor: "Bu diziye ne ramazan geliyor, ne cuma, ne de bir Kur'an-ı kerim meclisi. 75 yaşında bir evlad-ı fatihan olarak, gençliğim o topraklarda geçtiği için, çok rahatlıkla söyleyebilirim, Rumeli'mizin değil, bu diziyi hazırlayanların bizim kültürümüzle pek ilgileri yok!.." Osmanlı'ya dair yapılacak çalışmaların çok büyük özen istediğini açıklayan Alpay İgci, "Unutulmamalıdır ki biz Rumeli'mize elveda demeyenlerin torunlarıyız! Herkes kendisine dikkat etsin" diye tepkisini belirtmiş... Dizinin, fragmanları yayınlandığı andan itibaren, Türkiye'de yaşayan milyonlarca Rumeli göçmeninin gönül telini titrettiğini, iddialı ismi nedeniyle beklentileri yükselttiğini belirten Abdülmecit Nurettin, bütün bunların fos çıktığını anlatıyor ve soruyor: "Siz Osmanlı Kültürünü ve Osmanlı Müslüman kimliğini sulandırma cesaretini nereden buluyorsunuz? Balkan Tarihini kendi reytingleriniz için nasıl hiçe sayabiliyorsunuz? Bölge halkını bu tür senaryolarla üzmeye ne hakkınız var?" Demek ki tarihimizle, inançlarımızla, değerlerimizle ilgili konularda biraz daha duyarlı olmalıyız. Hiç olmazsa bilmediğimiz konularda, işin uzmanına danışmalıyız... İnsanlarımıza, genç dimağlara yanlış bilgiler vermenin, tarihî gerçekleri çarpıtmanın ne büyük sakıncalar doğuracağı düşünülmelidir. >> Dünya Bankası Türkiye Direktörünün açıklamaları çok üzücü Dünya Bankası Türkiye Direktörü Zachau'nun, "Öğretmenlerin maaşları, Türkiye'nin Gayri Safi Yurtiçi Hasılası göz önünde bulundurulursa, OECD standartlarına göre yüksek kalıyor, bu düzeltilmeli" sözü öğretmenleri derin bir hayal kırıklığına sevk etmiştir. Dünya Bankası Türkiye Direktörü Mister Zachau'ya soruyorum. Evinin kirasını ödeyemeyen, çocuklarını okula gönderemeyen, eşine ve çocuklarına pabuç alamayan, çetin kış şartlarında yakıt bulamayan eğitim çalışanlarının maaşlarının yüksek olduğunu hangi akıl ve izan ölçüsünde söylüyorsunuz. Yoksulluk sınırının 1.810 YTL, açlık sınırının ise 894 YTL olduğu bir ülkede, 925 YTL ortalama öğretmen maaşını bile çok gören Mister Zachau acaba neyi amaçlıyor? Kalkınmayı ve gelişmeyi öğretmenlerle başarmaktan başka şansı olmayan bir ülkede, öğretmenlerin yok sayılmasını, hiçe sayılmasını anlamakta güçlük çekiyoruz. > Gürkan Avcı >> Tedavi ve görev yolluklarımız ödenmiyor Bizler lisede görevli öğretmenler olarak, 2006 Mart ayından bu yana tedavi ve görev yolluklarını alamadık. İlköğretim öğretmenleri bu paralarını almalarına rağmen, aynı bakanlığa bağlı biz düz lise öğretmenleri, neredeyse 2 yıldır mağdur edilmekteyiz. Millî Eğitim, Maliye Bakanlığı, Başbakanlık dahil, tüm ilgili yerlere başvurmamıza rağmen, bize cevap bile verilmedi. Mağduriyetimizin giderilmesi için ilgilileri göreve davet ediyoruz. > Bir Grup Mağdur Öğretmen >> Görme engelliyim diye iş vermiyorlar Devlet Bakanı Sayın Nimet Çubukçu'nun dikkatine: 2 yaşımda menenjit oldum, gözlerimi kaybettim. Annem, babam ayrıldılar, beni anneannem ve dedem büyüttüler. Şimdi 29 yaşındayım... 2006 yılının sonuna kadar Siyami Ersek Hastanesi'nin santralinde çalışıyordum, işime son verildi. Geçici olarak özel bir yurtta barınıyorum. 3 ayda bir 740 YTL para alıyorum. Bütün müracaatlarıma rağmen, gözlerim görmüyor diye kimse iş vermiyor. Annem yanına almak istiyor, üvey kardeşim istemediği için bunu yapamıyor. Hani engelli vatandaşlara iş verilecekti; şirketler, kurumlar belli sayıda engelli çalıştırma mecburiyetinde idi... Alınan bu kararlar uygulanmıyor mu? Yetkililer gereken kontrolleri yapmıyor mu? Lütfen bizim için daha duyarlı olun? > Ali Top-İSTANBUL

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.