Küresel ekonominin son derece riskli ve problemli bir süreç yaşadığı besbelli. Bu konjonktürde bazı ülkelere yapılan ihracatta tıkanma yaşanabilir. Kredibilite unsurları olan "mali disiplin", "özelleştirme" ve "bağımsız Merkez Bankası" üçlüsüne sımsıkı sarılabilirlerse, ekonomide daha iyi noktalara gelmek mümkün olabilir. Bazı yazarların ekonomi ile ilgili olumsuz beklentileri cari açık üzerinde kurgulanmıştır. Cari açık, bir ülkenin ürettiğinden fazla tüketmesi, başka bir tabirle, döviz giderleri ile gelirleri arasındaki negatif fark demektir. Türkiye'de ciddi ekonomik krizlerin yaşandığı dönemlerde, devlet büyük bütçe açıkları veriyor ve bu açıkların finansmanı da yurtdışından sağlanıyordu. Oysa şimdi durum tam tersi. Bugünkü cari açığın üçte biri devletin, üçte ikisi özel sektöründür. Özel sektör, açığını ya dışarıda tuttuğu paralarından veya düşük faizli yabancı kredilerle kapatmak imkanına sahiptir. Merkez Bankası'nda 100 milyar dolar civarında rezerv bulunması da çok önemlidir. Yine de bu cari açığa ilerisi için çekidüzen vermek ve azaltmak gerekir. Sermaye hareketlerinin serbest olduğu ülkemizde, faizleri yükselterek cari açığı kapatmak mümkün değildir. Zira dünyada dolar, euro ve yen faizleri çok düşük seviyede, hatta reel faizin sıfır olduğu da oluyor. Oysa ülkemizde reel faiz hâlâ yüksek sayılır. Faizler yükseltilirse dışarıdan sıcak para gelir, iç talep de buna bağlı olarak fazla artacaktır. Ülkemizdeki faizlerin, yabancı ülkelerdeki faizlerle denk olması en idealidir. Sıcak paranın gelmesi, döviz kurunu da aşağıya çekecektir. Düşük kur ithalatı artırır, ihracatı zorlaştırır, bu da cari açığa olumsuz yönde etki yapar. Sıcak paraya yeni vergiler getirmek de faydalı olabilir. Ara malı dışındaki lüks tüketim mallarının ithalatında çok ağır vergilerle maliyet artışı sağlanmalıdır. En ideali, ithal edilen malların üretiminin ülkemizde yapılmasıdır. Avrupa ülkelerine yapılan ihracatımızda sıkıntılar yaşandığı belli. Alternatif pazarlar bulunmalı; Ortadoğu, Uzakdoğu ve Güney Amerika'da da yeni pazarlar için yoğun çalışmalar yapılmalı. Kredi Değerlendirme Kuruluşları'nın hakettiğimiz notu vermemeleri de ülkemizdeki faizlerin yüksek olmasının bir başka sebebidir. Merkez Bankası'nın, mevduat munzam karşılıklarını yüksek tutması ve buna faiz ödememesi de bankaları zorlamaktadır. Yeni şube açmada zorlanabilirler, banka hizmetlerindeki ücretlere aşırı ilaveler yapılabilir. Finans sektörünü fazla sıkmamak gerek. Verilen krediler bir yerde üretimdir, istihdamdır. Bugün Avrupa ülkeleri arasında kamu maliyesi en sağlam olan ülkeyiz, Almanya'dan bile iyi durumdayız. Almanya'nın bütçe açığı (milli gelire göre oranlanıyor) yüzde 5.1, borç yükü yüzde 79.5, büyüme hızı yüzde 3.2 iken; Türkiye'nin bütçe açığı yüzde 3'ün altında (son zamanlarda fazla bile verdi), borç yükü yüzde 40 civarındadır. En üzücü taraf da, yüzde 11 büyümeyi hazmedemeyenlerin bulunmasıdır. Ne acı bir gerçek... Necdet Akman Ülkemiz gariplere yardım ettikçe bereket artıyor Dinimiz bize yardımsever olmayı, cömertliği emretmektedir. Yardımseverlerin, cömertlerin malının daha da artacağı, bereketli olacağı bildiriliyor. Atalarımız buna hep riayet etmiş; vakıflar, aşevleri ve diğer vasıtalarla garip gurebanın, fakir fukaranın yardımcısı ve koruyucusu olmuşlardır. Milletimizin özünde bulunan bu güzel hasletler, şimdiki hükümetimiz tarafından bütün dünyanın önünde gösteriliyor, farkımız ortaya konuyor. Açlıktan, sefaletten ölüme terkedilen Somalili kardeşlerimizin imdadına yine biz yetiştik. Başta Başbakanımız olmak üzere, bütün Türkiye bu iş için seferber oldu, yardımda bulunduk. Basına yansıyan haberlere göre bu yardımlar tesirini göstermiş, son zamanlarda açlık sebebiyle olan ölümler bitmiş. Bu kardeşlerimizin yüzleri gülmüş. Afete uğrayan, ihtiyacı olan diğer ülkelere de ilk el atan ülke hep biz oluyoruz. Biz yardım ettikçe, Cenab-ı Hak bize yardım ediyor, bereket veriyor. Bütün dünya global ekonomik krizin pençesinde kıvranırken, ülke ekonomileri iflas ederken, Türkiyemiz günden güne büyüyor, her geçen gün daha da zenginleşiyor. Biz garip-gurebaya verdikçe, Cenab-ı Hak da bize veriyor. Bu gerçek apaçık görünüyor. Reşat Çavuş Teknik öğretmenlerin öğretmenlik ve unvan hakları verilsin Bizler, 10 yıldır ataması yapılmayan teknik öğretmenleriz. Bizler, yıllarca siyasi hesaplara kurban edilen, pahalı ve zor bir eğitimden sonra işsizlikle boğuşan, asgari ücretle çalıştırılan teknik öğretmenleriz. 1999 yılında meslek liselerine getirilen katsayı adaletsizliği ile, mesleki ve teknik eğitimin altına dinamit konmuş ve mesleki eğitim bitme noktasına getirilmiştir. Meslek liselerine uygulanan katsayı adaletsizliği ile, meslek liseleri giderek kan kaybetmiş ve ülkemizin teknik eleman, ara eleman ihtiyacı karşılanamamış, binlerce düz lise mezunu genç işsiz ise mesleksiz bırakılmıştır. Katsayı adaletsizliği tam 10 yıl bu ülkede uygulanmıştır ve 2009 yılında geç de olsa uygulama kaldırılmıştır. Bu 10 yıllık süreçte binlerce insan mağdur edilmiştir. Bu mağdur insanların bir kısmını da teknik öğretmenler oluşturmaktadır. Teknik öğretmenler katsayı uygulamasının olduğu bu 10 yıllık süreçte ya hiç atanamamış ya da bazı bölümlere 3-5 gibi komik rakamlarla atama vermişlerdir. Oysa ki mezun sayısı binlercedir. İşin kötüsü, Milli Eğitim Bakanlığı teknik öğretmenleri, öğretmen olarak atamadığı gibi, kamu ya da özel sektörde de unvanları yoktur. Teknik eğitim mezunlarının aldıkları eğitim hiçe sayılarak özel sektörde işçi olarak asgari ücretlerle çalışmışlardır. Bizzat bakanlık müsteşarı, meslek liselerine atama yapılmasını tavsiye ederek, eğitim kalitesinin yükseltilmesini istemektedir. Bu yüzden biz teknik öğretmenler biran önce atanarak hakkımız olanı, öğretmenlik mesleğimizi yapmak istiyoruz. Burhan Aksoy Adres: İhlas Medya Plaza 29 Ekim Cad. No:23 Yenibosna/ İSTANBUL Tel: (0212) 454 38 22 Faks: (0212) 454 31 00