Ramazan-ı şerif ayının gelmesiyle birlikte fırsatçılar da çoğaldı. Bazı malların fiyatı gereksiz yere, durup dururken arttı. Yapılan düzenlemeler de eğilip bükülerek fırsatçılık için kullanılıyor. Mevzuatın biraz gevşetilmesi bile istismarlar için yetiyor. Denetim için yeterli eleman veya gereği gibi denetim de olmayınca Çetkoder Genel Başkanı Mustafa Göktaş'ın belirttiği gibi, hem haksız kazancın önü açılıyor, hem de sağlığımızla oynanıyor: "Ekmek, büyükşehirler başta olmak üzere bir çok ilde çifteli hale geldi. Bir ekmek istiyorsunuz yok diyorlar, kes ver diyorsun kesmiyorlar ve tüketiciyi iki ekmek almaya zorlamış oluyorlar. Üstelik ekmeği zamlandırmışlar. Görüntüsü değişmiş, ekmeğe ayrı bir fiyat koymuşlar. Özellikle izbe ve bodrum katlarda üretim yapan fırınlar insanımızın sağlığını tehlikeye atıyor. Bodrumlar, binaların kanalizasyon, pis sular ve şehir kemiricileri denen farelerin, hamamböceklerinin gezdiği alanlardır. Et diye soya yediriyorlar Köfteci ve dönercilerin bir kısmı da sahte ve hileli yollar ile milleti kazıklıyor. Bir araştırma yaptım, genetiği değiştirilmiş soyanın kıyma yerine kullanıldığını gördüm. Soyanın nişasta haline getirildikten sonra et normuna dönüştürüldüğünü ve kıyma haline getirildikten sonra köfte yapıldığını görüyoruz. Soyadan yapılan köfte ile etten yapılan köfteyi ayırmanın tek yolu fiyatıdır. Sığır kıymasının içine soya karıştırıp çekiyorlar. Bunu da döner ve köfte yapıp ucuz fiyattan satıyorlar. Hem tüketiciyi kandırıyorlar hem sağlığımızla oynuyorlar hem de haksız kazanç elde ediyorlar." Sadece ekmek, köfte ve dönerde mi bunlar yapılıyor? Elbette değil, diğer ürünlerde de benzer oyunlar oynanıyor. Bilhassa gıda maddesini satan işyerlerine dikkat etmek gerekiyor. İnsanlarımızın sağlığını tehlikeye atmaya kimsenin hakkı olmamalı... Hayvansal gıdalarda bulunan veteriner ilaçları ile sebze ve meyvede bulunan hormon ve ilaçların ne denli büyük zararlar verdiğini de uzmanlar sık sık açıklıyor... Yetkililerin, bu tür denetimleri daha çok yapmaları gerekir... Okul yolunda kamyon terörü Gaziosmanpaşa 50. Yıl Mahallesi, yeni yapılan bağlantı yolları ile ilçenin en önemli semti haline gelirken, en çok kullanılan O caddesinin TEM Yoluna çıkılan Mevlana Caddesi ile bağlantısı nedeniyle trafik yoğunluğu artmıştır. Bu da, yolları dolduran ilköğretim öğrencilerinin her an trafik kazası ile burun buruna geleceğini göstermektedir. Bu durum velilerin korkulu rüyası olmaktadır. Yeni yapılıp öğretime başlayan Orhangazi İlköğretim Okulu'nun bu cadde üzerinde olması; 50. Yıl İlköğretim Okulu'nun öğrencilerinin O caddesindeki trafikle iç içe olması, Yine B caddesi üzerinde bulunan Melahat Öztoprak İlköğretim Okulu öğrencilerinin bu trafiğe katılması durumu daha da tehlikeli hale getirmektedir. Mahalle sakinleri, kamyonların Ahmet Yesevi Bulvarı'ndan geçerek, TEM yoluna girmesini, ağır vasıtaların mahalle içine girişlerinin engellenmesini isterken, ilgililerin bu yönde gereken tedbirleri almaları isteniyor. Bir facia yaşanmadan, bir an önce gerekenler yapılmalıdır... > Erol Kara - İSTANBUL"Türkçe tabela kararı" alınsın Zeytinburnu Belediye Başkanlığı'na; Biz, Türkçemize gönül vermiş gençler ve yetişkinler olarak, işyeri isimlerinde yabancı kelimelerin ve Türkçe'de olmayan takı ve eklerin kullanılmasından çok büyük rahatsızlık duymaktayız. Dil bir milletin özüdür, tarihidir. "Türkçe giderse Türkiye de gider" sözünden hareketle, bu işyeri isimlerinin yabancı kelimelerden oluşmasını tehlikeli buluyoruz. Yüzyıllardır topla, tüfekle askerle ele geçirilemeyen vatanımızın, Türkçe'mizin yozlaştırılmasıyla işgal edildiğini görüyoruz. İstanbul'un güzide mekânlarından olan Zeytinburnu'nda da Türkçe duyarlılığı had safhaya ulaşmıştır ve belediyemizden üzerine düşeni yapmasını beklemektedir. İstiyoruz ki bu konuda Türkiye çapında "Türkçe Tabela Kararı" alan 50 belediyeden biri de bizim belediyemiz olsun. Zeytinburnu Türkçe Gönüllüleri Okul kitapları çöpe gitmesin Milli Eğitim Bakanlığı'nın İlköğretim ve lise öğrencilerine bedava dağıttığı kitaplar bir yıl kullanıldıktan sonra çöpe gidiyor. Beş yılda 573 milyon adet kitap ücretsiz olarak dağıtıldı. Kitaplarını bedava alan öğrenci bu kitapların kıymetini yeterince bilmiyor. Kitaplar sıra gözlerinde sağda solda gelişi güzel bırakılmakta ve hor kullanılmaktadır. Okul bitiminde kitaplar çöpe gidiyor. Bir başka öğrencinin yararlanması için herhangi bir uygulama bulunmuyor. Eskiden olduğu gibi bir yakının, komşunun, bir üst sınıfa geçen öğrencinin kitapları kullanılmıyor. Dağıtılan kitaplar düzenli olarak toplatılıp, kağıt fabrikalarına gönderilmiyor. Çevre ve Orman Bakanlığı'nın verilerine göre, bir ton kullanılmış kağıt geri kazanıldığında 16 adet çam ağacı kesilmesi önlenmektedir. 5 yılda dağıtılan 573 milyon kitabın geri dönüşümü sağlandığında ciddi rakamlar ortaya çıkmaktadır. Bir kitabın altı defa geri dönüşümü yapılabildiğinden, başta Milli Eğitim Bakanlığı olmak üzere, yetkililerin bu konuyu çözmeleri gerekmektedir. Kadir Kara (Bağımsız Eğitimciler Sendikası İstanbul İl temsilcisi) Eski müfredata göre eğitim gören liselilere bir şans daha verilsin Ben, Edirne Anadolu Öğretmen Lisesi öğrencisiyim 2006-2007 öğretim yılında Lise 2. sınıfta sınıf tekrarına kaldım. Kaldığım 5 dersin 3'ünden sorumluluk sınavına girdim. 2 dersi verdim (Fizk ve Kimya ). Ancak 1 ders kaldı ve bildiğiniz gibi en fazla 2 dersten sorumlu geçiliyor. Yani bir ders yüzünden tüm haklarım elimden alınıyor. Merak ediyorum, sadece 3 ders ile bütün seneyi tekrar etmenin mantığı nedir? Ayrıca suç sadece biz öğrencilerde mi? Geri kalan onu aşkın dersten başarılıyım. Üstelik Hazırlık+ 3 yıl okuyan dönemin son temsilcisiyim, yani kalmasına kaldım ancak gidecek bir sınıfım dahi yok. Bu durumda karşımıza şu seçenekler çıkıyor; Açık liseye gitmek, Bir düz liseye geçmek, Ya da her nasıl olacak ise, yeni müfredata tabi arkadaşlarla okumak. Açık liseye geçersem, formal eğitim hayatım bitiyor ve Öğretmen okulunda okumamdan dolayı aldığım katsayı hakkım elimden alınıyor. Bu ihtimalde ise altı yıl gibi bir süre lisede eğitim yapmam demek... Okula girdiğim 2004 yılında ülke genelinde 15 bin, il genelinde ise 150. olmuş bir öğrenci olarak, açık lise veya okulumun statüsünde başka bir okula gitmeyi ben ve benim durumumda olan arkadaşlar tabii ki haklı olarak kabul etmeyeceklerdir. Okuluma kaydolurken, hatta okul tercihini yaparken bize verilen kılavuzda "Öğretmenlik ek puanı" hakkı belirtilmişti. Aynı belgelerde, sınıfta 2 kez kalanların okuldan uzaklaştırılması ibaresi de vardı. Peki ben, okulda ilk defa kalmama ve öğretmenlik puanı alacak bir öğrenci statüsünde olmama rağmen, neden başka statüde bir okula yollanıyorum? Okula aynı şartlar ile girmiş olduğum, benden bir ve iki yaş büyük arkadaşlarım yedi-sekiz dersten kalıp, üst döneme geçmelerine rağmen (üstelik onlarla aynı müfredata sahip bir alt dönem varken), neden bu haklar bize sağlanmıyor? Eğitimde fırsat eşitliği bu mu? Eğer düz lisede veya açık lisede eğitimime devam etseydim, şu an okulum bitmiş, belki üniversiteye başlamıştım. Eğer ben bu ülkede yaklaşık bir milyon kişinin girdiği bir sınavda ilk onbeşbine girebildiysem, derslerimi yeterince dikkate alıyorum demektir peki bu başarısızlık neden? Bakanımızdan ricamız şudur; eski bir sistemin son öğrencileri olan bizlere bir şans daha tanımaları... Mustafa Oğuz Taçyıldız