Genetiği değiştirilmiş organizmalar (GDO), tarım, tıp, gıda gibi birçok alanda kullanılmaktadır. GDO'lu ürünlerin başında mısır, patates, soya, buğday, pamuk, domates, pirinç ve bazı balık türleri gelmektedir. GDO'lu ürünlerin alerjiye sebep olduğu, besin değerlerinde bozulmalar görüldüğü, potansiyel bir toksisiteye sahip oldukları, toprak ve su kirliliğine yol açtıkları, bitkilerin yaşadıkları çevredeki floranın bozulmasına, doğal türlerde genetik çeşitlilik kaybına, ekosistemdeki tür dağılımının ve dengesinin bozularak genetik kaynakları oluşturan yabani türlerin yok olmasına yol açabildiği anlaşılmıştır. Bugün GDO'lu tohumlarla ekimin yaygın yapılması, yasası ve yönetmeliği çıkmış olan "Organik Tarımı" da tehdit etmektedir. Türkiye'de şu anda organik tarımı destekleme kanun ve yönetmeliği varken, halen biyogüvenlik kanunu yoktur. Bu sebeple GDO tespiti yapılamıyor! Bu durumda, tohumun, toprağın, suyun temiz tutulabilmesi, GDO'lu yaygın ekimden dolayı risk altındadır. Bu şartlarda, gerçek manada organik tarımdan söz etmek ağırlığını kaybetmektedir. Etkin bir biyogüvenlik kanunu ve biyogüvenlik kurulu bu anlamda bizim de ilk önceliğimiz olmalıdır. Kurullar Biyologlar, gıda mühendisleri, ziraat mühendislerinden oluşmalıdır. Devletin etkin ve yaygın denetim ve izleme görevi birincildir. Bu noktada halen ülkemizde bu testlerin yapılamaması büyük bir risk teşkil etmektedir. Gerek tedarik zinciri, gerekse üretim süreçleri içinde düzenli ve yetkin bir (iç) denetim, atılması gereken ilk adım olarak görülmektedir. Devletin denetleyici rolü ancak bilgili ve ahlaklı üreticiler, seçme hakkı olan ve hakkını arayan tüketiciler ve daha da önemlisi konuya hakim, yetkin araştırmacıların varlığında amacına ulaşır. Sezer Toprak (Biyologlar Birliği Gn. Bşk. Yrd.) >> Neden zorluk çıkarılıyor? Sağlık Bakanlığı'na; Romatoit artrit hastalığı olan bir hastam var. Bu hastalık hareket kısıtlığı ve eklem ağrılarını da beraberinde getirmektedir. Bu hastalık, hastanın uzman bir doktor kontrolünde olmasını mecburi kılmakta ve sürekli ilaç kullanımını gerektirmektedir. Bu hastalara Sağlık (ilaç) raporu veriliyor. Bu rapor ile daha önce (Bir ay öncesine kadar) sağlık ocaklarından ilaç yazdırmak mümkündü. Bilhassa bu hastalığı olan hastalar için hem kolaylık hem de gereklilikti. Yeni SG (Sosyal Güvenlik) Kanunu birçok konuyu değiştirdi. Bu tür hastalara daha fazla kolaylık sağlanması beklenirken, rapor olduğu halde sağlık ocaklarının yazdığı ilaçları eczanelerden alamaz olduk. İllaki bir uzman yazmalı imiş. Uzman yazacaksa rapora ne gerek var ve herkes uzmanı nasıl bulacak? Köyde olan, hastane ve doktoruna uzak mesafede olan ne yapacak? Bahse konu hastalığı olan kimseler zaten genelde yaşlı ve hareket kısıtlılığı olan kimselerdir. Bu insanlara neden bu zorluk çıkarılıyor? Sağlık Bakanlığı'na sesleniyoruz. Güzel işler yaptınız. Küçük ihmallerle bu hizmetlerinizi unutturmayınız. Sağlık ocakları şimdilerde daha donanımlı hale geliyor. İlaç raporu olan hastalara, ya sağlık ocakları ilacını yazabilsin veya ilaç yazma yetkisine haiz uzman bulundurulsun. M. A.