İnsanlar bazen iyimser senaryolar kurgular, lakin yaşananları izledikçe bu hoş hayaller bir anda buharlaşıverir. Anlaşılıyor ki, iyimser olabilmek için olgu ve bulguları her zaman beklemek lazım. 2011 Genel Seçiminin, 74 milyon vatandaşın tamamı için hayırlı olmasını düşünürken; Meclis'e girmeme, yemin etmeme ve askerlerimizin hunharca şehit edilmesiyle moralimiz bozuldu. İnsan nereden başlayacağını, ne yazacağını şaşırıyor. Kirli eller, ülkeyi uçurumun kenarına getirmek için yeni yeni projeler üretmeye ne zamana kadar devam edecekler? Kriz içinde yaşayan komşuların hali ortada... İnsanlarımızın mutluluğuna katkı sağlamayı düşünmek, en ideal ve faydalı düşünce değil mi? Gençler bu ülkenin fidanlarıdır. Genç fidanların hayatına son vermek, ailelerine ateş düşürmek hangi vicdanla bağdaşır? Bu vahşeti işleyenlerin ve destekçilerinin yakınları aynı şekilde hunharca katledilse, içlerine sindirebilecekler mi? Boşuna dememişler "ateş düştüğü yeri yakar" diye... Benim, Diyarbakır'a bağlı Ergani ilçesinin iki köyünde Kürt kökenliakrabalarım var. AK Parti'yi desteklemeleri boşuna değil. Dağdaki gençler de eminim ki mutsuz. Bilindiği gibi, mahalli idareleri güçlendirmek zaten Hükümet programında var.Kürtçeile ilgili yapılanlar ve birçok normal talebe sıcak bakıldığı hepimizce malum. Kabul edilemez, provoke edici taleplerle insanları tahrik etmek, gerilimi tırmandırmak kime ne fayda sağlar?Kürtlerindaha çok yaşadığı Doğu vilayetleri dahil, bütün ilkedeİstiklal Harbi'ni birlikte kazandığımız ne çabuk unutuldu. Boş hayallerle kendimizi avutmayalım. Bir an evvel birlik ve beraberlik içinde kardeşçe yaşamanın yol haritasını belirleyelim. Gelin hep beraber Diyarbakır ve civar illerini sanayinin, istihdamın merkezi yapalım. Kendi tespitime göre, 12 Eylül 1980 darbesinden sonra, başta Diyarbakır olmak üzere, bu civardaki vilayetlerde yapılan işkenceler, faili meçhul cinayetler fitili ateşlemiş, bazı gençlerin silahlarıyla birlikte dağa çıkması için itici güç olmuştur. AK Parti'nin o tarihlerde esamisi bile yoktu. Bugün şehit edilen Mehmetçikde o tarihte henüz doğmamıştı. Birilerine öfkelenip başkalarını öldürmek değil mi bu? Bazıları şiddeti bırakıp tamamen siyasi yollarla haklı ve meşru taleplerini seslendirirse, normal talepler karşılanabilir. Demokratik açılımla ortam müsait hale getirilmiş. AK Parti Hükümeti de bu konuda en büyük şanstır. Çakma partilerle bir arpa boyu yol alınamaz. Hiçbir baskı şiddeti meşru kılmaz. Yıllanmış problemlerin çözümüne katkı yapmak isteyenler şiddeti teşvike ve temsile tamamen kapalı olmalı. Aksi halde olabilecek her gelişme, çözüm yönünde atılmakta olan adımları sabote etmek anlamına gelir. O bölgenin siyasi temsilcisi olduğu iddiasındaki yapının ana açmazı, şiddetle bir yere varılacağını sanması. Barış da, adalet de, hürriyet de namlunun ucunda değil; ahlaki referanslardadır. Diğer siyasi aktörlerin de bu sürece katkıda bulunması büyük önem taşır. Gençleri terörden kurtarabilmek için esaslı bir yol haritasını çizmek gerek. Öncelikle şunlar yapılabilir: 1.Milli ve manevi değerlere bağlı bir eğitim sistemi ile gençlere ışık tutmak lazım. Gençlere tarih şuuru da verilirse, bu sorgulamaları da beraberinde getirir. 2. Gençleri sporla hemhal hale getirmek. 3. Meslek sahibi olmaları için beceri kursları ile istihdama hazırlamak. Devlet 2012 bütçesini yaparken, gençlerin rehabilitesi için hazineden tahsisat ayırmalı. Her ilin iş adamları bu iş için yaptıkları nakdi ve ayni yardımları masraf olarak gösterebilmelidir."Gençlerin Rehabilitasyonu İçin Katkı Payı" adı altında bir fon da oluşturulabilir. Gönüllü esasına göre de bu işe katkı sağlanabilir. Temennimiz, sokakta başıboş gezen bir tek gencimizin kalmamasıdır. > Necdet Akman %50 oktanlık ses Başbakan,Referandumla da destekli Anayasa Değişikliğiile, Hükümet üzerinde vesayet sahibi olduğunu düşünenleri ve icraatlarını etkisiz kıldıktan sonra, tekrar %50 çoğunlukla icraatlarını perçinledi ve daha kararlı bir duruş göstermeye başladı. 1-Silvan katliamının İçişleri Bakanlığı'ncaincelenmesini istedi. Daha önce böyle bir şey mümkün mü idi!? 2- İsrail'den özür dilemesini bekledi. Olmadı. Mısır'a ve Gazze'ye gideceğini söyledi. Yani İsrail'in, "Fransız bandıralı yardım gemisine girdik araştırmamızdan sonra çıktık. Bir şey oldu mu? Olmadı. Mavi Marmara'da da böyle olacaktı. Sorun bizde değil!" demeci getirdiği komployu, İsrail'e meydan okuyarak ortaya koydu. Uluslararası alanda bir gemiye izinsiz zor kullanarak, tehditle girmenin korsanlık olduğu gerçeğinin örtülmesine izin vermedi. 3- Avrupa Birliği'ne (AB), Kıbrıs Meselesiyle, AB'ye girmenin bir tutulamayacağını açık bir şekilde vurguladı. 4- Kıbrıs Rum Tarafının başkanı olduğu AB ile Türkiye'nin hiç işinin olmayacağını kesin dille açıkladı. 5- Kıbrısiçin Konfederasyonaçıklaması. Son dört konuda Türktarafını memnun edecek bir çözüm olmazsa, neticenin BM'ye varacağı kesindir. Bu aşamadan sonra, zannederim Erdoğan, veto ile ayıplı bir BM yerine, vetosuz yeni bir BM'yi gündeme getirecektir. Seyreyle o zaman 7 düveldeki vaveylayı! Vaveyla; eskiden yangın söndürmeye gidenlerin çıkardığı gürültü. Bir nevi siren. İbrahim AŞ Adres: İhlas Medya Plaza 29 Ekim Cad. No:23 Yenibosna/ İSTANBUL Tel: (0212) 454 38 22 Faks: (0212) 454 31 00