Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı'nın dikkatine; "Genel Sağlık Sigortası" adı altında yürürlüğe giren uygulama bazı sıkıntıları da beraberinde getiriyor. Yaklaşık asgari 11 milyon insanın doğrudan mağduriyeti söz konusu. *Genel sağlık sigortası ile, tespit edilen gelirlere göre herkese yılda şu miktarları ödeme mecburiyeti getiriliyor; "35,46 TLx12=425 TL, 106,38 TLx12=1276 TL, 212,76 TLx12=2553 TL". Bu durumda mağduriyeti olanlar kişiler; işsizler, 18 yaş üstü öğrenci olmayan sigortasızlar, 25 yaş üstü öğrenci olan olmayan her sigortasız, ailesiyle yaşadığından ailesinin gelir ve harcamaları sebebi ile cezalandırılanlar, sigortası 30 günden az yatan çalışanlar, 18/25 yaş üstü çocuğu yanında yaşayan aileler, 2008 yılından sonra 18 yaşını geçen bütün bekâr bayanlar, bir gün işsiz kalma ihtimali ile herkes ve yeşil kartlılar... "Geliri 295.90 TL altında kalana ücretsiz" denilmesine rağmen, "Gelir testi" adı altında bir uygulama ile, kişilerin ailelerinin gelirleri varlıkları ve "harcamalarının" kendi gelirleri olarak karşılarına çıkarıldığı bir hukuksuz uygulama mevcut. Hiçbir reşit birey bir başkasından sorumlu değildir. Mağdurlar, anne baba dede gelirleri harcamaları ve bu aile büyükleri ölürse kendilerine miras kalabilmesi muhtemel varlıkları şimdiden gelir olarak kabul etmek durumunda kalıyor. "Gelir testi" kapsamında, geliri olmayana, harcamaların da "gelirindir" denilerek, "gerçek dışı gelir" uyduruluyor. Yine "Gelir testi" kapsamında, evlerde SYDV görevlilerince, hanelerin tamamında arama/kontrol yapılacağı bildiriliyor. Hukuken imkansız olan bu uygulama için, daha sonra itiraz edilmemesi adına, başvuru formunda, buna izin verdiğimizi belirten imzalarımız alınıyor. Amaç, evlerdeki eşyaları da gelir testine dahil edip, bunları da gelirimizden sayıp, en üst limitten ödetmek. Bu uygulamadaki en absürt detay, mal varlığı olarak gelir testi formunda yazılı olan "küçük tüp, banyo, meyve, sebze, TV..." gibi şeyler ve bunların yaşı sorularak, bunların da gelir testine dahil edilip, gelirimizden sayılması. Evimizdeki banyodan TV'den nasıl bir gelir elde edebileceğimizi takdirinize bırakıyoruz! Özel Sağlık Sigortaları, Sağlık Sigortasından sayılmıyor. Yılda 500, 600 TL gibi bir miktar ile, her türlü sağlık problemimizi özel hastanelerde beklemeden, tedavi ettirebilecek iken, devlet, mecbur tutarak, 2553 TL'ye kadar para alıp, karşılığında sıra bekleyeceğimiz, birçok ilacımızın lüks sayılarak verilmediği (vitaminler dahil) reçeteye ayrı ücret ödeyeceğimiz, katılım payı ödeyeceğimiz, muayene ücreti ödeyeceğimiz bir hizmeti bize zorla alma şartı koşuyor. Fahiş fiyatla satın almamız yönünde dayatma olan hizmet, emeklilik günlerine de hiçbir fayda sağlamıyor. 2008 yılından sonra 18 yaşına giren bayanların, evlenene kadar ailesinin üzerinden sağlık hizmeti alması hakkı ellerinden alınıyor. En önemlisi, bunu kabul etmeme gibi bir şansımızın olmaması. Kabul etmeyenin gelirini asgari ücretin 3 katı sayar, ömür boyu en üst limitten ödetir, ödemezse borçlandırır, bir de "üstüne %9 faiz alırım" diyen bir uygulama söz konusu. Gidecek yeri olmadığı için ailesine sığınan bir insanın, geliri bile yokken, her yıl 2553 TL borçlandırılıp+%9 faiz ödemek zorunda bırakılması, birçok ailenin çöküşüne, intihar ve cinayetlere sebebiyet verecektir. Kendi adıma, ben bu düzenleme sebebi ile, ailemin yanında kalma şansını da kaybetmiş bulunmaktayım. Uygulamanın asıl amacı, yeşil kart suistimallerini engelleme olarak lanse edilmekte. Bu gayet doğru bir yaklaşım fakat yukarıdaki yanlışlık ve hukuksuzluklar ile uygulanabilmesi mümkün olmamakla beraber, toplumda oluşturacağı yıkımın miktarı öngörülemeyecek kadar büyük ve kaçınılmazdır. En azından, sadece yeşil kart (ücretsiz GSS) isteyenler dışındakileri bu zorunluluk kapsamından çıkarmak, toplumuzun menfaatinedir. İyi niyetinizden şüphem olmamakla beraber, yukarıdaki hukuksuzluk ve haksızlıkların gözünüzden kaçmış olma ihtimaline karşı, bunları size hatırlatmak ve gereğinin yapılmasını geç olmadan istemek, vatandaşlık görevimdir. Ali V. "Öğrenim" özrü mağdurları atama bekliyor Sayın Milli Eğitim Bakanı'nın dikkatine; Bizler, Şubatta ataması yapılmayan "eğitim özrü" mağdurlarıyız. Bir kısmımız devlet üniversitesinde, bir kısmımız özel üniversitede eğitim görmekteyiz. Sonuçta hepimiz aynı süreçten geçti, "Ales"i kazandık, dil sınavını geçtik, mülakata çalıştık. Basında çıkan demeçlerinizde, "öğretmenlerimizin niteliğini arttıracağız, ülkemizde öğretmenlerimizin sadece %7'si yüksek lisans yapmış" dediniz. Böyle söylemişken, bizleri engellemek yerine, öğrenimimize devam etmemizi teşvik etmeniz daha iyi olmaz mı? Devlet üniversiteleriyle protokol imzalayıp, bize kolaylık sağlasanız, eğitimde kalite yükselmez mı? Çalışırken hem "Ales"e, hem "dil sınavı"na hazırlanmak kolay mı sanıyorsunuz Sayın Bakanım? Mademki üniversitelerin şeffaflığından şüphe duyuyorsunuz, YÖK açtırmasın o zaman. Peki, yüksek lisans bölümlerini kapatsak, lisans bölümlerini de mi kapatacağız? Özel üniversitelerden mezun öğretmenlerimizi öğretmen yapmayalım mı? Siz İşletmeci olarak, eğitimin en tepesine oturdunuz, takdir ediyoruz. Böyle olmuşken, farklı alanlarda yüksek lisans yapanları yadırgamak niye? İnanın, Sayın Bakanım, o sıralarda her ne sebeple olursa olsun, yeniden oturabilmek bile yeter. Birçok arkadaşımızın, harçlarını yatırsa bile, devam etmedikleri için kayıtları silinecek. Yazık değil mi bizlere, binbir emekle sınavına girdik, takip ettik. Meslektaşlarımız okuldan sonra sıcacık evlerine giderken, bizler 6 aydır pc başında, "acaba Bakanımız bizleri de atar mı" diye beklemekteyiz. Hâlâ bekliyoruz, lütfen sesimizi duyun, bizlere kulak verin. Ataması yapılmayan öğrenim mağdurları > Adres: İhlas Medya Plaza 29 Ekim Cad. No:23 Yenibosna/ İSTANBUL Tel: (0212) 454 38 22 Faks: (0212) 454 31 00