Gıdalardaki ilaç kalıntılarının zararları

A -
A +

Ülkemizde tarım ilaçlarının ve veteriner ilaçlarının kontroldan uzak ve sorumsuzca kullanıldığını defalarca yazdık. Uzmanların görüşlerine dayanarak, son zamanlarda büyük artış gösteren böbrek yetmezliği, kanser vakaları ve kalp hastalıklarının önemli bir sebebinin bunlar olabileceği gibi iddialı bir şüpheyi seslendirmiştim. Bu defa da, yine uzmanların görüşlerine dayanarak, bu ilaçlardan bazılarının zararlarını ve yan etkilerini açıklamak istiyorum. Antibiyotikler: Böbrekler üzerinde toxic (zehirleyici) etkileri bulunması nedeniyle dikkatli bir şekilde kullanılmaları gerekir. İdrar ve safra yoluyla atılırlar. Çeşitli organlarda birikim yaparlar. Hayvansal ürünlerde antibiyotik kalıntılarının bulunması, tüketici ve toplum sağlığı bakımından büyük önem göstermektedir. Antibiyotiklere karşı, insanlarda direnç kazanmış suçların oluşmasına dahi neden olurlar... Penisilinler: Amerika Birleşik Devletlerinde penisilinli süt tüketimine bağlı olarak bazı kişilerde urtikerler, egzama ve şiddetli alerjik reaksiyonlar gözlenmiştir. Penisilinli sütler, tüketicinin bağırsak florasında (bağırsaktaki faydalı bakterilerin) bozulmasına ve burada meydana gelen vitamin sentezinin bozulmasına, zamanla antibiyotiklere karşı direnç kazanan dayanıklı patojen (hastalık yapıcı) bakterilerin üremesine yolaçarlar. Tetrasiklinler: İnsanlarda belirgin şekilde diş ve kemiklerde renk, şekil bozukluklarına yol açarlar; kemik büyümesini engellerler. Çocuklarda belli bir yaşa kadar alınmaz (buzağılarda da...) Sütle devamlı alınınca, sonucunu tahmin etmek bile ürküntü verici... Böbrek, karaciğer, dalak ve akciğerlerde tetra grubu ilaçlar birikim yapar. Eklem, göz sıvısı, süt ve yumurtaya da geçerler. Sürekli ishallere, karaciğer bozulmalarına sebebiyet verirler. Anne karnındaki yavruya da geçerler... Sülfanamidler: Karaciğer yetmezliği olanlarda ve yeni doğanlarda tehlike daha da büyür, sarılığa da yolaçabilir. Hızlı zehirlenme de yapabilir. Kusma, geçici körlük, baş dönmesi, mide bulantısı, iştahsızlık, ishal, deri döküntüsü, ışığa duyarlılık, kansızlık, böbrek hastalıkları, şoka bağlı ölümler... Lincomisinler: Aşırı duyarlılık, sindirim sistemi bozukluğu, kusma, karaciğer fonksiyonları ve kan tablosunda değişme... Bu liste daha da uzayıp gidiyor. Sizi sıkmamak, moralinizi bozmamak, iştahınızı daha fazla kesmemek için uzatmıyorum. Ama içinde bulunduğumuz tehlikenin büyüklüğünü artık anlamamız gerek. Bu ilaçların yediğimiz gıdalarda bulunduğunu söyleyen uzmanlar var. Hemen hemen hepimizin enaz bir yakını ya kalp, ya böbrek, ya da kanser gibi amansız hastalıklarla boğuşur oldu. Hepimiz de o riski taşıyoruz. Bu vurdumduymazlığın sorumluları olmalı, bunlar hesap vermeli... Bu tehlikeli gidişi, bas bas bağırarak haykıran iyi niyyetli uzmanlarımızın seslerini duymak istemeyen, geçiştirenler mutlaka hesap vermeli. Ya da hepimizi tatmin edecek bilimsel bir araştırma yapılmalı, sonuçları açıklanmalıdır. Bu tür sorumsuzluğun yolaçtığı can ve mal kaybı da ayrıca açıklanmalı; insanlarımızın içinde bulunduğu tehlike bütün çıplaklığıyla belirtilmelidir... Bizi unuttular! Yetkili-yetkisiz, buradan tüm duyarlı insanlara sesleniyoruz. Bugüne kadar, biz işitme engellilerin problemleriyle kimse ilgilenmedi. Ancak, bundan böyle biraz ilgi istiyoruz. Sessiz çığlığımızı duyuramadık. Ümit ediyoruz ki, bu sütundan bizi anlayanlar çıkar. Biz, Osmaniyeli işitme engelliler bir araya gelerek, bir spor kulübü derneği kurduk. Amacımız sesimizi duyurabilmekti. Ne yazık ki, en yakınımızdaki insanlar da bizi anlayamadı! Sosyal aktivitemiz kısıtlı olduğu için, yetkililerden dernek binası istedik. Bir araya gelip, sorunlarımızı tartışacağımız küçük bir daire bile çok görüldü bize! Normal bir insanın bile iş bulamadığı ülkemizde, biz işitme engellilerin istihdamının ne kadar zor olduğunu takdir edersiniz. İşsizlik ve parasızlık sıkıntısını bir yana bırakalım, sosyal hayatımızı sürdürebilmek için, hemşehrimiz Başbakan Yardımcısı Dr. Devlet Bahçeli başta olmak üzere; Osmaniye Valisi ve Belediye Başkanı'ndan, siyasi partilerden bu sessiz çığlığımızı duymalarını ümit etmekteyiz. > Hüseyin Akat - İsmail Açıcı OSMANİYE Kemiklerden intikam alınır mı?!. Birkaç gün önce 29 Mayıs 1453 İstanbul'un fethinin 549. yıldönümü idi. Millet olarak, coşkuyla bu güzel fethi kutladık. Törenler düzenlendi. Temsili fetih canlandırması yapıldı. Bu arada Televizyonlardan izledik ve gördük: İstanbul Valisi, Belediye Başkanı ve Garnizon Komutanı Fatih Sultan Mehmet Han'ın kabri başında dua ettiler. Biliyor musunuz, bu dua gerçekleşemeyebilirdi... Nasıl mı? Eğer Cebel-i Bereket Milletvekili İhsan'ın 1924 yılındaki talebi dikkate alınsaydı, Osmanlı Hanedanına mensup olanların ölmüşleri bile (kemikleri) yurt dışına gönderilecekti. İşte hadise: Yıl 1924...Yer: TBMM... Konu: Halifeliğin Kaldırılması ile ilgili Kanun Tasarısının Görüşmeleri... Osmanlı Hanedanının yurt dışına gönderilmeleri hakkında konuşmalar yapılıyor. Hanedanın erkeklerinin yurt dışına çıkarılmaları kararı alınıyor. Ve Hanedan'ın kızlarının da gönderilip gönderilmeyeceği tartışılıyor. Bir konuşmacı bu konuyu Meclis kürsüsünden değerlendirirken; başka bir konuşmacının şu talihsiz sözü bir bağırtı halinde TBMM'de yankılanıyor. Bu milletvekili, bırakın hanedanın kız çocuklarının yurt dışına çıkarılmalarını, "hanedana mensup tüm insanların sağ ise canlı bedenlerini, ölmüş ise kemiklerinin yurt dışına gönderilmesini" talep ediyor. Bu milletvekili bağırıyor: (Cebel-i Bereket Milletvekili İhsan): Ölmüşlerinin kemiklerini de yurt dışına gönderelim!!! Bu nasıl mantık, bu nasıl düşünce? Medeniyet bunun neresinde? > Cemil Gençbey Birileri açıklama yapsın! Bizler Fen Edebiyat mezunlarıyız. Bir yıldır atamalarımız yapılmadı. Bu Temmuz'da askere gitmemiz icapedecek. Hepimiz çok tedirginiz, halimiz ne olacak? Yetkililer bu hususta bir açıklama yapamazlar mı? > Fen-Edebiyat mezunları

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.