İstanbul'un göbeğinde, Valilik, Emniyet ve Adliye ile arasında sadece 1 tramvay yolu geçen tarihî Gülhane Parkı, maalesef içler acısı manzaralar arz etmektedir. Havalar ısınıyor. Okulların tatil olmasına az kaldı ya! Mart ayından beri Gülhane'ye sabah 8'de öğrenciler, ondan sonra da başka gençler doluşuyor, ahlakımızla bağdaşmayan, bu tarihî mekana leke süren ve insanlarımızın tepkisini çeken görüntüler oluşuyor. Ziyaretçi aile ve turistlerin gözleri önünde ahlaksızlıklar fütursuzca sergileniyor. Öğrencilere; veli ve idareciler sahip çıkmazsa, kendilerine emanet edilen gençler ders zamanında bile kontrolsüzce buralara bırakılırsa olacağı budur! Gülhane'nin çeşitli parklarında, Sarayburnu'nda her an yüz kızartıcı manzaralarla karşılaşılabiliyor. Bu sebeple aileler bu muhite girmeye korkar oldu. Yetkililerin buna bir tedbir almamaları, öğrenci ve gençlerimizin bu şekilde uçuruma sürüklenmelerine seyirci kalınması da hepimizi üzmektedir. Tarihî Osmanlı Sarayının harem duvarlarının dibinde sergilenen bu melanete birileri artık dur demeli. Duyarlı bir vatandaş >> 38-40 derecede yapılan eğitim Sayın Milli Eğitim Bakanımız'a; > 5 Kasım 2024 Salı günü ABD'de Başkanlık seçimi yapılacaktır. Adamlar kuralı koymuşlar, kimsenin değiştirmek gibi bir şey akıllarına gelmiyor. Bizim ülkemizde 2010 -2011 ders yılının başlama tarihi belli midir? Nazari olarak belli ise de her an değişebilir. Değişmeyen bir kural konulamaz mı? Mesela "İlk ve orta öğretim okulları her yıl ekim ayının ilk pazartesi günü açılır ve mayıs ayının son cuma günü öğretime son verilir" gibi bir düzenleme yapılamaz mı? Çok eskilerde böyle uygulanırdı..Ne zaman ki 222 sayılı kanun çıktı, her şey karıştı.. Bakınız bu yıl turizm ve Ramazan Bayramı, nedeniyle biraz ileri alındı. Haziranın ortalarına kadar, 38-40 derece sıcakta yapılan eğitimden bir fayda sağlanır mı? Yeni bakanımız inşallah buna bir çare bulacaktır... Şahin G.Durum-İZMİR >> Yeni Milli Eğitim Bakanımızın problemlerimizi çözeceğine inanıyoruz Öğretmenlik uzmanlık mesleğidir. Düz memurluk değildir. Ülkemizde Öğretmenlerin maaşlarına baktığımızda, neredeyse fakülte mezunları kamu görevlileri arasında en az maaş alan meslek grubudur. Halbuki doktoru, savcıyı, kaymakamı, valiyi öğretmenler yetiştirir. Son yıllarda Öğretmenlerin hem maaşı, hem de saygınlığının düştüğü bilinen bir gerçektir. Diğer Bakanlıklar, personelinin maaşını iyileştirmek için çaba gösterip başarılı olurken; Öğretmenler sayı çokluğu bahanesiyle mağdur edilmektedir. Devlet, gelecek nesilleri emanet ettiği eğitimcileri çeşitli bahanelerle mağdur etmemeli diye düşünmekteyiz. Fakülte mezunu öğretmenin maaşı 1250 liradır. Ayrıca ek ders ücreti kendilerini bir nebze rahatlatırken; ücret yönetmeliğinin öğretmenlerin aleyhine değişmesinden dolayı mağduriyetleri artmaktadır. Birçok öğretmen, ek ders ücretini zaten alamamaktadır. 25 yıllık eğitimcinin, mesleğe yeni başlamış birçok kamu personelinden az ücret almasını yadırgamamak mümkün mü? Yeni Milli Eğitim Bakanımız Sayın Nimet Çubukçu'nun, eğitimcilerin bu meseleleriyle yakından ilgileneceğini umut ediyoruz. Muharrem Demirhan >> Üniversitelerde "Aile Fakültesi" oluşturuluyor! Bazı fakülteler, tam bir aile fakültesi olma yolunda ilerlemektedir. Bir fakülteye karı-koca, baba-oğul olarak doluşmak bu kadar mı kolay? Diğer elemanların bir kısmı da çok yakında karılarını, çocuklarını fakülteye doldururlar. Bir fakültelerde aile olarak çalışmak neyse ama bir babanın oğlunun doçentlik başvuru dosyasının peşinde koşturması ne kadar ahlaki, ne kadar etik, ne kadar dürüst ve ne kadar bilimsel bir davranıştır sizlere bırakıyorum. Doçentlik başvuru jürisine telefonlar yağdırarak oğlunun doçentliğini vermelerini, aksi takdirde jürilerin fakültelerinden gelecek dosyalara kendisinin de olumsuz bakacağını belirterek gözdağı vermek bir bilim adamına ne kadar yakışabilir. Dosyası onun dosyasından çok daha iyi olan, ancak fakülteye Yrd. Doç. kadrosuna kabul edilmeyen elemanların suçu günahı ne? Babasının sayesinde Yrd. Doç. kadrosuna atanmış, babasının sayesinde doçentlik başvurusu yapmış ve babasının jüri üyeleriyle yaptığı telefon görüşmeleriyle, yakarma ve gözdağı vermesiyle doçent olacak biri, şanslı gibi görünse de, aslında çok talihsiz bir konumundadır. Önemli olan, kendi emeğiyle, kendi hakkıyla, kendi çabasıyla bir yerlere gelebilmek, adam olabilmektir. Engel olacak biri çıkmaz ve bu tür çirkin olaylara dur denmezse, bazı "aile fakülteleri", eş dost çocuk alımlarıyla, her türlü etik dışı çalışmalarına devam edeceklerdir. İsmi mahfuz