Gümrük Muhafaza Memurları 24/24 ve 12/12 nöbet usulüne göre son derece ağır şartlarda çalışmaktadır. Gümrük Müsteşarlığı'na bağlı Başmüdürlükler emrinde taşrada çalışırlar, ülkenin aynası olarak tabir edilen gümrük kapılarında yılın 365 günü, hafta sonu, bayram, vb. tatili olmadan görev yaparlar. Birçok hakkı gün geçtikçe elinden alınan ve yeni sorumluluklar yüklenen Gümrük Muhafaza Memurları, çalışma usul ve şartları belirtilmeden, idarelerin keyfiyetine göre, personel eksikliği bahane edilerek, çok ağır şartlarda, çok riskli görevler yüklenerek çalışmaktadır. Çalışmak bir ödev ise, dinlenmek de doğal bir haktır. Bu nedenle, ILO sözleşmelerine göre, kamu veya özel sektörde çalışanlar için günlük çalışma süresi 8 saat olarak öngörülmüştür. Ülkemiz de bu sözleşmeyi imzalamıştır. Ayrıca, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 99. ve takip eden maddelerinde, devlet memurlarının çalışma saat ve usulleri yasal hükme bağlanmıştır. Buna göre; devlet memurlarının haftalık çalışma süresi, cumartesi ve pazar günleri tatil olmak üzere 40 saattir. Ancak, Devlet Memurları Kanunun 101'inci maddesinde, "Günün 24 saatinde devamlılık gösteren hizmetlerde çalışan Devlet Memurlarının çalışma şekil ve saatleri Başbakanlık Devlet Personel Başkanlığının muvafakati alındıktan sonra kurumlarınca düzenlenir" denmektedir. Bu konuda keyfi hareket edilemeyeceği ortada. Anayasanın 49'uncu maddesinde "Devlet çalışanların hayatını geliştirmek için çalışanları korumak zorundadır" denmektedir. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin) 24'üncü maddesinde, "Her şahsın dinlenmeye... Bilhassa çalışma müddetinin makul surette tahdidine... hakkı vardır" denmektedir. Anayasanın 59'uncu maddesinin "Dinlenmek çalışanların hakkıdır" hükmü gereğince, mevcut çalışma şartlarının Anayasa'ya aykırılık teşkil ettiği, bundan memurun işi gereği muhatap olacağı vatandaşlara verebileceği zararın gözden uzak tutulmaması gerektiği ortadadır. Gümrük Muhafaza Memurlarının da yoruluncaya kadar çalışmaya, işten çıktıktan sonra dinlenmeye, bayramlarda izin yapmaya, ailesi ile vakit geçirmeye, stressiz bir şekilde, yarın ne olacağını düşünmeden yaşamaya hakkı olmalıdır. > Bir grup Gümrük Muhafaza Memuru >> MOBESE Polisine ceza yazma yetkisi verilmeli Kentin ana artelleri ile önemli kavşaklarına MOBESE kamerası yerleştirilmeli, kamera sayısı mutlaka artırılmalıdır. MOBESE kameralarını izleyen polislerin trafik ihlali yapan sürücülere ceza yazması çok faydalı olacaktır. Çünkü biz her ne kadar fahri görev yapıyor olsak da insanlar yanılabilir. Ama teknoloji yanılmaz, en ufak bir hataya mahal vermez, fotoğraflar sabit olduğu için, mahkemelik olma durumu olmaz. Bir de sürücüler trafikte kameralar tarafından izlendiğini bilirlerse, daha dikkatli olacaklardır. Mesela, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin EDS kamerası olan kavşaklarda kırmızı ışıkta geçme oranı yüzde 90 oranında azaldı. Sami Güleçyüz (Fahri Trafik Müfettişleri Dernek Başkanı) >> Bir zamanlar bu şehirler bizimdi Maliye Bakanlığı'nca çıkartılan Harcırah Mevzuatı (1873-1995) adlı, 930 sayfadan oluşan bir kitap geçti elime. 25 Kasım 1874 tarihli Harcırah Nizamnamesi eki Mesafe Cetveli'ni okudukça duygulandım. Bu mesafe cetveline göre, buraya göreve gidecek memurlara ödenecek harcırahın tutarı gösteriliyordu. Cetvelde, Filibe, İslimye, Varna, Tolci, Rusçuk, Vidin, Tırnova, Sofya, Saraybosna, Hersek, İzvornik, Banaluka, Bihke, Travnik, Yenipazar, Selanik, Manastır, Siroz, Drama, Görice, Yanya, Yenişehir, Ergiri, Preveze yazıyordu. Gençlerimiz bu şehirleri biliyorlar mı? Daha başka hangi şehirler bizimdi. Okumaya devam ettim. Berat, Prizrin, Üsküp, Niş, Debre, İşkodra, Kale-i Sultaniye, Midüllü, Sakız, Rodos, İstanköy, Hanya, Resmo, İsfakiye, Kandiye, Sultaniye, Laşid, Şam, Beyrut, Akka, Havran, Trablusşam, Hama, Kudüs-i Şerif, Haleb, Trablusgarb, Bingazi, Cebel-i Garbiyye, Fizan, Urfele, Humus, Bağdad, Basra, Musul, Süleymaniye, Müntefik, Dilem, Kerbela, Hille, Amare, Cebel-i Lübnan, Cidde, Mekke-i Mükerreme, Medine-i Münevvere, Hudeyde, San'a, Asir'de Mihail, Taazz... diye sıralanıyordu. Okudukça ağlamamak için kendimi zor tuttum. Gençlerimiz bu şehirleri mutlaka haritada bulmalı, ecdadını hatırlamalı ve ecdadın bu şehirlerdeki eserlerini mutlaka gidip temaşa etmeliydi, tefekküre dalmalıydı. Daha dün denecek geçmişte, yani 1900'lü yılların başında, bütün buraların bize ait olduğunu düşündükçe çok müteessir oldum ve duygularımı Türkiye Gazetesi aracılığıyla tüm milletimle paylaşmak istedim. Hem duygularımı paylaşmak istedim ve hem de özellikle gençlerimiz başta olmak üzere tüm Milletimize bu şehirleri hatırlatmak istedim. Millet olarak, bu şehirleri bari haritada da olsa yerlerine bir bakalım. Ve göğsümüzü kabartalım. Umutsuzluğa asla düşmeyelim. Ecdadın yolunda yürüyelim. > Ahmet Hasan-ERZURUM