Gümrüklerde işler tıkandı

A -
A +

Aylar önce, "Balina, paraşüt" gibi isimlerle anılan operasyonlarla Türkiye adeta sarsılmıştı. Basınımız günlerce sayfalarını bu konuya ayırdı, zamanın İçişleri Bakanı çok iddialı açıklamalarda bulunmuştu. Çok sayıda gümrükçü'nün alındığı, soruşturmanın derinleşmesiyle birlikte bu sayının da kabaracağı iddia edilmişti. Benzer iddialar tekrar ortalığı kaplayınca, bu defa işi kaynağından öğrenmek istedim; Gümrük Muayene Memurları Derneği'ni aradım. 657 Sayılı kanuna tabi oldukları için, isimlerinin yazılmasını istemeyen gümrükçüler çarpıcı açıklamalarda bulundular. Önceki operasyonlarda büyük gürültü koparılarak sorumluların yakalandığı söylenmişti. Ama bugün hiçbir gümrükçü içeride değil, kendi iddialarına göre hiçbir suçları yok. Bazıları için yargı süresi devam ediyor ise de, yine kendi iddialarına göre bu şeklen devam ettiği içindir... Bir bakıma Garih cinayetinde katil ilan edilen çocuğun durumu gibi... Bütün bunların sonucunda gümrüklerde işler tıkandı, memurlar imza atmaktan korkuyor. Hemen hemen hepsi içeri atılma korkusuyla yaşıyor... Yine bu arkadaşlar çarpıcı bir iddiada bulunuyorlar; "Şu anda hayali ihracat yok, naylon fatura var, onun da sorumlusu Maliye..." İhracat ve gümrüklerde yapılan işlemler İhracatçı Birlikleri tarafından, bilgisayar sistemi üzerinde düzenlenen Gümrük Beyannameleri, Onay Memurlarınca, ellerindeki belgelerle karşılaştırılır, onaylanır, gümrüğün resmi mührü ile mühürlenir. Muayene Memuru tarafından kontrolü yapılan eşyalar, İdare Amiri tarafından tesbit edilen Kolcu Görevlisi tarafından ilgili vasıtaya yüklenir, kurşun pensle mühürlenerek işlem tamamlanır. Kara yoluyla çıkış yapılacak ise, nakliyeci firma tarafından Ticaret Odasından boş olarak TIR Karnesi alınır. Nakliyeci tarafından eşyanın cinsi, adedi, kilosu, varış ülkesi doldurularak gümrük kurumuna ibraz edilir. TIR Karnesinin Volet 1'i, Çıkış Gümrük İdaresi tarafından mühürlenerek koparılır, ilgili nakliyeci firmaya teslim edilerek; Son Çıkış Kapısı Gümrük İdaresine ibraz edilir. Kapı Gümrük İdaresi tarafından, eşyanın muayenesi ile ilgili olarak, istisnai durumlar hariç, belge kontrolü yapılarak, ihbar, şüphe, şikayet vb. olması halinde de tesbit işlemi yapılarak TIR Karnesinin Volet 2 nüshasını kopararak eşyanın fiili ihracatı tamamlanır, gümrüğün denetimi sona erer. Çıkış işlemi yapan gümrük idarelerinin, ihracat eşyasını alıcı adrese teslim etme gibi bir lüksü, görevi, sorumluluğu yetkisi yok. İthal edilen eşyanın alıcıya tesliminden de ilgili nakliyeci firmalar sorumludur. Hayali ihracat Son günlerde yine gündeme oturan "Hayali İhracat"ın iki yönü var; Gümrük boyutu ve Maliye boyutu. Bütün dünyada olduğu gibi, bizim ülkemizde de çifte fatura uygulaması mevcuttur. İhracatta kullanılan faturaların kıymetleri yüksektir. Kıymet araştırmaları İTKİB aracılığıyla yapılıyor, bu araştırmalara göre, şimdiye kadarki kıymetlendirmelerin %99'u uygundur. Mükellefin KDV, Eximbank kredileri bu kıymet üzerinden uygulanır. Yurtdışına gönderilen, yabancı dille yazılan, gümrük idarelerinin herhangi bir mühür, kaşe ve imzalarının bulunmadığı ve Gümrük İdaresine ibrazı mecburi olmayan ikinci faturada ise kıymetler daha düşük tutulmaktadır. Bunun böyle olması, ülkemiz için bir kayba yolaçmamakla beraber, ihracatçının dünya piyasasında diğer rakipleriyle rekabet etme şansını arttırmaktadır ve tamamen müşteriye yöneliktir. Bu tür uygulamalar yüzünden "hayali ihracatçı" damgası yiyen bizim ihracatçılarımız ülkemizi terketmekte, işlerini Bulgaristan, Romanya, Azerbaycan, Türkmenistan gibi ülkelere taşımışlardır. Bilhassa "Balina, Paraşüt" gibi operasyonlardan sonra yurtdışına büyük miktarda sermaye kaçışı olmuştur. Birden fazla kişi veya kişilerin, çıkar sağlamak amacıyla sahte Gümrük Beyannamesi, sahte sayı ve tarihi, sahte Muayene Memuru kaşe ve imzası kullanarak yaptıkları işlem hayali ihracattır. Esas olan, vergi denetimi boyutudur. Maliye sistemimizin denetim mekanizmasının yavaş ve hantal olması ve kendilerinin belirttiklerine göre denetimin %5 oranında olması problemin kaynağıdır. %40 Kurumlar vergisi, %10-40 Gelir Vergisine tabi tutulan bir mükellefin; ihracattan alacağı iade %8-26'dır. Dolayısıyla söylendiği gibi olmayan bir mal için fatura düzenlemek akıl kârı değildir. Görüldüğü gibi, birçok insanımız boşuna karalanmıştır. Memurlarımız ürkütülmüş, iş yapamaz hale getirilmiş, iş adamlarımız ve dolayısıyla sermayemiz yurtdışına kaçırtılmıştır. Bazılarının şov merakı, ülkemize çok pahalıya mal olmuştur. Halbuki çağdaş dünyanın yaptığı gibi; bütün deliller mükemmel bir şekilde toplansa, sonra gerekenler yapılsa, suç işleyenlerin yakasına hiçbir şaibeye yer vermeyecek şekilde yapılsa; masum insanlar da atılan iftiralar yüzünden karalanmasa... Artık delilden suçluya gitsek de insanlarımızı tedirgin etmesek... Adalete güvenemeyecek miyiz? Adalet Bakanlığı'na; Ben kimsesi olmayan yalnız bir kadınım. Kirada olan evimin, elimde bulunan tahliye taahhütnamesiyle, 2000 yılının Ocak ayında tahliyesini istedim. Bu iş için avukat tuttum. Rahatsızlığım, problemlerim yüzünden, avukatla yüzyüze görüşmüyor, malumatları telefonla alıyordum. Fakat avukat, benim bu çaresizliğimi kullandı, bir yıl boyunca hiç işlem yapmadan beni oyaladı. 2001 yılının Ocak ayında bu durum anlaşılınca, hiç işlem görmeyen evraklarımı iade etti. Ben de avukatı Baro başkanına şikayet ettim, oradan da halen bir netice almış değilim... Bu arada bir tanıdık vasıtasıyla yeni bir avukat tuttum. Mahkemede duruşma oldu. Kiracı, tebligat almadığını söyleyince dava reddedildi. Sayın Adalet Bakanı, bir vatandaş 2 sene boyunca nasıl mağdur edilir? Bir sene boyunca avukatı tarafından kandırılan, oyalanan vatandaşın durumu neden gözününe alınmaz? Adalete güvendim, avukatlar tuttum ama 2 senem boşuna gitti. Dava için şimdi de 2002 yılının 23 Ocağı verildi, bu zamana kadar yine beklemek zorundayım... Acaba bu kadar uzatılması kiracının isteği doğrultusunda mı? Adalete güvenmeyip de kime güveneceğim? Benim gibi insanlar hep kaybetmek zorunda mı? Evimde, haksız bir şekilde, zorla oturan, terketmeyen kişiyi çıkarmak için başka ne yapabilirim? Beni mağdur duruma düşürenlerden hesap sorulmasını istiyorum... ¥ İsmi Mahfuz ANTALYA Dilekçe Memur ne yapacak, yüzde on ile, Yine yaktı çıramızı mebuslar. Yırtık çeket, parça parça don ile, Tazeledi yaramızı mebuslar. Bir değil, beş değil, dert dizi dizi Hiçbir vicdan, irfan affetmez sizi Kaba ağaç gibi doğradı bizi, Koni yaptı küremizi mebuslar. Küçüğü düşünmek büyüğün şartı, Hep memura eksi, işçiye artı, Niyyetleri kötü, yanlıştır tartı, Fazla verdi firemizi mebuslar. Zatları mesrurdur, ala sıcakta, Ne gaz, ne odun var bizim ocakta, Yatak yorgan dolaşırız kucakta, Kimler versin kiramızı mebuslar? Sekreter, danışman işleri keleş Yalılar, siteler, saraylar beleş, Kıyak emeklilik, ayıplı maaş, Yok eyledi varımızı mebuslar. Anlamadık şimal nedir, şark nedir, Böyle dönen dolap nedir, çark nedir, İşçi ile memurdaki fark nedir İzah edin, aramızı mebuslar. Zamlar alev alev yaktı her yanı, Durmadan akıyor memurun kanı, Başörtüsü deyip gelenler hani? Yozlaştırdı töremizi mebuslar. Nice beyin çırpınıyor tuzakta, Huzur kaçtı, bizden hayli uzakta, Özal gitti, Erbakan da kızakta, Kökten kesti çaremizi mebuslar. Yetmiş milyon Türk'ün amirisiniz, Cümlenin sıfatı, zamirisiniz. Kırık gönüllerin tamirisiniz, Bekliyoruz sıramızı mebuslar... ¥ Hamit Çiçek - ELBİSTAN Geleceğe karşı hiç ümit bırakmadınız Ben şu anda üniversiteye hazırlanan bir gencim. Baştakilere soruyorum, benim ne suçum vardı ki geleceğe karşı hiç ümit bırakmadınız?.. Sayın Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer daha aktif olamaz mı? Belki bu sayede kötü gidiş biraz önlenir... Unutmayın ki, dünya hiç kimseye kalmaz. Eğer toparlanmazsanız, iktidarı hiç tahmin etmediğiniz kişilere kaptırabilirsiniz... İddia ediyorum, bu kötü gidişin sorumluları önümüzdeki seçimlerde en sonlarda kalacak... ¥ İbrahim Arslan Varlık vergisinin bir başka çeşidi Öyle bir devir gelip geçti ki; Allah bir daha tekrarını göstermesin. Neden bahsediyorum, biliyor musunuz? Geçmişte yaşanmış bir faciadan, "Varlık Vergisi"nden... Gayrımüslim vatandaşları kahreden bir vergi... Türk karakterine uymayan o acaip vergi konup tahsil edilmeye başlanınca, Türklüğümden utanmış idim. Kahroldum, benim topraklarımda doğmuş Ermeni olsun, Yahudi olsun, Hıristiyan, putperest... Ne olursa olsun, bendendir, arkadaşımdır. Ben bunu bilir, bunu söylerim... Gelelim bugüne; parası olduğu halde, vergisini ödemeyip, repoya yatırıp, kazanç temin edenler yok mu, elbette var. Bunları ayıklamak zor değil, ama kim yapacak? Kaza ile vergi taksidini atlamış, sigorta primini unutmuş mükellefler yok mu, onlar da var... Peki, bunların hepsini aynı kefeye koymak doğru mu? Tefecilik bu memlekette suç değil mi? Benim bildiğim suç. Ama yetkililer yapınca suç sayılmıyor... Kanunlara evvela yetkililerin uyması gerekir, sonra vatandaşın uyması istenir. Bizi çileden çıkaran, küçücük borçları ödenemez hale getiren tefeci faizini koymak kimin tavsiyesiyle olmuş? Bu şahsı tanımak isterdim doğrusu... Bu sefer gayrimüslim vatandaşlar üzülmesin, ayırım yapmamışlar. Varlık vergisini sıradan koymuşlar. İtiraz eden var ise, yazıma cevap versin!... ¥ Rıza Birik - BANDIRMA Bu ne biçim sorumsuzluk! İnsanlar bilgi almak için Açıköğretim bürosunu arıyor. Ama telefon bütün gün meşgul. Sadece öğlen tatiliyle, akşam paydosundan sonra çalıyor. Biz bilgilenemedikten sonra o telefonları neden veriyorlar millete? Yazıklar olsun, bu kadar sorumluluk olmaz!... ¥ Yusuf Kaya - İSTANBUL

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.