Hac ve umre sevdalılarını rahat bıraksınlar

A -
A +

Hacıların yol hazırlıkları yaptığı, yola çıkıldığı bayrama yakın günlerden bir gün. İstanbul'un mümtaz ilçelerinden birinin merkezinde bulunan 1950 yapımı bir cami. Ve günlerden Cuma. Cuma vaazı için kürsüde bulunan emekli bir müftü. "Hacca bir kere gidilir. Farzdır. Umreye de bir defa gidilir. Sünnettir. Ama hacca ve umreye birden fazla gitmek boş bir faaliyettir. Nafile boşuna demektir. Adam 20 kere umreye 18 kere hacca gidiyor. Neden gidiyor, niye gidiyor. Hep boşuna. Bir sürü para harcayarak defalarca gidiyor. Dönüp de okul kapılarında harç ödeyememekten geriye dönen öğrencileri görmüyor. İlim farzdır. İlim yolunda olanlara yardım etmek gerekir. Hacca, umreye gideceğine bir iki çocuk okutsan olmaz mı?" diyerek, birden fazla defa o kutsal beldeye gidenlere veryansın etmeye başlayınca, cemaat arasında mırıldanmalar da başladı. Özde doğru, ancak anlatımda hatalı olan sohbetin bu şekilde sonlanmış olması, kutsal belde âşıklarının zoruna gitmiştir. Zira haccın ve umrenin güzelliğine doyamamış gönüller, defalarca gitmeyi arzu eder. Farz olan haccı edâ ettikten sonra, oralar için doyulamayan bir lezzetle tekrar yanan gönüllerinin aşk ateşini söndürmek isteyen müminlerin, yeniden hacca ya da umreye gitmek arzusu hiç bitmez. Bu duyguları bilmiyormuş ya da hissedememiş gibi görünen bu kişinin tavrı, camiyi dolduran hassas gönülleri zedelemiştir.. "Nafile hacca, umreye gideceğine yardım et, talebe okut, fakirlere ver" gibi söylemler, gerçek de, doğrudur da. Buna katılmamak imkânsız. Ancak bir din adamının adeta defalarca "Lebbeyk" diyenlere tepkisi pek hoş karşılanmamıştır. Çünkü "lebbeyk" demek her insana nasip olmaz. Biliyoruz ki, hacca ve umreye sadece Allahü teâlânın çağırdıkları gider. Yani her isteyen gitmez. Davet gelmelidir. Davetin arkasından kalben ve dil ile "lebbeyk" (buyur) denilmesi gerekir. O halde hacca ve umreye gidenler Allahü teâlânın davetlisi, misafiri ise kul olarak hiç kimse sen ne çok fazla gidiyorsun deme hakkına sahip olmamalıdır. "Cami yaptıracağına okul yaptır!", "Hacca gideceğine iki çocuk okut!" diyenler, neden dönüp de din ile, ibadet ile ilgisi olmayan sözde Müslüman birine "Kendine her tatil beldesinde ultra-lüks villa yaptıracağına, bir tane de okul yaptır!", "Bu yaz da Hawaii'ye (veya bu Yılbaşı'nda da Paris'e) gideceğine iki çocuk okut!" demez? Neden İbadete, Haremeyn'e âşık bir Müslüman, ülkesinde pek sevilmez. Neden "hacca gideceğine fakir fukara doyur, öğrenci okut" diye azarlanır da, zevk ve sefası için su gibi para harcayanlara, "bunları bırak, bak ekmek bulamayan fakir, harcını ödeyemeyen, kitap alamayan öğrenci, camisi olmayan köy, okulu bulunmayan kasaba, hastanesi olmayan şehir var. Bunlara yardım et" denmez? Her sene tatil için ülkemin güzide tatil mekânlarına gidip, binlerce dolar harcayan; köyünde, dağında yazlıklar yapan, bankalarda faizle oynayan, servetini kendisi bile bilmeyen, hırsının sonu bulunmayan insanlara bir şey denilmez de gece gündüz hakkın rahmetini aramak isteyen hac umre sevdalısı Müslüman neden her Türk vatandaşı kadar rahat bırakılmaz, anlaşılır gibi değildir. "İmkânı olan, sağlıklı olan gidebildiği kadar gitsin. Allah'ın nuruyla nurlansın, kirlenen paslanan kalpleri temizlensin, parlatsın. Gelsin yardım da yapsın talebe de okutsun, fakir de yedirsin yetim de baksın." demesini beklerdik. Erol Kara Cami duvarlarına canlı resmi asmak uygun mu? Diyanet İşleri Başkanlığı'na; Son zamanlarda nedendir bilinmez, camilerimizde tuhaf değişiklikler göze çarpmaktadır. Sandalyede namaz konusu hâlâ gündemdeyken, şimdi de camilere canlı resmi asma modası başladı. Cuma namazlarına her hafta değişik camilere gittiğimizden, bu değişiklikleri daha net görmekteyim. Diyanetin bastırdığı büyük boy broşürlerde canlı insan ve hayvan resimleri var ve bu broşürler imamlarımız tarafından camilerimizin iç ve dış duvarlarına, camlarına yapıştırılmaktadır. Cemaatimiz de bu resimler karşısında namazını eda etmektedir. İmamlara bunun mahzurlu olduğunu ve "neden astınız" diye sorduğumda, "Diyanet bastırdı biz de yapıştırmak mecburiyetindeyiz" cevabını alıyorum. "Canlı resmi bulunan eve rahmet melekleri girmez" mealindeki hadis-i şerif unutuldu mu? Diyanet İşleri Başkanlığının, müftülerimizin, imamlarımızın, müezzinlerimizin ve cemaatimizin bu hadis-i şeriften haberi yok mu? Caminin duvarlarına yapıştırılan bu afişler, camilerimizi sanki bir sinema veya tiyatro salonu görüntüsüne sokmuştur. Eğer böyle ilanlarla duyuru yapılacaksa, caminin bahçesinin dış duvarlarına yapıştırılmalı. İbadetlerde ve camilerde gizli gizli, yapılmaya çalışılan ve netice alınan bu değişiklikler beni ve duyarlı her Müslümanı tedirgin etmektedir. Dinde reform adı altında dinimizi bozmaya çalışanlara tepki verilmezse, bu değişiklikler devam edecektir. Alper Çetin-AYDIN > Adres: İhlas Medya Plaza 29 Ekim Cad. No:23 Yenibosna/ İSTANBUL Tel: (0212) 454 38 22 Faks: (0212) 454 31 00

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.