Hepimizi üzen Hakkari'deki olaylar, vatandaşın yetkililere fazla güvenmediğini de ortaya çıkardı. Bunun sebepleri iyice araştırılıp gereken tedbirler alınmazsa üzücü olaylar peşimizi bırakmaz. 1999 yılında, Adil Çetin ve akrabalarına ait Hakkari'deki arsalar için Kamu Yararı Kararı alınır. Bir kısmı bu arsalar üzerinden geçen Sümbül ile Zübeyde Hanım Caddeleri yapılır. Arsaların değerleri tespit edilir, kamunun mülk sahiplerine ödemesi gereken para miktarı resmi kurumlarca belirlenir. Ama ne hikmetse, bütün müracaatlara rağmen bu para bir türlü ödenmez, dosyalar Bayındırlık Bakanlığı'nda bekletilir. Mülk sahiplerinin iddialarına göre, mağdur edilmelerinin tek sebebi, belediyenin istenmeyen bir partiye mensup olması... Böyle örnekler uzayıp duruyor. Sebep bu değilse bile, vatandaşın kanaati bu. Bazı mahalle yolları hâlâ patika; yağmur yağınca bile araç giremez (mesela Merzan Mahallesi), kış boyunca vatandaşın çektiklerini anlatmaya gerek var mı, bilmem... Belediyenin imkanları bu yolları yapmaya yetmiyor. Devletin bazı kurumlarının araçları bu yolların yapımı için müsait iken (Karayolları, Köy Hizmetleri gibi...), hizmetler belediyeye mal edilir diye bu işe tevessül edilmiyor. Bazı mahalleler köy statüsüne geçmek için neredeyse mücadele edecek. Bu mahallelere su verilmediği gibi, kanalizasyon şebekesi de yapılmamış. Valiliğin yaptığı bir kaldırıma "Valilik tarafından yaptırılmıştır" tabelası bile asılırken, parka da "Valilik Parkı" deniyor. Belediye cezalandırılmak istenirken, olan vatandaşa oluyor. Devletin itibarı sarsılıyor, yetkililere güven kalmıyor... İstihdam oluşturacak hiçbir tesis yok, kadınların komik paralarla çalıştırıldığı birkaç kilim atölyesini de anlatıp duruyorlar. Halkın geçim kaynağı olan hayvancılık da köy boşalmalarıyla bitti sayılır. Köylerini terk eden vatandaşlar şehir merkezinde, elverişsiz konutlarda perişan bir halde yaşıyor. Nüfusu kısa sürede üçe katlanan Hakkari'nin altyapısı da iflas etmiş. İşsiz binlerce vatandaş sefalet içinde hayat geçirirken, yarınları için de bir umut ışığı görememenin ıstırabını yaşıyor. Rahmetli Özal zamanında hayatiyet kazandırılan Sınır Ticareti de, sonrakilerle birlikte kısıtlana kısıtlana yok edilmiş. Çeşitli bahanelerle habire yasaklar getirilmiş. Suiistimaller, kanunsuzluklar önleneceğine, çare toptan yasakçılıkta bulunmuş... Iran ve Irak'ta asfalt neredeyse bedavaya verilirken, hemen yanıbaşındaki Hakkari'de yollar çamurdan geçilmiyor. İran doğal gazı Türkiye'nin öbür ucuna kadar taşınırken, 50-100 kilometre mesafedeki Hakkari'de yaşanan şiddetli kış soğuklarından korunmak için uzak illerden, pahalı kömürler getiriliyor. Dirayetli bir yönetm, sınır anlaşmalarıyla ucuz asfalt alıp bu ilin bütün yollarını asfaltlayabileceği gibi, bazı anlaşmalar yaparak 50-100 kilometrelik doğal gaz borusunu da döşeyebilir, gaz verebilir... Ama bunların hiçbiri yapılmıyor, zor olan hayat şartları daha da zorlaştırılıyor. Çözüm üretemeyen halktan kopuk yöneticiler, güven de vermiyor. Bazı odaklar bu durumu iyi değerlendiriyor. Olan vatandaşa, Hakkari'ye, bütün Türkiye'ye oluyor... Tek şans, vatandaşın, iyi niyetine güvendiği Başbakan Sayın Tayyip Erdoğan'ın bu işlere el atmış olması... ------ SSK Hastaneleri'nden Sağlık Bakanlığı'na geçenlere verilen sözler tutulmadı mı? Sağlık Bakanlığı'na; Bizler, SSK'dan çok büyük ümitlerle Sağlık Bakanlığı'na geçtik, ama bugün itibariyle, Bakanlık'ta işlem yapmak istesek, sicilimiz yok. Kurum personel kimliklerimiz bile verilmedi. Sağlık Bakanlığı personeli olduğumuzu belgeleyemiyoruz. İkramiyeler ve havuz paralarımız verilecekti, 2007'ye kadar bütün haklarımız sabitti. Bazı yerlerde bu haklar verilirken, bazı yerlerde verilmiyor (Mesela Adana Çukurova Doğumevi'nde verilmezken, İstanbul Okmeydanı ve Niğde Hastanelerinde veriliyor). Sendikalar zaten siyaset peşinde, yetkililer de vaatlerini unutmuş görülüyorlar. Lütfen mağduriyetimizi giderin... SSK'dan Sağlık Bakanlığı'na geçen sağlık çalışanları ------ Tel: 0 212 454 38 22 Fax: 0 212 454 31 00