Tuzla Aydınlı Mahallesi'nden bir okuyucum aradı. O bir anne idi, ağlayarak anlattı, beni de ağlattı... Kız çocuğu Tuzla İmam Hatip Lisesi'ne gidiyormuş. Bugüne kadarki okul hayatı başarılarla dolu, akıllı ve çalışkan bir çocukmuş. Ne olduysa önceki Perşembe günü olmuş, önlerini kesmişler okula almamışlar. Cuma günü de, bu küçücük çocuklar paldır-küldür teröristler gibi toplanıp, değişik karakollara, ilgisiz yerlere götürülüp bırakılmış. Anne yüreği, öğleden sonra bakmış, kızı yok; sorduğu kişiler de bilmediklerini söylemiş. Ağlamış, haykırmış yetkililere: "bu yaptığınız hangi vicdanla bağdaşır, almasanız almayın ama çocuklarımızı böyle paralamaya, götürmeye ne hakkınız var? Size karşı ne yaptılar, hangi suçu işlediler? Dedesi Ortadoğu çöllerinde 10 yıl savaştı, torununa bu davranış reva mı? Onun hiç mi hakkı yok?" Onlar da dinliyordu, onlar da emir kulu... Çocuğunu köprü başında, yıkılmış hayalleriyle başbaşa bırakmışlar. Ağlıyor ve soruyor: "Ya çocuğum kötü niyyetli kişilerin eline geçseydi?" Çocuğu geceleri uyuyamaz olmuş, uykudan sıçrayarak kalkıyormuş, sinir hastası olmuş. Sinir doktorundan randevu almış... "Hani çocuklara iyi davranın, diyorlardı. Benim çocuğum, diğerleri intihar etseler, sorumlusu kim olacak? Bu davranış hangi vicdana sığar?" diye sordu, durdu... O bir anne idi, yüreği yanmıştı. Anlattıkça ağladı, beni de ağlattı... Bu sırada Milli Eğitim Bakanı gençlere sahip çıkmaktan, çağdaş eğitimden; İçişleri Bakanımız insanlarımızın güvenliğinden, huzurundan; diğer büyüklerimiz de milletimizin mutluluğundan, çağdaş uygarlıktan, kalkınmaktan sözediyordu!.. Beykoz Belediyesi'nin açıklaması "Kurban kesim yerlerinde kesim yapmak için kasapların başvurusu üzerine, belediyemizde görevli elemanlarla yapılan toplantıda, kasapların kesim yapacağı her büyükbaş hayvan için 10 milyon TL. -kendi adına iş bitirme- belediyeye hizmet katkısı olarak yatırmaları kararlaştırılmıştır. Bu doğrultuda, bayramın birinci günü Ortaçeşme kesim yerinde duyarlı vatandaşımız Şevket Eroğlu'nun kurbanının kasap tarafından kesim ücreti alındıktan sonra, "ayrı bir ücretin de belediyeye ödenmesi gerekiyor" diye yanlış yönlendirme sonucu, sözkonusu vatandaşımız da, memurlara 10 milyon vererek makbuz istiyor. Bu konu yetkililere haber verilince, böyle bir şeyin olamayacağı anlatılarak konuya anında müdahale ediliyor. Kasabın kendisine iş bitiminde ne kadar kesim yapmışsa, hayvan başına belirlenen ücreti belediye veznesine yatırması gerektiği anlatılmış; bu arada, kasabın yanlış yönlendirmesi sonucu yaşanan bu geçici karışıklık nedeniyle, duyarlı vatandaşımız Şevket Eroğlu'na da katkısı için teşekkür edilmiştir. Tüm Beykozlular'ın tıpkı Şevket Eroğlu gibi duyarlı olmalarını ve bizlere yardımcı olmalarını diliyor, bekliyoruz." Unutulduk mu? Fen Edebiyat Fakültesi mezunlarının başına gelenler, pişmiş tavuğun başına gelmedi. Aldığımız sertifikalar ne zaman işe yarayacak? Bu sertifikalar ihtiyaca göre verildiyse, bu çileleri neden çekiyoruz? Bizlere, ilaveten neden sertifika aldırdınız? Bizler de bu çizgide hayatımıza yön verecektik. Her atama döneminde hayal kırıklığına uğradık. Geçen yılki gibi ve bu yıl da aynen... Bizim atanmamamıza gösterdiğiniz neden, atamalarda önceliğin Eğitim Fakültesi mezunlarına verildiğidir. Onların tamamı (yani Eğitim Bilimleri Sınavı'nda sıfır puan alanlar dahil olmak üzere) atanmadan, bizim atamalarımız yapılmayacak mı? Mademki Eğitim Fakültesi mezunlarının tamamı atanacaktı, neden sınav yapıldı? Bizler bu sınava neden girdik? Aldığımız puanlarla, en az Eğitim Fakültesi mezunları kadar bu meslek için yeterli olduğumuzu ispatlamış olmuyor muyuz? Önemli olan, bundan sonrası ne olacak? Ne zaman öğretmen olacağız? Öğretmen olma hayaliyle yatıp kalktığımız bu günlerde, iyi bir haber bekliyoruz. Gerçi atamalar yapıldı ama beklentimiz bitmedi... Bizlere bir elin uzanmasını bekliyoruz. Artık dayanacak gücümüz kalmadı. Söyleyin bizlere, ne yapalım? > Bir grup öğretmen adayı