Hastalar özel muayenehaneler den memnun değil

A -
A +

Sağlık Bakanlığı'nın, kamuda çalışan doktorların özel muayenehanelerini kapatmalarına yönelik uygulaması değişik tepkilere yolaçtı. Özel muayenehanede çalışan doktor ve diğerlerinin görüşlerine yer vermiştim. Mağdur edildikleri anlaşılan bazı vatandaşlar oldukça tepki gösterdi. Hasta ile doktorların farklı düşündükleri, bu uygulamaya değişik açılardan baktıkları görülüyor. Doktor ve özel muayenehane çalışanlarının görüşlerine yer verdiğim gibi, bu tepkili vatandaşların haklı gerekçelerini de görmezden gelemeyiz. Doktorların sıraladıkları gerekçelere güldüğünü ve şaşırdığını belirten Ufuk Sert, bulunduğu ilçede devlet hastanesinde doktorların mesaisinin 10.00'da başladığını, hasta görmesin diye arka kapıdan girip asansörle çıktıklarını, 11:30'da yine ortadan kaybolduklarını; 14.00'te gelip, 16.00'da tekrar kayıplara karıştıklarını belirtiyor ve şöyle devam ediyor: "Hastanede bulundukları süre içinde ise, (dürüst olanları tenzih ederek söylüyorum) 'bu iş burada olmaz muayenehaneme gel' deyip kartvizit uzatırlar (başıma çok geldi). Saat 16:00'dan sonra balık tutmaya gitmelerine de gerek yok, devlet hastaneleri sabaha kadar açık, isteyen doktor çalışabilir. (Verdikleri vergiye gelince, yine dürüst olanları tenzih ederim) inanın 2004 yılı vergi levhasında, bir uzman doktorun beyan olunan matrahı 40 YTL, tahakkuk eden vergisi ise 10 YTL idi, bunu bizzat gözlerimle gördüm ve dehşete düştüm. Muayenehanelerine giden hastanın her türlü tetkikini devlet kesesinden cömertçe yapıyorlar, diğer hastaların bazen yüzüne bile bakmazlar. 'Bugün git yarın gel', tahlil sonuçları 1 haftadan önce çıkmaz numaralarıyla sizi özeline gitmeye mecbur ediyorlar. Hele bıçak paraları ve diğer suistimallere hiç gelmeyelim..." Gürel Evran da, belirtildiği gibi, sadece istihdam, vergi gibi konuların bulunmadığını, bazılarının işi tamamen ticari şekle çevirdiğini ve etik davranmadıklarını belirtiyor: "Şöyle ki, Prof. Dr. Xxxxx, mesai saati içerisinde hastanedeki muayenesine gittiğimiz zaman, 'bir şeyin yok senin, yaşlılıktan kaynaklı' derken; özel muayenehanesine gittiğimizde, tüm testleri ve tahlilleri yine devlet hastanesinde yaptırarak, 'Epilepsi' gibi tedirgin edici bir hastalık teşhisinde bulundu... Yıllardır babamın rahatsızlığını (epilepsi) çözebilmek adına Artvin, Trabzon, Bursa, İstanbul, Ankara arasında mekik dokuduk. Her gittiğimiz yerde az önce anlattığıma benzer tavırlarla karşılaştık, 'Babanız yaşlı bunlar normal', ama aynı doktorların özel muayenehanelerine gidince durum da teşhis de değişiyor. Tahliller de devletin kesesinden..." Fethiye'den arayan Galip Hardıç da, özel muayenehaneye gidilmeden, hastanede kendilerine ilgi gösterilmediğini, gerektiği halde hastaneye yatırmada zorluk çıkarıldığını belirterek, bu tür istismarın önünün kesilmesi gerektiğini söylüyor. Arayan başka vatandaşlar da benzer görüşler ileri sürerek, özel muayenehane hakkının kullanımında etik davranılmadığını belirtiyorlar... Ettikleri yemine sadık kalamamış bazıları, dürüst doktorların da bu şekilde töhmet altında kalmasına sebep olmuş anlaşılan... İstismar edilen iftar çadırları Ramazanla beraber, iftar çadırları boy gösterir. Fakir fukaranın, yoksulların bu şekilde iftar yapmaları, doyurulmaları güzel. Ama iftar çadırları da istismar edilmeye başladı. Bu çadırlarda iftar ettikleri söylenen rakamlar çok abartılı. Fakir fukaraya harcanması gereken kaynaklardan, ihtiyacı olmayanların da yararlanması doğru değil. Sadece yılın bir ayı olan Ramazan-ı Şerif'te fakiri doyurup, bütün kaynakları bu ayda harcayıp; kalan 11 ayda bu gariplerle ilgilenmemek doğru mu? Fakire harcanması gereken kaynakların muhtaç olmayanlara da dağıtılması kabul edilebilir mi? Belediyeler ve diğer ilgililer, gerçek muhtaçları tespit etmeli ve bunlara yılın bir ayında değil, tamamında destek vermeli, kaynaklar bu şekilde harcanmalıdır... Bu mübarek ay ve ibabet, bazı istismarcılara ve rant peşinde koşan bazı açıkgözlere vesile edilmemelidir. > İsmi mahfuz Belli bir yaşın üstündeki arabalar trafikten men edilsin İstanbul'un trafik keşmekeşi ve çevre kirliliği gündemden hiç düşmüyor. Hurdaya çıkması gereken otomobiller, hem trafikte yoğunluğa sebep oluyor, hem de yakıtı tam yakamama kusuru ile çevre kirliliği oluşturmaktadır. Bunun önüne geçmek için, geçmişte 20 yaş ve üstü otolar hasar indirimiyle trafikten çekilmişti. 15 yaş ve üstü dahil edilerek bu iş yapılsa daha iyi olmaz mı? AB ülkelerinde nasıl uygulanıyorsa, bizde de aynı uygulama yapılsa daha iyi olmaz mı? Bu problem çözülürse, trafikte rahatlama sağlanacağına, bu şekilde oluşan çevre kirlenmesinin de bir ölçüde önleneceğine inanıyorum. > İsmi mahfuz Teknik Eğitim mezunlarına büyük haksızlık yapılıyor Ben Teknik Eğitim Fakültesi son sınıf öğrencisi bir öğretmen adayıyım. Mevcut sistemin bir arızası olan katsayı meselesi yüzünden, meslek liseleri cazip olmaktan çıkarılmış, ikinci sınıf lise pozisyonuna sokulmuştur. Herkes düz lise mezunu olunca da işsizlik ve nitelikli adam telaşı yaşanmaktadır. Mühendis arkadaşlarım üniversite bitirme projesi olarak, İngilizce makaleleri çevirerek, bölümlerini bitirirken, bizlere (Teknik Öğretmen) uygulama tasarım tezleri verilmektedir. Böylece, İngilizce tercümanı mühendislerimiz, maketten mühendislerimiz yetişmektedir... Bizler de 4 sene lise ve 4+1 üniversite hayatımız boyunca, hem teknik hem eğitim hem de uygulamalı dersler almakta; bu kadar emeğin neticesini de, şimdilik atama olmaması ile almaktayız. > Bir öğrenci Biyogaz projelerim var, destek veren yok Biyogaz konusunda çok uğraştım, ama bir destek bulamadım. TÜBİTAK'la yazıştım, onlardan bu işin detayı ile ilgili teknik bilgileri aldım. İstanbul Teknik Üniversitesi'nden bir çok hocayla yazıştım. Çorum Belediyesi'nin bu konuda bir çalışması olmuş, gittim onlarla görüştüm. Daha sonra Zonguldak'ta köylü bir dâhimizin çalışmasını gördüm, çok güzel bir çalışmaydı. Onu kulanılabilecek hale getirecek projeyi hazırladım, protif yaptım, randıman aldım. Bununla Bursa KOSGEB'in yarışmasına katıldım, ama inanın hayal kırıklığına uğradım. Şarap üretimi yapan proje birinci oldu, ben ilk 20'ye giremedim. Daha sonra ara verdim. Benim esas mesleğim kamyon kornası imalatıydı, ama Çin bu işe girince kapatmayı düşünürken, süt sağma makinelerinin yedek parçalarının imalatına girdim. Şu an bu işle uğraşıyorum. Lakin kalbimde biyogaz işi var, ama sermayem yok. Bu konuda krediler nedir, teşvikler nelerdir, bunları bulamadım. Tarım Bakanlığı, Enerji Bakanlığı, KOSGEB gibi bir sürü kurumla yazışmama rağmen, sonuç alamadım. Bana bu konuda destek olacak bir devlet kurumu yok mu? İmalatçılık baba mesleğim, makine parkurumu hazırladım, CNC torna frezem var. Ama onların borcu bitmedi, onun için kıpırdayamıyorum. Benim 5 bin liraya maledebileceğim işi, yabancılar 100 bin liraya yapıyorlar... > Bilgi Yağız - BURSA Bu yapılanlar doğru mu? Sayın Diyanet İşleri Başkanı'na ve Denizli Müftüsü'ne; Ben, kendimi bildiğimden beri namazını kılan ve orucunu tutan bir vatandaşım. Dine karşı birisinin yazısı sanılmasın diye bu mukaddimeyi yaptım. Denizli'de ramazan girdiğinden beri, bütün camilerde, cami içindeki vaazlar, okunan kaside ve Kur'an-ı Kerim tilavetleri, hâtta namaz kılınışı bile hoparlörlerle sokağa verilmekte, bangır bangır sokaklar inletilmektedir. İslam dini böyle gösterişle ibadet etmeye müsaade ediyor mu? Cami civarındaki evlerde hastalar, uyuyan çocuklar... vs. kimseler olamaz mı? Art niyetli kimseler, şu andaki siyasi konjonktür sebebiyle, ortamı germek için bahane ararken, Malezya muhabbetleri ayyuka çıkmışken, bu iş hangi akla hizmettir. Böyle bir ibadet şekli hangi kitapta var? > Bir vatandaş - DENİZLİ

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.