"Hayatımın en acı mesleki hakaretini Türkiye'de yaşıyorum"

A -
A +

Dr. Mehmet Nazım, Ahıska Türkü, şimdi Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı. 1974'te Orta Asya Pediatri Tıp Üniversitesi'nden mezun olmuş, Özbekistan'da, Ukrayna'da, Rusya Federasyonu'nda merkezi cerrahi kliniklerde birkaç defa torako-abdominial cerrahisinde ihtisas yapmış... 3 defa (1983, 1988,1993) Cerrahi Derece Tespit Sınavı'na girmiş. 1. Dereceli Cerrah unvanını almış. Geçici olarak Askeri Hastanede de cerrahlık yapmış. 1989 Fergane/Özbekistan faciasından sonra, mecburi olarak Rusya'ya bağlı İnguşetye Özerk Cumhuriyeti'ne göç etmiş. Malgobek Devlet Hastanesi'nde 1987-1997 yılları arasında bölüm şefi olarak çalışmış. 1997'de de Türkiye'ye göç etmiş. Ama geldiğine de geleceğine de pişman etmişiz. YÖK diplomayı geçerli saymıyor. Yaptığı bütün teşebbüsler sonuçsuz kalmış: "Diploma denkliği konusunda defalarca Milletvekilleri ile, eski Sağlık Bakanı ile, eski ve yeni YÖK Başkanları ile görüşmelerde bulundum. Bize ısrarla sınavlara girmemiz gerektiği söylendi. Peki neden bizden önce gelen, aynı sistemde yaşamış, aynı programı geçmiş kardeşlerimize otomatik olarak diploma denkliği yaptınız da bize yapmıyorsunuz? Mecburen Seviye Tesbit Sınavına (STS) hazırlanmaya başladım. 2003 yılından itibaren bir grup Ahıskalı doktor olarak STS 1. aşama sınavını başarıyla geçebildik, ancak 2004'te yapılan 2. aşamada başarılı olamadık. Kriteriniz ne? Şimdi soruyorum; binlerce ameliyat yapmış, Özbekistan, Ukrayna ve Rusya'da doktor olarak kendini kabul ettirmiş, askeri hastanelerde de görev yapmış 20 senelik bir doktorun seviyesini neye göre ölçüyorsunuz? Belirttiğim ülkelerde bir Türk olarak sürekli dışlandım, ama mesleğimle takdir edildim. Onlarca genç cerrah doktor yetiştirmiş biri olarak, hangi kriterlere göre seviyemi düşük buluyorsunuz? Hayatımın en acı mesleki hakaretini Türkiye'de yaşıyorum. Düşünün; 1997'den beri cerrah doktor olarak diplomam geçersiz, ben işsizim, çalışma iznim yok. YÖK bizi adeta yok etmiş durumda. Bu mu adalet, bu mu milletseverlik? Doktor açığı olduğu söylenirken, Türkiye'nin her köşesinde hizmet etmeye hazır olan bizlere bu yapılır mı?" Binbir hayalle gelmiş bir soydaşımızı nasıl bu hale getirir, "hayatımın en acı mesleki hakaretini görüyorum" dedirtirsiniz? Kendi tabiriyle mesleğini yok eder, işsiz bırakır, hayatını karartırsınız? Bu katı kurallarda kriter ne? Yök hiç mi çözüm üretmez? İnsanların hayatı, YÖK'ün katı kurallarından daha önemli değil mi? İçişleri Bakanlığı'ndan açıklama 1 Kasım 2004 tarihli gazetemizin bu köşesnde, "E-Devletin hızı bu mu?" başlığı altında bir okuyucu şikayetine yer verilmişti. Konu ile ilgili olarak, İçişleri Bakanlığı Basın ve Halkla İlişkiler Müşaviri İbrahim Saraçoğlu imzasıyla gelen açıklama şöyle: "Nüfus cüzdanları satış bedeli, 210 sayılı Değerli Kağıtlar Kanunu'na göre Maliye Bakanlığı'nca belirlenmektedir. 2004 yılı nüfus cüzdanı bedeli 2 milyon TL. olup, vatandaşlarımızdan tahsil edilen bu bedel, mal saymanlıklarına yatırılmaktadır. Değerli kağıt bedeli karşılığında makbuz verilmesi de söz konusu değildir." "Bayrak yasağı"nı anlayamadık! Lefkoşa'da eğitim veren Yakın Doğu Üniversitesi, Uygulamaya soktuğu yeni bir kararla, okul içerisinde ve yurtlarda Türkiye Cumhuriyeti ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Bayraklarının asılmasını yasaklamıştır. Bayrak asan öğrencilere baskı yapılıp zor kullanılmaya çalışılmıştır. Bu garip karara bir anlam veremedik!.. Buray Büsküvütçü-Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.