Türkiye Cumhuriyeti Devleti bunları hiç hak etmiyor. Ne yazık ki, üzülerek yazıyorum, ama gerçekler bunlar. Birileri kandırılıyor, aldatılıyor; ama galiba hepimiz birbirimizi kandırıyor ve aldatıyoruz. Yurdumuzda hiç kimsenin hiç kimseye mudarası yok, aldırdığı yok, kim kime, dum duma... "Herkes kendi yolunda" Ekonomik kriz oturdu gündemimize, Parlamentomuz düştü kendi derdine; Anayasa değişikliğinde "dokunulmazlığa" dokunulmadı ama maaşlara jet hızıyla dokunuldu; şimdi ayıplarını temizleme peşindeler, onlar da kendi kolunda... 57. Hükümet zamanında memleket battı, halk sefil-perişan oldu, bu icraatlara 2004 yılına kadar devam etmek, zaman kazanmak, bu ıstırapları unutturmak peşindeler; onlar da kendi yolunda... Esnaf kepenk kapattı, işini terketti, çoluk çocuk sefil, aç geziyor; gören, duyan yok; onlar da kendi yolunda... Batık bankalar devletçe fonlanıyor, "Eğitim Katkı Payı" veliden alınıyor, geleceğimizin teminatı çocuklarımızın iyi bir ortamda eğitim görmesi için, okulların yakıt, cam, tebeşir, çerçeve, boya, badana ihtiyaçları veliden alınıyor; onlar da kendi yolunda... Faturayı çalışan ödüyor; bürokratı suçlu buldular, yargıladılar, kendilerini temize çıkardılar, güllük-gülistanlık haldeler; onlar da kendi yolunda... Ailesini geçindiremeyen aile reisi, çözümü intiharda buluyor. Ailesinin ıstırabını görmemek, kendi çektiği acıyı onlara yansıtmamak için canına kıyıyor, aile gururu, aile acısı kıydırıyor; onlar da kendi yolunda... Tüketiciler, her gün gelen zamlar yüzünden kafayı yemeye başladı. Zammı yapanlar, yaptıranlar; onlar da kendi yolunda... Bankalar hortumlandı. Hükümet kendi harcamalarını bankalara ödetti. "Yaz görev zararı hesabına, alırsın haftaya, yaz, yaz" Bankalar battı, sonra da kendi hallerine bırakıldı; çalışanını da yeni yapılandırmaya göre emekliye zorla, özel hukuk hükümlerine göre çalıştır, işten çıkar, işsizler ordusuna biraz daha kat; onlar da kendi yolunda... Ekonomik krizin başından beri, yayınlarında hiçbir değişiklik yapmayan görsel basın; saz çalıp göbek attırıyor, kimin kiminle çıktığına değiniyor, halkın sefaletini görmezden gelerek bütün sefahati ve rezaleti sergiliyor; onlar da kendi yolunda... Bütün bunlara karşılık halk, vekillerini azletmeyi ciddi ciddi düşünüyor; onlar da kendi yolunda... ¥ Mehmet Mertoğlu - Şalpazarı - TRABZON Öğretmeni angaryalardan kurtarın! Milli Eğitim Bakanı Sayın Metin Bostancıoğlu'nun dikkatine; Biz öğretmenlerin işi eğitim-öğretim. Zaten zamane çocuklarıyla nasıl yorulup, yıprandığımızı tahmin edersiniz. Fakat şikayetimiz bundan değil, bize yüklenen angaryalardır asıl bizi üzen... Bütün yardım kuruluşları Milli Eğitim Müdürlükleri'nden onay alarak, okulları rant kapısı olarak görmekte, bizleri velilerin karşısında açıklama yapmak zorunda bırakmaktadırlar. 1-) Kızılay Derneği, pul getirir, "öğretmen, öğrencilere satsın" der 2-) THK, zarf getirir, "öğrenciler doldursunlar" der; 3-) Kimsesiz Çocuklar Derneği için Valilik rozet, kart gönderir, "ya öğretmen satsın, ya da parasını kendi ödesin" der; 4-) Görme Özürlüler Vakfı, pul getirir, sattırır; 5-) Yeşilay Kurumu gelir; 6-) Kanserle Savaş Derneği gelir; 7-) Bazı kuruluşlar şenlik düzenler, "bunun biletlerini satsınlar, ya da kendileri ödesinler" der; 8-) Kitapçılar müdürden onay alır, sık sık öğretmenler odasına gelir, binbir dereden su getirerek kitabını satmak ister, öğretmen de bazen velilere tavsiye eder, sonra da şikayet edilir; 9-) Katkı Payı'nı öğretmenler toplar... Bilindiği gibi vatandaşa angarya yaptırmak Anayasa'ya aykırıdır. Lütfen bize yüklenen bu angaryalara müsaade etmeyin, sırtımızdaki bu yükü kaldırınız!.. ¥ Sağduyulu bir öğretmen Bir ayda iki elektrik faturasını nasıl ödeyelim? Boğaziçi Elektrik Dağıtım A.Ş. Genel Müdürlüğü'ne; Biz Yakuplu'da oturmaktayız. Bütçemizi binbir güçlükle denkleştirip, son ödeme tarihi 04/10/2001 olan 26 günlük elektrik faturamızı yatırıp, biraz sevinelim derken; ikinci bir faturayla bizi şaşkına çevirdiniz.24 günlük olan ikinci elektrik faturasının da son ödeme günü 26.10.2001. Bunu nasıl öderiz?. Aldığımız maaşı zaten gereken yerlere dağıttık. Ayda kaç maaş aldığımızı düşünüyorsunuz? Yoksa gününü geçirip de size gecikme zammını ödememiz için mi bu tarihleri seçtiniz? ¥ Yakuplu Sakinleri - İSTANBUL Orman Kanunu ne zaman değişecek? TBMM'de, maalesef ülkenin ve vatandaşın dert ve sıkıntılarına çare aramak yerine; birbirlerine karşı yıpratma kampanyasını sürdüren siyasi kadrolar ve politikalara şahit olduk. Gönül arzu ederdi ki, politikalarda kalite ve seviye olsun. Üretimin optimal seviyeye çıkması için, iktidar ve muhalefetle tekvücutla mesai yapsınlar. Bu düşünce 65 milyonun ortak tutkusuydu. Kısır çekişmeler yüzünden bugünlere geldik... Bilindiği gibi, vatandaşın hak ve menfaatlerine ilişkin birçok konularda, ekonomik yönden güçsüz kişi ve kuruluşlar haklı olduğu zaman ve zeminlerde bile devletten gerekli desteği görememiş; maddi ve manevi yönden mutazarrır hale sokulmuştur. Bu haksızlıklardan bir tanesi de, 6831 Sayılı Orman Kanunu'ndaki farklı uygulamalarda görülmektedir. Bugün Anadolu'nun ücra köşelerinde tapu belgesi olan, sulamaya elverişli (sebze ve meyve için) nitelikli birçok arazi, maliklerinden alınarak, "Orman Kadastro Haritaları" içine dahil edilmiştir. Oysa ki, bahçe niteliğindeki bir arazinin orman diye zavallı vatandaşın elinden alınması, her halde ülkemizden başka bir demokratik ülkede uygulandığını düşünmek bile mümkün değildir. Ama bunun yanında, büyük kentlerde dubleks villalar için kesilen orman ağaçlarının yerlerine; büyük müesseselere ait ağaçlarla kaplı dinlenme yerlerine hoşgörüyle bakılmaktadır. Kıstasların tamamen sübjektif olduğu ve çifte standart uygulandığı herkesin malumudur. Yeni Anayasa değişikliğinde bu konunun da gündeme gelmesi gerekmez miydi? Siz, bedel ödenerek satın alınan, senelerce "Emlak Vergisi" ödenen, sulamaya elverişli bahçeyi "orman" diye vatandaşın elinden aldığınızda, hiç mi vicdanınız sızlamaz? Kaldı ki, Orman Teşkilatı tarafından, bahçe olduğu için ilgilenilmeyen ve bakımı yapılamayan bu yerlere zorla giren güç odakları ile eski malikleri arasında müessif ve hatta ölümlere kadar varan üzücü hadiseler vuku bulmaktadır. Bunun müsebbibi kim olacaktır? İlgililerin lakaytlığı ne zaman son bulacaktır? Kriz ortamına durup dururken gelmedik. Gaye, yeşili muhafaza etmekse, (erozyonu önlemek); yaş ağaç kesiminde kısıtlama, ruhsat vs. tedbirler alınamaz mı? ¥ Necdet Akman -İSTANBUL