14 Ağustos 2001 tarihinde, Sayın Recep Tayip Erdoğan'ın Genel Başkanlığında kurulan Ak Parti, Türk siyasi tarihinde devrim niteliğinde reformlara imza atmış ve bu gün Türkiye'nin Merkez partisi durumuna gelmiştir. Siyasi ve ekonomik istikrara kavuşanTürkiye artık değişim ve dönüşümü yaşamaya başlamış; demokrasi, insan hakları ve milli irade her alanda tam manasıyla tecelli etmiştir. ''Hiçbirşey eskisi gibi olmayacaktır'' sloganı ile yola çıkan Ak Parti, siyasal, kültürel, sağlık,sosyal güvenlik, enerji, eğitim, ulaşım, dış politika ve sosyal politikaları ile ülkemizde devrim niteliğinde icraatlar yapmıştır. Bu güzel uygulamaların neticesinde, halkın daha çok güvenini kazanan Ak Parti, 12 Haziran 2011 tarihinde yapılan Genel seçimlerde iktidarını % 50 oy oranı ile taçlandırmıştır.Türk Siyasi tarihinde, üst üste üç genel seçimde oyunu artırarak, yükselten tek parti olarak tarih sahnesindeki yerini almıştır. Ayrıca yerel yönetimlerde, yerleşim yerlerini marka şehir yapmış, Köy-Des'le, yol, su, altyapı çalışmaları ile köylülere güzel hizmet götürmüştür. Şunu iyi biliyoruz ki, niyet doğru olursa, bu aziz millet de hizmeti şiar edinmiş kişileri asla yolda yalnız bırakmaz ve onların başarısı da muhakkaktır. Zaten milletimiz Sayın Erdoğan'ı daha İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı yıllarında başarısı ile tanımış ve takdir etmişti. Bu başarı ona Ak Parti Genel Başkanlığını ve Başbakanlığı getirmiştir. Ülkemizin kalkınma hamlesi daha da büyütülerek, 2023 yılı baz alınmış ve beş ana hedefte toplamıştır. Bunlar; ileri bir demokrasi, büyük bir ekonomi, güçlü bir toplum, yaşanabilir bir çevre ile marka şehirler ve lider bir ülke. Bu hedefler doğrultusunda, halkımız Sayın Erdoğan'a ve Ak Parti'ye bu hizmet yolunda, ''asla yalnız yürümeyeceksin" diyerek, desteğini sürdürmeye devam demiştir ve edecektir. Yüksel Kantar >> Borçlu hastaneler nasıl döner sermaye dağıtabiliyorlar? Gördüğümüz kadarıyla, hastaneler oldukça borçlu durumdalar. Özellikle üniversite hastanelerine ve genelde de hastanelere çeşitli cihaz ve malzemeler veren firmalar büyük sıkıntı içindedirler. Firmalar, bu malzemeleri genelde dövizle ithal ediyorlar. Döviz kurlarındaki oynamalarla ciddi zararlara giriyorlar. Özellikle de üniversite hastanelerinden ödemeler 12, hatta bazen 24 ayda bile yapılmamış oluyor. Bu süre içinde firmalar, işlerini sürdürebilmek için krediler almak zorunda kalıyorlar. Kredi faizleri giderek yükseliyor, çoğu firma bu süreçte batıyor. Ben, böyle bir firmada çalışmaktayım. Firmanın yaşadığı güçlükleri görüyorum. Ödeme güçlüğünün, onların hatalarından değil, özellikle üniversite hastanelerinin geç ödemelerinden kaynaklandığını gözlüyorum. Sonuçta olan bizlere oluyor. Bizim garibimize giden, yıllar boyu firmalara ödeme yapmayan hem devlet hastanelerinde, hem de üniversite hastanelerinde maşallah döner sermaye dağıtımlarında bir problem gözükmüyor. Bunun nasıl yapılabildiğini anlamakta güçlük çekiyoruz. Halbuki hastaneler için, "önce borçlar ödenecek, sonra döner sermaye paraları" diye genelgeler çıkmıştı. Ne oldu bu genelgelere? Nasıl delindi bu genelgeler? Yoksa iptal mi edildi? Borçlu bir aile bol keseden harcama yapabiliyor mu? Borçlu bir şirket bol keseden harcama yapabiliyor mu? Borçlu bir hastane de sanki kâr ediyormuş gibi döner sermaye dağıtabilir mi? Bize göre dağıtamaz. Dağıtmaması gerekir. Önce borcunu ödeyecek, ondan sonra eğer bir kâr oluşuyorsa oradan dağıtım yapacak. Kamu İhale Kurumu (KİK) diye bir kurum var. Bu kurumun görevi, kamu ihalelerini düzenlemek. Şu kuralı koyması gerekmez mi? "Hastane tarafından alınan malın ve hizmetin bedeli en geç 60 gün sonra ödenecektir. Bu süreyi aşan ödemelere kanuni gecikme faizi uygulanacaktır". Böyle bir kural konulsun bakalım, bu gecikmeler olacak mı? KİK, bu kuralı koymamakla ve düzenlemeleri yapmamakla görevini yapmıyor. Peki Maliye Bakanlığı ne yapıyor? Bu kurumların ödemelerini ve diğer Döner Sermaye işlemlerini denetlemiyor mu? Peki Sayıştay neden yapmıyor? YÖK, Kurumların bu hale düşmesine neden bir tedbir getirmiyor? Başbakanlık Denetleme Kurulu, Cumhurbaşkanlığı Denetleme Kurulu bu hususlara el atmalı. Bu konulardan bunalmış durumundayız ve ilgili kurumlardan çözüm bekliyoruz. Ayşe Aydın >> Samsun seli Geçtiğimiz Temmuz ayında hatırlanacağı gibi, aşırı yağışlar sebebiyle sel oldu, hayatını kaybeden insanlarımız oldu. Samsun'da ilk kanalizasyonu Ladikli Müteahhit İbrahim Süer yaptı. Irmak Caddesi'ni boylu boyunca geçip, ırmağa dökülüyordu. Yağmur yağınca, yokuşlardan gelen sular kanalizasyonu tıkar, rögar kapaklarını fırlatır, atardı. 70 yıldır Belediye Evleri'ndeyim. 6 defa sel oldu. Altyapı yeterli yapılmayınca, aşırı yağışlarda hep sıkıntı oluyor. TOKİ binalarının bodrumlarında 5 kişinin can vermesinden ders alınmalı, bodrumlarda ikamet yasaklanmalıdır. Belediye Mahallesi Bahçeşehir Koleji Bulvarı dar yapıldı. SASKİ beton kanalı selleri taşıyamaz. Sel azalmayacak, artacaktır. Görülen seller, yıkıntılar ve bahçelerimize yığılan bir metreyi aşan Alüvyonlar bunu ispatlıyor. Bir kanal daha yapılmalı, bulvar ortasında kapalı olmalıdır. Belediye sınırı hususunda daha dikkatli olunmalı; önce yolun batısını doğuya 7 metre sürerek, Koloğlu binalarını yıkarak yanlışlık yaptılar. Şimdi 7 metre batıya çekerek, sel yolunu kapatıyorlar. Tahsin Koloğlu - SAMSUN > Adres: İhlas Medya Plaza 29 Ekim Cad. No:23 Yenibosna/ İSTANBUL Tel: (0212) 454 38 22 Faks: (0212) 454 31 00