Halkımızın sağlığı ile oynayanlar çoluk ve çocuğumuzun geleceği ile de oynuyorlar. Hem de bunu çekinmeden yapıyorlar. Yediğimiz içtiğimiz her şey hormonlu. Bu hormon ilaçları ve kullanılan kimyevi maddeler yüzünden insan hayatı tehlikede. Bu hormonlu gıdalar bebekleri daha çok etkiliyor. Çocuklarımızı ve bebeklerimizi bu gıdalardan sakınalım. Kırsal alanda belki insanlarımız bu hormonlu, katkı maddeli ve kimyevi maddeler ile ilaçla yetişen sebze ve meyve ürünlerinden korunabilmekteler ancak şehir merkezlerinde ve büyük kentlerde bu mümkün değil. Hormonlu ve zirai ilaçlı yetişen ürünlerle büyüyen çocukların ileride değişik sağlık problemleri ile karşılaşacakları bir gerçek. Bunu bütün uzmanlar aktarıyor. Ancak tedbir alan yok. Çoluk çocuğumuz bizim geleceğimiz. Geleceğimizi mahvetmeyelim. Hormon, katkı maddesi ve kimyasal ilaçlar ile yetiştirilen bu sebze ve meyvelere dikkat edelim. Bunun önünü bir şekilde alalım. Nasıl olacaksa devlet buna bir el atmalı. Gözünü para hırsı bürümüş, daha fazla ürün alacağım, daha fazla kazanacağım diyenlere dur denmeli. Önemli husus ise, bu hormon ve katkı maddelerinin hayatımıza girdiği yıldan bu yana gençler ve çocuklar üzerinde etkilerinin araştırılıp araştırılmadığıdır. Devletin kurumları bunu mutlaka yapmıştır. Yapmamış ise yapsınlar. > Mustafa Göktaş (ÇETKODER Genel Başkanı) >> İnsan dürüst doktora emanet edilmek ister Her ticari kuruluş gibi, özel sağlık kuruluşları da kâr ederek ayakta kalabilirler. Ama bizim gibi henüz gelişmesini tamamlayamamış ülkeler, bunun sosyal boyutunu da ihmal etmemeliler. Sağlıkla ilgili skandalları, mağdur ve mazlum konuma muhatap olanları, medyadan hep beraber günbegün öğrenmekteyiz. Bu konuda ciğeri yananlardan biri de benim. 1982 yılında, babam düşmeden mütevellit beyin travması geçirir, çok kan kaybeder, Diyarbakır-Dicle Üniversitesine kaldırılır. Müdahale eden doktorun hastayı müşahede altında hastaneye yatırması ve kan verilmesi gerekirken; kafası dikilir, 3-4 kutu ilaç verilerek evine gönderilir. Ben yanında değildim. Kansızlıktan dolayı şuur kaybı her geçen gün artar, şuursuz bir hayat başlar, iki yıl sonra da vefat eder... 1994 yılında annem de, yine düşmeden mütevellit kalça kırıklığı yaşamıştı. Bir SSK hastanesine götürdüm. Annemin bankada ufak çapta parası vardı. Hemen ameliyat edilmesi gerekiyordu. Ortopedi uzmanı operatör doktor beni odasına çağırıyor, "bıçak parası"nın bir an evvel ödenmesini, aksi halde narkoz verecek doktorun ameliyata yanaşmayacağını konuşmalarında ihsas ettiriyordu. Ben de "birkaç gün müsaade edin de annemin parasını bankadan çekeyim" diyerek, hem şaşkın haldeydim, hem de formül arıyordum. Acil ameliyatın yapılması gerektiğini de anlayamamıştım. Parayı çoktan gözden çıkarmıştık, annemi bankaya götüremezdik, imkânsızdı... Bilahare ortopedi doktoru, kendisinin de ortak olduğunu öğrendiğim özel hastaneye hastanın çıkarılmasını tavsiye etmişti. "Orada hemen ameliyata alırız" demişti. Oraya götürdük, lakin ameliyat geciktiği için kangren haline doğru ilerliyormuş, ölüm nöbetleri de gelince, ameliyat edemeyeceklerini söylediler. Bir ümit diye başka bir özel hastaneye götürdük, ertesi gün de Çapa Tıp Fakültesi'ne götürdük ve orada vefat etti... Çoğu kişinin benzer üzücü olayları yaşadığına eminim. Dürüst doktorları tenzih ederek sormak isterim, "Önce para, sonra insana değer" düsturuna sahip doktorlara nasıl güvenebiliriz? "Hipokrat yemini"nin anlamı mı kalır? Tıp camiası bu dramatik tabloyu mutlaka masaya yatırmalı... AK Parti Hükümeti, sağlıkta birçok yeniliğe imza attı, birçok problemi çözme yoluna koydu. Bu ve benzeri sıkıntıları da mutlaka çözmek gerekir. İnsan sağlığı, hiçbir sebeple ihmal edilemeyecek kadar önemlidir. > Necdet Akman >> Hiçbir ticari kâr, insan hayatından daha önemli olamaz Ülkemizde denetimsiz olarak, gerek tedavi, gerekse canlı ağırlık artışı için hayvanlara uygulanan ilaçların, gıdalarda oluşturdukları kalıntı nedeniyle, insan sağlığı için son derece önemli riskler meydana getirdiği konusunda kamuoyunu ve yetkilileri daha önce uyarmıştık. Uyarımızın üzerinden henüz kısa bir süre geçmesine rağmen, her yeni gün kaçak olarak yurda sokulan ve amacı dışında yasa dışı kullanılan birçok hormon ve ilaç haberleri basın ve yayın organlarında yer almakta, bu olayların giderek artacağı görülmektedir. Bütün bu gelişmelerin durdurulmasında etkin bir role sahip olabilecek, Türk Veteriner Hekimler Birliği Odalarının yetkilerinin artırılması gerektiği bir ortamda, yetkileri kısıtlayan ilgililerin de, istenmeyen olayların engellenememesinde sorumluluğu büyüktür. Uygar ülkelerdeki uygulamaların aksine bir tutumla,Tarım ve Köy İşleri Bakanlığınca AB'ye uyum adı altında hazırlanan yeni kanun taslaklarında, kullanılan muğlak ifadeler ve Veteriner Hekimlik yetki ve sorumluluğu altında olması zorunlu konuların Veteriner Hekimlerin kontrolü dışına çıkarılma eğilimi, konuya ilişkin kaygılarımızı artırmaktadır. Mevzuatı gözardı ederek ya da değiştirerek hayvan sağlığını yetkin olmayan ellere teslim eden, sahte Veteriner Hekimliğine prim tanıyarak toplum sağlığına zarar veren, ticari kâr adına toplum sağlığını kurban eden uygulamaların derhal sonlandırılması için tüm yetkilileri göreve çağırıyoruz. > Doç. Dr. Murat Arslan (İstanbul Veteriner Hekimler Odası Yönetim Kurulu adına) >> Bu, müşteriyi aldatma ve haksız kazanç değil mi? Adıyaman'ın Gölbaşı ilçesinde, Meslekî ve Teknik Eğitim Merkezi Müdürlüğü'nde, Edebiyat Öğretmeni olarak görev yapmaktayım. Halkımızın bilmesi gereken bir konuyu burada belirtmek istiyorum... Ben, bir cep telefonu operatörüne, ta kuruluşundan beri öğretmen hattı abonesiyim. Bunun dışında aile efradımı da sayarsam, iki hat daha dahil olmak üzere, toplam üç hat abonesiyim. Öyle sıradan bir abone de değilim. Sadece benim kullandığım hatta, ortalama her ay 80-100 YTL arasında fatura gelmekte. En son, Ocak 2008 faturamın ayrıntısını incelediğimde, bir şey dikkatimi çekti. "Flycell Logo Melodi" adıyla, faturama biri 30.11.2007, diğeri 7.12.2007 ve sonuncusu da 14.12.2007 tarihleri arasında olmak üzere, 3.601700 YTL'lik miktarlarla, toplam 12 YTL civarında bir rakamın tahakkuk ettirildiğini gördüm. Hemen bu yanlışlığın neden kaynaklandığını anlamak ve mağduriyetimi ifade etmek için 04.01.2008 tarihinde saat 12.50'de ilgili kuruluşun "Müşteri Hizmetleri"ni aradım. Konuyu anlattım. İlgili kişi bana 0xxxxxx5959 no'lu telefonu aramamı söyledi. Bunun üzerine aynı gün ilgili telefonu aradım, durumu anlattım. O kişi bana: "Bu servisin abonesisiniz; bu yüzden ücretlendirme yapılmış" dedi. Ben de itiraz ettim. Böyle bir servise abone olmadığımı söyledim. Kendileri bana: "Size SMS gönderilmiş ya!" dedi. Ben de: "Bana, benim isteğim dışında gelen ve beni çeşitli servislere abone olmaya çağıran bir sürü SMS geliyor. Ama cevap vermiyorum ve abone de olmuyorum. Sizin SMS'leriniz de geliyor; onlara da cevap vermedim ve abone de olmadım. Bu konuda operatörünüzde kayıtlarınız vardır. İnanmıyorsanız gidip inceleyin, bakın!" deyince, beni şoke eden bir cevapla karşılaştım: "Biz SMS ile size şifre gönderdik. Şifre gönderildikten sonra siz abonemizsiniz!" dediler. Yani, onlar abonelere rastgele SMS yoluyla şifre gönderip, muhatapları kabul etmeseler bile (ki böyle bir tercih abonenin isteğine bırakılıp sorulmuyor) onları abone yapıyorlarmış. Söylenenlerden bunu anladım. Bunun üzerine ben de son olarak: "Size kesinlikle abone olmadım, aboneniz değilim. Diyelim ki sizin tasarrufunuzla abone yapıldım. Bana hangi hizmeti sundunuz veya hangi hizmetinizden yararlandım ki faturama ücret tahakkuk ettiriyorsunuz?" diye sorunca da makul bir cevap veremediler. Sanıyorum görüşmemiz toplam 15 dakika sürdü, bir de bu konuşma ücretinden kazanmak istiyorlar... Sorunu oradan çözemeyince tekrar Müşteri hizmetlerini aradım. Mutlaka bana yetkili bir şahsı bağlamalarını istedim. Uzun süre beni hatta tuttular ve sonunda "Efendim sizi 10 dakika içerisinde yetkilimiz arayacak!..." dediler. Bekledim, arayan yok. Bir saat sonra tekrar Müşteri Hizmetleri'ni arayıp beni arayan olmadığını bildirince "Arayacaklardır!" dendi. Şu ana kadar da maalesef arayan olmadı. Müşterilerini koruması gerekirken, hangi hakla benden hayali tahsilât yapılabiliyor? Onlarca fatura ödemelerimize karşılık teşekkürleri böyle mi olmalı?... Bu halkın iyi niyeti istismar edilerek, böyle haksız kazançlar çok sık yapılmakta. Yetkililerimiz bu tür oyunlara niçin müsaade ediyor?... > Ali Şeyh Özdemir