Bazı basın-yayın organlarında her gün hükümete ağır suçlamalarda bulunuluyor, cımbızla çekilmiş gibi cümleler seçilerek büyütülüyor, çarpıtmalara gidiliyor. Bazı meslek odaları ve siyasi partiler de aynı tempoyla atış yapıyor, âdeta hepsi tek bir noktadan aldıkları talimatın gereğini yapıyor. Milletin siyaset sahnesinden ve gönlünden sildiği bazı siyaset eskileri de aynı doğrultudaki ahkamlarını habire seslendiriyor... Peki bunun sebebi ne, hükümet başarısız mı? 4 yıl öncesi ne çabuk unutuldu. Türkiye'nin en bunalımlı günlerini, tarihindeki en berbat ekonomik küçülmesini, bunun müsebbiblerini, onların basındaki şakşakçılarını ne çabuk unuttuk? 4 yıl önceki birkaç gazeteyi karıştırsak bile o dehşet günlerini hemen hatırlarız. Her gün iş yerlerinin peş peşe kapandığı, yüzbinlerin işlerini kaybettiği, iflasların, bankalara el koymaların sıradanlaştığı, fiyat etiketlerinin günde birkaç defa değiştiği, döviz-faiz çılgınlığının yaşandığı, enflasyonun üçlü rakamlara ulaştığı, insanlarımızın fişlendiği, toplum dokusunun ve iç barışın tehdit edildiği, başka ülkelere kaçmak için binlerce vatandaşın vize kuyruklarında sabahladıkları; bu puslu havadan faydalanan bazılarının nemalandığı o karanlık günleri... Bereket, millet o kişilerin hepsini sandığa gömerek, korkunç gidişe dur dedi. Politika sahnesindekiler sandığa gömüldü, ama köşe başlarındaki suç ortakları, yandaşları ahkam kesmeye devam etti, hâlâ da ediyorlar... Yeni hükümet geldi ve ülkeyi bugünkü noktaya getirdi. Nerelere geldiğimizi anlatmama gerek yok, sadece enflasyon, faiz, döviz, büyüme rakamlarındaki değişiklikler bile yeter. Elbette her şey düzelmedi, ortalık güllük gülistanlık değil, daha gidilecek çok yol var. En önemlisi de, hâlâ milyonlarca vatandaş iş bekliyor. Ama o yönde de önemli adımların atılmakta olduğu görülüyor... Hiç kimse bu iyileşmelerin kendiliğinden olduğunu söylemesin. Eski ekip biraz daha kalsaydı, güzelim ülkemizde olması muhtemel gelişmeleri anlatmaya bile dilim varmıyor. Milletin isabetli kararıyla iş başına gelenler güzel işler yaptılar. Şüphesiz eksikleri, yanlışları da oldu. Ama hatasız kul olur mu? Fakat yapılmayan, eksik bırakılan çok önemli bir şey var; yapanlardan bedel istemek, hesap sormak... Türkiye'yi o kara günlere sürükleyenler ve suç ortaklarını tarafsız ve saygın bir komisyonca tespit etmek ve cezalandırmak. Ceza sembolik de olabilirdi, ama alınlarına bu damga, Türk milleti adına vurulmalıydı. En azından, aynı kişiler eski huylarına dönmez, alınlarındaki damgaya bakar, belki utanırlardı... > Okullarda ve hastanelerde temiz su içmek zor mu? İSKİ'nin son 10 yılda İstanbul'da yaptığı yatırımları görmemek haksızlık olur. Artık İstanbul'un her köşesinde, musluklardan 'tısss' sesi yerine suyun sesi gelmektedir. Fakat suyumuzu gönül rahatlığıyla içtiğimizi söyleyemeyiz. İSKİ'nin, suyu dağıtım noktalarına, içilebilir nitelikte verdiğine inanıyoruz. Ama boru ve su depolarımızın kirli olması suyun da kirlenmesine yol açıyor. Evlerimizde arıtma cihazı kullanıyoruz, ya da kaynak sularını alıyoruz. Ya okul hastane ve diğer kamu binalarında yapılacak bir şey yok mu? Bakırköy Belediyesi, bürokratik engellere rağmen, 40 devlet okulunun tamamına arıtma cihazı koydurdu ve bugün okullarımızda musluktan akan suyu, çocuklarımız gönül rahatlığıylla içebilmektedirler. 700-800 bin YTL'ye mal olan bu sistem sayesinde çocuklarımız birçok hastalıktan korunuyor. Diğer belediyeler de aynı şeyi yapamazlar mı? > Yalçın Çetin > Tel: 0 212 454 38 22 Fax: 0 212 454 31 00