Bilindiği gibi son zamanlarda Anayasa'nın bazı maddeleri değiştirilmiştir. Bu değişiklikler arasında "idam cezası" ile ilgili hükümler de bulunmaktadır. Bundan böyle, Anayasa'nın "savaş ve terör suçları"nı ihtiva eden 125. maddesi dışında, hiçbir maddede idam cezası ile ilgili hükümler yer almamaktadır. Bu değişiklikte Avrupa Birliği'nin etkin rolü açıktır. Lakin, "idam cezası" tamamen sahifelerden silinmediği için AB memnun edilememiştir. Ayrıca AB, terör listelerine ülkemizde faaliyet gösteren terörist örgütleri de almamıştır... Bugün yalnız ülkemizde değil, tüm ülkelerde suçlulara verilecak cezalar suçları önlemede veya minimize etmede etken olmadığı takdirde, alternatif cezalar üzerinde düşünmek gerekir. Senelerden beri uygulanmayan idam cezaları muvacehesinde, her geçen gün cinayetlerde hissedilir artışlar görülmektedir. Kasıtlı olarak insan hayatına son veren kişiyi ceza evlerinde tutuklu bulundurma ve af yasaları ile bilahare tahliye etmenin "hak ve adalet" kavramı ile bağdaşır tarafını düşünmek mümkün değildir. Bu ülke, yanlış uygulamalar yüzünden her kesimden çok değerleri kaybetmiştir; bundan sonra bari kaybetmeyelim. İnanıyorum ki, caydırıcı cezalar uygulandığı takdirde, suç oranında önemli ölçüde azalmalar olacaktır; idam korkusu tetiği çekmeye engel olacaktır. Bilinmelidir ki, insanlık hislerini taşıyan hiçbir kişinin idam cezasından zevk alması mümkün değildir. Ama mecburiyetler bazı kararları mecburi kılmaktadır. Kaldı ki, ceza ve tevkif evlerinin, ıslah evleri olaması gerekirken suçluyu azgınlaştıran mekanlar haline gelmiştir. Aftan yararlanan suçluların bir kısmı toplum için yine sıkıntı olmakta ve kısa süre sonra tekrar cezaevlerine girmektedirler. Cezaevlerinde otorite tamamen kaybedildikten sonra af müessesesine başvurulması enteresandır. Son günlerde bir kahvehanenin taranması sonucu 4 kişinin ölmesi ve 2 kişinin yaralanması, düşüncelerimin doğruluğunu teyid etmez mi? > Necdet Akman - İSTANBUL Olmadı, olmuyor, olmayacak! Türk ekonomisini faiz, savurganlık ve hortumculuk batırdı. IMF temsilcilerinin görevi de ekonomimizi düzeltmek değil, dövizi patlatmaktı ve bunu yaptılar. Sayın Derviş borç buluyor, bizi faize sokuyor, torunlarımızı da borçlandırıyor. Bu paralar da birilerine aktarılıyor. Batırılan paraları da bu millet direkt ve endirekt olarak ödediği vergilerle veriyor. Her dinde haram olan faiz milleti batırdı, şimdi de devlet batırıyor (Arjantin, Türkiye gibi...). Türk milleti borçlanmak istemiyor. Memur, işçi, emekli birer maaş; esnaf, tüccar birer yıl mükerrer vergi; köylü, çiftçi ve hatta dilenci gerektiği kadar katkıda bulunur; yeter ki güvenilsin, organize edilsin... Türkiye Arjantin olmaz; %99'umuz haram yemez efradına yedirmez, kalan %1 soyguncu da başaramaz, desteklenmez, engellenir. Eski yasaklamalarla döviz alınmadı, çoğalmadı, çok zararı görüldü. Banka döviz hesapları vergilendirildiği için, döviz çekildi. Eskiden altın yastık altındaydı, şimdi döviz de yastık altına girdi. Kimse duran parasına vergi vermez. Yastıkaltı altın ve döviz, siyasilerin sözü ve bürokrasinin bildirileriyle yastık altından çıkmaz. > Tahsin Koloğlu - TRABZON Vergi mükellefi olmakla suç mu işledik? Bizler vergi mükellefi kamyoncularız. Vergimizi 2 yıldır ödeyemez duruma düştük. Geçimimizi de temin edemez vaziyetteyiz. Yetkililer neden bizleri unuttu? Bizler eski vergilerimizi veremezken, onlar vergileri artırıyor, yeni vergiler getiriyorlar. Bir araştırsınlar, "bu mükellefler ne yaptı, ev mi aldı, arsa mı aldı?" diye baksınlar. Var da vermedik mi? Vergi mükellefi olmakla suç mu işledik? Çoluk çocuklarımıza bakmak ve onların devlete millete faydalı olmaları için çalışmakla suç mu işledik? > Kamyoncular İSTANBUL