İftar çadırları uygulaması doğru mudur?

A -
A +

Geçmişimizden gelen kökleşmiş güzel bir uygulama olan, yardımlaşma ve paylaşmanın en güzel örneklerinden biridir Ramazan'da kurulan iftar çadırları. Fakat, bugün düşürüldüğü nahoş uygulamalardan kurtarılması gerekiyor. Eskiden her türlü gösterişten ve reklamdan uzak, sadece Allah rızası için verilen, işinden geç vakit çıkmış, evine yetişmesi oldukça güç ve zahmetli olanlar ile ihtiyaç sahiplerinin yararlandığı, yemek verenin ve yiyenlerin belli olmadığı bu güzel âdet ve ananevî uygulamanın, bugün ekonomik kriz bahane edilerek, hiç de haklı bir nedeni olmayan bazı kişilerin istismarına neden olduğunu görmek beni çok üzüyor. İnsanların birkaç çeşit yemek için saatlerce kuyrukta bekletilmesi, İslamiyet'le ne kadar bağdaşıyor, hem gerçek ihtiyaç sahipleri doğru tesbit edilebiliyor mu? Gördüğüm bir olayı naklederek, bu olayın nasıl istismar edildiğini anlatmak istiyorum. Bir derneğin kurduğu iftar çadırının yanında sigara içen gençleri gördüm (daha iftar vakti olmamıştı). Bu gençler daha sonra iftar kuyruğuna girerek beklediler. Böyle arsız kişilere verilen iftar yemeği, bu işin amacıyla ne kadar bağdaşır? Bu gençler iftar yemeğini hak etmişler miydi? Yoksa bedavadan karnını doyurmak yoluna giderek bu işi istismar mı etmişlerdi? Zaten gerçek ihtiyaç sahibi bir Müslüman'ın bu tür bir yemeğe kolay kolay gitmeyeceğini düşünüyorum. O Müslüman ki, istemeyi kendi onuruna yediremez. Zaten bazı TV kanallarında görüntülerinin yayınlanmasından utanarak yüzlerini saklayan bu insanları daha fazla rencide etmek hangi din anlayışına sığar? Dinimizde, yardım yapanın ve alanın belli olmaması gerekmiyor mu? Gerçek ihtiyaç sahiplerinin araştırılıp, tesbit edilerek yardım yapılması gerekmiyor mu? Diyanet İşleri Başkanlığı'nın, bu tür uygulamanın, dinimizin temel esasları ile bağdaşıp bağdaşmadığını açıklaması gerekir... Bu tür iftar çadırlarını kurarak, hayır işlediğini zanneden kişi ve kuruluşlar ile belediyelerin, gıda yardımına ihtiyacı olan dul, yetim ve kimsesizler ile gerçek ihtiyaç sahiplerini tesbit ederek, hazırlanacak erzak paketlerinin, kimsenin görmediği zamanlarda hak sahiplerine ulaştırılması çok zor mudur, merak ediyorum. > Fikri Dağlıgil - İZMİR Okuduğumuza pişman ettiler Ben lisans öğretimini İngilizce veren bir üniversiteden Fen Edebiyat Fakültesi mezunuyum. Milli Eğitim Bakanlığı ve YÖK'ün işbirliği ile açılan İstanbul Üniversitesi'nin İngilizce Öğretmenliği sertifika programına katılarak başarı ile tamamladım. "Siz bu sertifikayı alırsanız İngilizce Öğretmeni olacaksınız" diye bize söz de verilmişti. Biz de Milli Eğitim ve YÖK arasında yapılan anlaşmaya güvenerek ve pek çok mali masrafa katlanarak, İngilizce Öğretmeliği Sertifikası programına katıldık ve İngilizce Öğretmenliği sertifikası aldık. Yeterli KPSS puanımızın da olmasına rağmen, İngilizce öğretmenliğine atamamız yapılmadı. Sayın Milli Eğitim Bakanımız, ikinci öğretmen atamasında Fen Edebiyat Fakültesi mezunu olanlardan sınıf öğretmenliği sertifikası olanlardan, sınıf öğretmenliğine atama yapılacağını söyledi. Biz de İngilizce Öğretmenliği Sertifika Programına katılırken, "öğretmen olarak atanacaksınız" diye söz verilmişti. Sayın Bakanımıza seslenmek istiyorum; okullarımızda İngilizce Öğretmenliği yetersizliği yüzünden kimlerin İngilizce derslerini verdiğini biliyorlar mı acaba? Pek çok okulumuzda, yeterli olmayan, öğrenci psikolojisinden haberleri olmayan vekillerin çocuklarımıza ne kazandırabileceğini herhalde Bakanımız takdir eder... Şu son günlerdeki haberleri izledikçe, beş yıl boyunca üniversitede okuduğuma pişman oldum. Çünkü mevsimlik işçi olarak çalışan bazı işçiler devlette bir kadroya sahip oluyorlar. "Beş yıl kafamı yorup, masraf edip, zaman harcayacağıma, ben de mi acaba ormanda mevsimlik işçi olsaydım" demekten kendimi alamıyorum. > Ferhat Güngör Meslek Liselilere yapılan haksızlık Milli Eğitim Bakanı ve YÖK Başkanı'nın dikkatine; Ben, Anadolu Kız Meslek Lisesi, Bilgisayar Bölümü'nde okuyan bir öğrenciyim. Şu an lise üçteyim. Birçok öğrenci gibi ben de bu adaletsiz sınav sisteminin değişmesini istiyorum. Okulda başarılı bir öğrenci olmama rağmen, deneme sınavlarında başarılı olamıyorum. Bu da beni psikolojik olarak olumsuz yönde etkiliyor. Madem ki ben Bilgisayar Bölümü öğrencisiyim, neden Bilgisayar Öğretmenliğini tercih ettiğimde puanım kırılmıyor da, Bilgisayar Mühendisliğini seçtiğimde bölümüm dışında bir tercih yapmış gibi görünüp, puanımı düşürüyorlar? Sonuçta ikisi de bilgisayar bölümünü kapsayan meslekler değil mi? Oysa düz lisedeki bir öğrencinin bilgisayar konusunda pek bir bilgisi olmamasına rağmen, o Bilgisayar Mühendisliğini seçebiliyor. Ancak ben dört yıldır bilgisayar dersleri görüyorum ve de Bilgisayar Mühendisliğini seçemiyorum. Sizce bu adaletsizlik değil mi? Biz, bugünün gençleri, Türkiye'nin geleceğiysek neden bizi istemediğimiz mesleklere yöneltiyorlar? Yarınlar bizim elimizde ise neden tercihler konusunda sınırlama yapılıyor? Belki de ben ya da benim gibi meslek lisesinde olan bir öğrenci başka bir meslekte daha başarılı olabilir. Kimse bunu düşünmüyor. Ben ve benim gibi birçok kişi bölümümüzü tercih etmediğimizde puanımız çok düşüyor. Üstelik ben okul birincisiyim. Ama bu benim için pek bir anlam ifade etmiyor. Çünkü istemediğim bir bölümü tercih etmek zorundayım. Bana bu konuda katılan arkadaşlarım varsa lütfen siz de biraz duyarlı olun ve bir şeyler yapmaya çalışın. Yetkililerden tek isteğim tercih edebileceğimiz bölümlerin genişletilmesidir. Lütfen sesimize kulak verin. Gerçekten çok mağdur bir durumdayız. Sizden rica ediyorum, bize yardım edin. > Meslek Lisesi Mağduru

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Hasan 8 Mart 2025 01:18

Ramazan çadırlarındaki yemekler akşam iftara yetişemeyen ihtiyaç sahiplerinedir.onun haricindekilere günahtır diyordu hocamız...