İki bin kurum hekiminin mağduriyeti giderilsin!

A -
A +

Sağlık Bakanlığı'na; Bildiği gibi, "tam gün yasası" TBMM Genel Kurulu'nda görüşülerek kabul edildi. "Tam Gün" çalışma prensibine, sonuna kadar katıldığımı ve desteklediğimi söylemeliyim. Ben de tek bir işte çalışarak evime, aileme, kendime daha çok zaman ayırmayı istemez miyim! Ancak, bu yasa ile, yaklaşık 2000 kişilik bir mağdur hekim kitlesi oluşturuldu. Biz kurum tabipleri, yaklaşık 1 seneden bu yana, bütün partilerin ilgililerine, Sağlık Bakanı'na ve diğer yetkililere, durumumuzu tekrar tekrar anlatmamıza rağmen, durum değişmedi. Sağlık Bakanlığı dışındaki kamu kurum ve kuruluşlarında, KİT'lerde ve mahalli idarelerde görev yapan sözleşmeli statüde olanlar da dahil uzman tabip, tabip, uzman diş tabibi ve diş tabipleri bu kanunun kapsamı dışında tutuldu. Bu yasada, biz sayıları 2000'e yakın olan kurum hekimleri için sadece "iş yeri hekimliği yapabilir" ibaresi yer almıştır. Ancak bu durumu bir kazanım, bir hak olarak kabul etmek mümkün değil. Sadece kurum hekimlerine, o da tıp doktoru olanlara tanınan bu ayrıcalık ile doktorları eskisi gibi ikinci bir işe, iş yeri hekimliğine yönlendirmek, adı "tam gün" olan bir kanuna ve felsefesine tamamen ters bir durumdur. Kanunda, "Döner sermayeli sağlık kuruluşları ise, kurumsal olarak iş yeri hekimliği hizmeti verebilir. Bu maddenin uygulamasına ve iş yeri hekimliğine ilişkin esaslar, Sağlık Bakanlığı'nca belirlenir" denilmektedir. Yani birinci basamak sağlık hizmetlerinin bir kısmını vermesi için "aile hekimliği uygulaması" içerisinde çalışmaya başlamış olan Toplum Sağlığı Merkezleri'nin (TSM) de bu hizmeti, yine tam gün felsefesine aykırı, "ikinci bir iş" olarak vermesi öngörülmüştür. Bu durumda biz kurum hekimlerinin, iş yeri hekimliği konusunda TSM gibi bir devlet kurumu ile rekabet etmemiz gerekecektir. Devletin bütün imkanlarını arkasına alan TSM ile rekabet etmek, teorik olarak bile imkansız görünmektedir. İş kanununda yapılan ve yakın zamanda yapılacak olan değişikliklerle de önümüzdeki günlerde, iş yeri hekimine olan talep daha da azalacaktır. Bu şartlar altında, bir kurum hekiminin, iş yeri hekimliği yapma ihtimali çok düşüktür. Bundan daha vahim olan bir durum ise, kamu kurumlarında diş tabibi olarak çalışan hekimlerin durumudur. Sayıları 200'ü bulan diş hekimi arkadaşlarımız hem muayenehaneyi kapatıp, hem de tazminat alamayacaktır; mevzuat gereği iş yeri hekimliği de yapamayacaklardır. Sağlık Bakanımız, bir konuşmasında, isteyen kurum hekiminin diğer usullere tabi olmadan Sağlık Bakanlığı'na geçebileceğini söylemiştir. Ancak, şu anki mevzuatla, doğrudan Sağlık Bakanlığı'na geçiş hakkımız da yoktur. Bu kanun metninde, döner sermayeleri olmaması gerekçesiyle, TSK hekimlerine ve Hudutlar Sahil Sağlık Denetleme Genel Müdürlüğü'nde çalışan hekimlere "sağlık hizmetleri tazminatı" eklenmiştir. Aynı durumda olan Kurum Hekimleri için de bu tazminatın verilmesi gerekmez miydi? Yasanın getirdiği söylenen, daha fazla emekli maaşı alacağımız konusu da biz kurum hekimleri için geçerli değil. Uz. Dr. C. Bilgiç (Kurum Tabibi Kadastro geçti, kafalar karıştı Şu günlerde her yerde olduğu gibi, Karadeniz Bölgesi'nde de kadastro çalışmaları yapılıyor. Kadastrocular geldiler, öçtüler, gittiler. Halen de köy köy dolanıyorlar. Ardından Orman Bakanlığı bütün Karadenizlilere "tapu iptal davası" açtı. Neymiş efendim "burada orman bitkisi var!" Ellerinde 1928 yılından kalma bir hava haritası, yok toprağından fosil çıktı da filan. Sözünü ettiğim arazi bana babamdan, babama da annesinden, ona da babasından kalmış. Elimizde tapumuz mevcut. Kestane ağaçlarına rastlayınca bize de iptal davası açtılar. Halbuki o kestaneleri 1952 yılında babamla birlikte ellerimle diktim. Etrafı da çay bahçesi açık alan. Ormanla irtibatı olsa tamam. Tapu iptali bir tek rejimde olur, onun da adını biliyorsunuz. Yoksa bu işgüzar bürokratların işi mi? Hükümeti zor duruma düşürmek için yapıyor olabilirler pekala. Bu milletin malına dokundun mu yandın. Bir daha sandıktan çıkamazsın asla! İlk mahkemeye gidemedim ama şubat ayında mecburen gideceğim. Tabii bunun ciddi bir maliyeti var. Ki bizim köy olduğu gibi İstanbul'da. Mahkemeye belki 300 kişi çağıracaklar. Bu bile büyük zaman ve kaynak israfı. Adam parasıyla almış, tapusunu çıkarmış, evini yapmış, devlete kırk yıldır çay satmış. Şimdi "çık git, burası orman!" Ben 72 yaşındayım onun orman olduğunu hiç görmedim. Hem Karadeniz'de bir arazi var mıdır ki yeşili bulunmaya? İşgalciye tapu veriyor, tapu sahibinden malını alıyor. İnsanlar çok öfkeli. Eskiden ormanı koruyanlar, ormanlardan uzak durmaya bakıyor. Artık kimse ormanı korumaz. Şimdi ben korumasam kestane mi kalırdı orda? Köylünün çok çok 2-3 dönüm ormanı var, onunla yaşıyor. Bekliyor, gençleştiriyor, emek veriyor. Eğer bu bir hükümet politikası ise ne yapmak istediklerini anlatsınlar. Yok değilse insanları üzmesinler yormasınlar. Adil Sarmusak (Sahaflar Derneği Başkanı Adres: İhlas Medya Plaza 29 Ekim Cad. No:23 Yenibosna/İSTANBUL Tel: (0212) 454 38 22 Faks: (0212) 454 31 00

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.