"İnşallah çocuğun doktor olur!.."

A -
A +

Ateş düştüğü yeri yakarmış. Doktorların çilesi, köşenizde çok güzel şekilde dile getirilmiş. Özellikle devlete hiç yük olmadan, özel üniversitede okuduğu halde, mecburi hizmeti tamamlamadan diplomanın alınamaması, çok acı ve çarpıcı bir konu. 50 yıl önce bile böyle bir haksız uygulama olmadığını, 1958'de İstanbul Tıp Fakültesi'ne giren ve 1965'te mezun olan babamdan dolayı biliyorum. Kendisi burslu okuduğu için, doğuya mecburi hizmete gitti. Hatta 1965'te gittiği Erzincan'ın Tercan ilçesi ve köylerinde 3 yıllık mecburi hizmeti sonrası, halkın da bırakmaması nedeniyle (18 aylık askerliği dışında net 7.5 yıl) 1974'e kadar kalmıştı. Burs almayan arkadaşlarının pek çoğu ise mecburi hizmete gitmedikleri gibi, doğrudan ihtisas yaparak ve üniversitede kalarak hoca olmuşlardır. Bizler de onların öğrencileri olduk. Bunun dışında, o yıllarda bile doğu hizmetini yapan kişilerin, her yıl için belli bir puanı, ihtisas sınavında aldığı puana eklenirdi. Aynı şekilde babam 1974'te birikmiş 70 puanına eklenen puanlarıyla (>100) Ankara Numune Hastanesi'nde radyoloji ihtisası yapmıştı. O zamanlarda bile adaletli bir sistem varken, şimdi ise her fırsatta ve platformda yaşananlar ne yazık ki doktor düşmanlığı... Ben de baba mesleği olarak, 30 yıl önce bu yola girdim, 87 mezunuyum. Benden 13 yaş küçük kız kardeşimi vazgeçirememiş olsam da, kendi kızımı, "tıp yazarsan hakkımı helal etmem" deyip kurtarabildim. Kız kardeşim hiçbir mecburiye yakalanmadığı ve şu anda Ankara'da kliniğinde sevilen ve huzurlu bir öğretim üyesi olduğu halde, hep haklı olduğumu söyler durur. Sağolsun biraz da onun sayesinde kızımı vazgeçirmiştim. O da şimdi mimarlık 3. sınıf öğrencisi, mutlu, huzurlu... 20 yıldır da bizlere saygısızlık eden veya laftan anlamayan, sinirlendiren hastaların yüzüne hep "inşallah çoluğun çocuğun doktor olur" diye, şakayla karışık beddua ederim... Bazıları anlamaz, "Allah razı olsun Dr. Bey" deyip çıkar... Hatta bir tanesi birkaç yıl sonra geldiğinde, "siz bize böyle böyle demiştiniz, bizim çocuk tıbba girdi" demişti. Tabii ben kimlere dediğimi bildiğim için, "nasılmış?" diye biraz sorguladım. Adamı en çok rahatsız eden kitapların, özellikle anatomi atlasının çok pahalı olmasıydı... Ben "boş ver kitabın fiyatını, onun yüzlerce sayfası her biri dünya haritası gibi, her noktayı ezberlemek gerek... Nasıl çocuğun durumu?" diye sorduğumda, gece gündüz odasından çıkmadan çalıştığını, kafayı yemek üzere olduğunu söylemişti... Adam bir doktorun nasıl yetiştiğini öğrenmeye başlamış gibiydi.. Bunun dışında, bir gözlükçü, oğlunu göz uzmanı yapma hevesiyle Tıbba yönlendirdiğinde, "yakmayın çocuğun başını!!!" demiştim... Onlar da kendilerinden son derece emin bir şekilde dinlemediler bile... Mezuniyet sonrası diledikleri ihtisası yapacaklarını sanıyorlarmış... Çocuk mecburi hizmetlerde, TUS dershanelerinde sürüne sürüne önce Adli Tıbbı, birkaç yıl sonra da Pediatriyi kazanarak, orada pes edip kaldı.. Çoğu kişi bu işlerin bakkal dükkanı açacak kadar kolay olmadığını sıkıntılı, çileli yıllar sonra öğreniyor.... Yazımı sonlandırırken, kendi kliniğimizden ihtisas alan (neredeyse 30 yaşına gelmiş) 2 bekâr Dr. hanımın, uzmanlık mecburi hizmetinde Şırnak'ı çektiklerini de eklemeliyim. Birisi 2 yıla yakın bir süre çalıştı, hatta dağlardan şehir merkezinin 2-3 gün süreyle tarandığı dönemde orada görev başındaydı. O bitirip döndükten sonra boşalan kadro, kurada (yarı kura-yarı tercih) diğerine çıktı.. Bu doktorların, 30.000 kişinin girdiği TUS sınavında ilk 100-200'e giren kişiler olduğunu biz meslektaşlar biliyoruz. Girenleri Allah kurtarsın, kalacakların da sonunu hay'retsin... Dr. M. U. (Göz Hst. Uz.) Lütfen sesimizi duyun Sn. Cumhurbaşkanımız, Başbakanımız, Meclis Başkanımız, İçişleri Bakanımız, Maliye Bakanımız ve Emniyet Genel Müdürümüz; 1) Emniyet Teşkilatı emekli personeline gerekli düzenleme yapılacağı, İçişleri Bakanımız tarafından açıklanmasına rağmen hiçbir çalışma yapılmamıştır. 2) Emniyet Teşkilatında yüksek okul mezunu amir ve memurlar çalışırken aldığı aylığın %50'si oranında emekli maaşı, diğerleri de %45 oranında emekli maaşı almaktadırlar. 3) Bunun tek sebebi; çalışırken ödenen emniyet hizmetleri tazminatı, fazla çalışma tazminatı, iş riski ve iş güçlüğü tazminatı ödeneklerinin emekli keseneğine tabi tutulmaması. 4) Bizler, kanun gereği emekliye sevk ediliyoruz. Sivil hayatta ikinci bir iş yapma imkanımız hiç yoktur. İnsanlık hali, tam ihtiyaçların çoğaldığı zaman, aylıklar yarı yarıya düştüğünden, sıkıntılı bir emeklilik hayatı yaşıyoruz. Ne yazık ki, halen bizim iki katımız kadar emekli aylığı alan sigorta emeklileri de bulunduğunu gayet iyi biliyoruz. 5) Bizleri biraz rahatlatabilmek için, yine devletimizin bütçe imkanlarına göre hiç verilmeyen "Emniyet Hizmetleri Tazminatı"nın, emeklilere de verilmesini; devlet büyüklerimizin sağduyusundan önemle bekliyoruz. Bir grup Emniyet Teşkilatı emeklisi > Adres: İhlas Medya Plaza 29 Ekim Cad. No:23 Yenibosna/İSTANBUL Tel: (0212) 454 38 22 Faks: (0212) 454 31 00

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.