İşsizlik, bütün ülkelerin problemi, küresel bir mesele. Her ülke bunu çözmek için kafa yoruyor. Dünyada 200 milyon, gelişmiş Almanya'da bile 5 milyon işsiz bulunduğu söyleniyor. Nüfus artışıyla birlikte, teknolojik gelişmeler ve acımasız rekabet ortamı işsizliği azdırmaktadır. Artık emek yoğun işler yerine, sermaye yoğun ve teknoloji yoğun işlere yönelinmektedir. İş bulmak için artık kalifiye eleman olmak gerekmektedir. Avrupa ülkelerinde işsiz kalanlar, işsizlik sigortası sayesinde hayatlarını idame ettirebilmektedirler; ama ülkemizde işi olmayanların çilesi büyüyerek devam etmektedir. İşsizliği yenemeyen siyasi iktidarlar uzun ömürlü olamıyor. Başta Sayın Başbakan olmak üzere, bütün yetkililerin bu hususta büyük bir gayret sarf ettiklerini görmekteyiz. Bilhassa yabancı sermayeyi getirmek için gösterdikleri gayret takdire şayandır. Bazı kesimler hâlâ yabancı sermaye ve özelleştirmelere iyi gözle bakmıyorlar. Oysa bütün dünya bunun kıymetini anladı. Ülkemizin sırf bu tür zihniyetliler yüzünden neler kaybettiği unutulmamalıdır. Sayın Başbakan'ın dış gezilerinde ortak yatırımları dile getirmesi, yabancı iş adamlarını ülkemize davet etmesi çok isabetlidir. Mesela 100 bin Türk'ün yaşadığı, geniş topraklara sahip Avustralya ile yapılacak ortak yatırımlar, ülkemizdeki işsizlik için önemli bir adım olabilir. Körfez sermayesinin ülkemize gelmesini teşvik etmek de hayati önem arz etmektedir. Bilhassa 624 milyar doları bulacağı söylenen Suudi Arabistan yatırımları yakın takibe alınmalı, ülkemiz bu büyük pastadan mutlaka pay almalıdır. Körfez ülkelerindeki finansal birikimler bir şekilde ülkemize çekilmelii, bunun için termal kaynaklarımız ve turizm alanlarımız da kullanılmalıdır. Ülkemizde ve başka ülkelerde ortak yatırımlar yapılarak, işsiz insanlarımıza çare aranmalıdır. Yükselen petrol fiyatlarından dolayı önemli miktarda sermaye birikimine sahip olan ülkeler büyük bir fırsat olabilir. Yabancı yatırımcıların teşvik kapsamındaki Doğu ve Güneydoğu illerine yönelmeleri sağlanmalıdır. GAP'ın önemi ve kapasitesi daha iyi tanıtılmalıdır. Komşularımızla kuracağımız her iyi ilişki, ekonomimize artı puan olarak yansıyacak, işsizliğimizi biraz daha azaltacaktır. Hükümet ve bazı sivil toplum kuruluşlarının bu alanda halis niyetle çalıştığı görülmektedir. Yargı da vereceği kararlarda, ülke ekonomisini ve insanlarımızın mutluluğunu biraz daha gözetmelidir. > Necdet Akman ------ Sözleşmeli Sağlık personeline dayatılan bu şartlar yakışır mı? Sağlık Bakanlığı'na; Biz, 2005/2 KPSS atamalarında, 657'ye tabi 4/b'li sözleşmeli sağlık personeliyiz. Açıklanan sözleşme şartlarını okuduktan sonra hayal kırıklığına uğradık. Statümüz gereğince, kadrolularla bütün haklarımızın eşit olduğunu sanıyorduk. Ama tamamen hastane yönetiminin insafına bırakılıyoruz. Sebep göstermeksizin işinize son verilebiliyor ve tazminat ödenmiyor, haftalık çalışma 40 saat olarak belirtiliyor, hafta sonlarında, bayramlarda ve resmi tatil günlerinde nöbet tutacağımız yazılıyor, fakat bu nöbet karşılığında hiçbir ücret ödenmeyeceği ifade ediliyor. Bu durumda, hakkımızı arayamayacak duruma geliyoruz. Her an işten çıkarılma korkusu ile çalışmak istemiyoruz. 657'liler nöbet tuttukları zaman, nöbet parası alıyor; 4929'lular da nöbet tuttukları zaman, nöbet izni kullanabiliyorlar da, 4/b'liler neden bu iki haktan da mahrum kalıyorlar? Neden 4/b'lilere ikinci sınıf muamelesi yapılıyor? Bize bu durumu açıklayacak bir yetkili yok mu? > Bir grup sağlık çalışanı ------ Tel: 0 212 454 38 22 Fax: 0 212 454 31 00