Türkiye'nin son yıllarda yakaladığı istikrar ile neleri başardığı ortada. Bu istikrarın ve güven ortamının kalıcı olması durumunda nerelere ulaşacağımız da otoriterlerce belirtiliyor. İstikrarsızlıktan, çalkantılardan, krizlerden hepimiz çok çektik. Belki de bu yüzden gelişmiş ülkeler arasındaki yerimizi alamadık. Tam istikrarsızlık çemberi kırılmak üzere iken, ülke bu kısır döngüden çıkmanın eşiğinde iken birileri habire kafa karıştırıyor. Belli ki istikrardan hoşlanmıyorlar, belki de krizlerden nemalanıyorlar... Bazı yetkililerin söylediği bir laf, değişik yanlara çekiliyor, günlerce kriz senaryoları yazılıyor. Bazılarının beyinlerinin gerisinde hep kriz ve karanlık var. En olmadık sözleri de bu özlemleri için kullanıyorlar. Halbuki demokrasi kurallar rejimidir. Her kişinin, her kurumun yetki ve sorumlulukları yazılı metinlerle belirtilmiştir. Anayasa, yasa ve yönetmeliklerle, herkesin sınırı çizilmiştir. Her yetkili ve kurum, yasaların kendisine çizdiği sınırlar içinde kalmaya mecburdur. Vatandaş olarak, sınırımı aştığımda, sorumluluklarımı yerine getirmediğimde bir cezai müeyyide ile karşılaşıyorum. Mesela, faturamı bir gün bile geciktirdiğimde, gecikme cezasını ödetiyorlar. Aynı yaptırımlar kamu görevlileri için de konmalı ve uygulanmalıdır. Yetkilerini aşan, sorumluluklarını yerine getirmeyen kamu görevlileri de bunun bedelini yasalar karşısında ödemelidir. Hukuk devletinin, demokrasinin gereği budur. Bütün vatandaşlar ülkede aynı haklara sahipse, herkesin ve kurumun yetki ve sorumlulukları yasalarla belirlenmişse; kimse üzerine düşmeyen görevlere kalkışmaz, birilerini hainlikle damgalayıp vatanı kurtarmaya (!) kalkışmaz. Kendi vehimleriyle cinayet işlemezler... Kanunda yazılı olmayan hayali suçlarla kimse itham edilmez, suç işleyenin de yakasına sadece bu görev verilmiş kişi ve kurumlar yapışır... Seçimlerin zamanı ve şekli de yasalarla belirtilir, herkes buna uyar. Vatandaşın oylarıyla cezalandırdığı kişiler de, ikide bir erken seçim yaygaralarıyla ortaya çıkmaz. Normal zamanı bekler, kendilerini affettirmişlerse tekrar vatandaşın güvenini isterler. Bir yıldır erken seçim istiyenler var, şimdi de bari Nisan'da olsun diyorlar. Başka bazı kişiler de iki ay erken olsun diyorlar... Bunları anlamak mümkün değil. Bırakın ömrümüzde bir defacık olsun kurallar tam olarak işlesin, her şey yasalarda yazıldığı şekilde cereyan etsin. Süre size çok geliyorsa, yasaları değiştirin, sonraki seçim için uygulayın... Birileri bizi çok yordu, ülke çok yoruldu. Artık istikrar istiyoruz, önümüzü görmek istiyoruz, herkesin yasalara uymasını istiyoruz.... > Yılda bir gün "Fidan Dikme Günü" olsun Milli Eğitim Bakanlığı'na; Topraklarımız gittikçe çölleşiyor. Ormanlarımızı koruyamadığımız gibi, çorak alanlarımızı da yeterince ağaçlandıramıyoruz. Ağaç ve orman bilincini iyice yerleştirmek için bütün okullarımızda senede bir gün "Fidan Dikme Günü" yapılsa iyi olmaz mı? Orman Bakanlığı'nın da iş birliğiyle, o gün çocuklara ağacın ve ormanın onemi kavratılsa, ağaçlandırmanın şekli anlatılsa, çocuklarımız da bizzat fidan dikse iyi olmaz mı? Bu sayede çocuklarımız, hem ağacı ve ormanı daha iyi tanır, ağaç dikim işini öğrenir, hem de dikiminde bizzat bulundukları ağaçları koruma hususunda ileriki yaşlarda daha hassas olurlar. > Reşat Çavuş > Tel: 0 212 454 38 22 Fax: 0 212 454 31 00