Kamudaki adaletsizlik ne zaman bitecek?

A -
A +

Kamu çalışanlarına ödenen ücretler arasında korkunç adaletsizlikler var. Sesi çok çıkan, örgütlü olanlar istediklerini almış; sesi çıkmayan garibanlar da sürünmeye, açlığa terk edilmiş. Hepsinin maaşını devlet aynı kasadan ödüyor. Yıllardır bu çarpıklığa son verilmedi. Bu adaletsizlik, iş barışını, adalet duygusunu, devlete olan güveni derinden sarsmaktadır. İsmi bende mahfuz olan vatandaşımızın bu yazdıklarını okuduktan sonra, kimin yüreği burkulmaz ki? "Ben, Erzurum Milli Eğitim Müdürlüğü'nde, 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu'na tabi olarak, 7 yıldır hzmetli kadrosunda çalışan bir devlet memuruyum. Evli ve iki çocuk babasıyım. Allah'a şükür işim var, bunu da bulamayanlar ne yapsın? 600 milyon lira maaş alıyorum. Yenişehir'de 300 milyonu ev kirasına veriyorum. 150 milyon da yakıt ve kaloriferci parası olarak gidiyor. Geri kalan 150 milyon ile de; ne tüp, ne gıda, ne elektrik, ne telefon, ne de taksit parası ödenir. Çok zor durumdayım. Yakında mecburen annemin yanına çıkacağım. Cepte para olmayınca, zaruri ihtiyaçlarımızı hep kredi kartıyla karşılıyoruz. Kart borcumuzu da ne siz sorun, ne de ben söyleyeyim. Hizmetli olarak, 15 sınıfı süpürür, tuvaletleri temizler, sıraları taşır, hamal gibi çalışırım. Helal kazanç için ter döküyorum. Öğlen yemeğimi çay ve simitle geçiştiriyor; kar, kış, soğuk demeden eve yürüyerek gidip geliyorum. En ağır işi yapan işçi gibi çalışıyorum, halbuki devlet bana masabaşı işi yapanların muamelesini yapıyor. İşçi kardeşlerimiz 1.5-2 milyar maaş alıyor, servis, yemek, ikramiye ve diğer haklar da cabası; bize ödenenler de belirttiğim gibi. Cumartesi-pazarları da geliriz, mesainin esamisi okunmaz. Onlara 2 veren devlet, bize de hiç olmazsa 1 veremez mi? Bu yapılan haksızlık, adaletsizlik değil mi?" Devlet kasasında ne varsa, vatandaşlara, yaptıkları işlere göre adil bir şekilde verilmeli. Birilerine bol kepçeyle dağıtılırken, başkaları açlığa terk edilmemeli... ------ Biz ikinci sınıf vatandaş mıyız? Milli Eğitim Bakanlığı'na; Milli Eğitim İlçe Müdürlüğü'ne başvurdum, sene başında ücretli olarak bir okulda derse başladım. Şimdi Milli Eğitim Bakanlığı, kadrolu ve sözleşmeli öğretmen alıyor. Okulumuza her gün yeni öğretmen arkadaşlar geliyor. Acaba ne zaman "senin işin bitti, güle güle" diyecekler diye, her gün korkuyla okula gidiyoruz. Aylık 350 YTL ile, karın tokluğuna çalıştırıyorlar ve her an kapı önüne koyabiliyorlar. Aynı dersleri eşit şartlarda kadrolu veya sözleşmeli arkadaşlarla veriyoruz, onlar en az 850 YTL alıyor, biz ise 350 YTL alıyoruz. Bir iş güvencemizin olmaması da işin cabası... Adalet bu mu? Neden Bakanlık bizi ikinci sınıf vatandaş olarak görüyor? Eğitim Sendikaları neden bu durumu görmüyor? Hani eşit işe eşit ücret verilecekti? Lisans ve önlisans mezunları olarak, bizi de bir an önce sözleşmeli, ya da kadrolu statüye getirmelerini bekliyoruz. Böylece hem öğretmen açığı kapatılır, hem de çok sevdiğimiz öğrencilerimizden ayrılmamış oluruz. Bunu da hakettiğimize inanıyoruz... Hafta sonlarında öğrencilerimize kurs veriyoruz. Ücretli öğretmenlerin kurs vermelerinin yasaklanacağı söyleniyor, lütfen bizi daha fazla mağdur etmeyin. Bizi mevsimlik işçi gibi görmeyin, bizi mahcup etmeyin; bizim de çoluk çocuğumuz var... Çok mağduruz, lütfen halimize makul bir çözüm bulun... > K. Uygul (Ücretli Öğretmenler adına) ----- Tel: 0 212 454 38 22 Fax: 0 212 454 31 00

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.