İnsanlarımız sağlık alanında hâlâ rahatlayamadı. Yapılan bunca reform ve değişikliğe rağmen, hâlâ endişeler ve kafalardaki soru işaretleri giderilemedi. İlgililerin gerekçeleri çoğu zaman vatandaşa inandırıcı gelmiyor, art niyet inancı ağır basıyor. Hekime tam olarak güvenemeyen hastalar, hastasına yeterince güven verememiş hekimler... İletişim kurmak bu kadar mı zor? İhsan Gündüz'ün anlattıklarını okuyunca siz de aynı şüpheleri yaşamaz mısınız? "Ben de doktorum ve İsviçre'de ihtisas yapmakdayım. Sizi anneannemin başına gelen ve kabul edemediğim bir sağlık problemi nedeni ile rahatsız ediyorum. Kendisi SSK'lı, maalesef ileri derecede meme kanserine yakalandı. Ameliyat oldu ve kemoterapi aldı. Şimdi radyoterapi alması gerekiyor. Şişli Etfal'daki uzman doktor, bir ay öncesine randevu verdi, son gün arayıp tarihi bir hafta erteledi. Normaldir, olabilir diye düşündük. Ama daha sonra tekrar ve tekrar ve tekrar... Bir aydır tam 4 defa ertesi haftaya yeni randevu veriyor; son gün arayıp hiç de inandırıcı olmayan bir sebeple randevuyu iptal ediyor. Son seferinde de, yapılan kanun değişikliklerini bahane etti. Anneanem her seferinde psikolojik çöküntü yaşıyor. Susamış bir kimsenin su beklemesi gibi... hatta daha da fazla olarak... Ürkütücü bir kanser nedeniyle tedavi bekleyen ve 4 sefer son gün randevusu iptal edilen bir kimseyi hayal edebilirsiniz sanırım. Bana bu hadiseden kötü kokular geliyor. Buna benzer hadiseleri çok duymuştuk. Bu konuda boynumuzu büküp beklemekten başka yapabileceğimiz bir şey olamaz mı? Mağdurlara sahip çıkacak bir yetkili yok mu? Başhekime şikayet etmek aklıma geldi ama bazı endişelerle ona da gitmedim. Anneannemin daha da mağdur olmasından endişe ediyorum." Yapılacak en büyük reform, insana yatırım olmalı. Hekimler hastalar ile iletişim kurabilmeli, onlara tam olarak güven verebilmeliler. Sağlık Bakanlığı bunu mutlaka sağlamalı ve mesleği ile bağdaşmayanları ayıklamalıdır. Sıkıntının kaynağı başka ise, bu da giderilmelidir. Ama hiç kimsenin kanser hastasına bu şekilde muamele yapma hakkı olmamalı. >> Suya bu şekilde zam yapılması adaletsizliktir İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı'nın dikkatine; Çok su kullanana çok para ödetmek adaletli bir karar değildir. Ne demek çok su kullanan çok su parası ödeyecek. Bu ne biçim karardır? 10 metreküp su kullanan 2/3 kişilik ailede, kişi başına su tüketimi 5 ya da 3.5 metreküp olacak, 2 YTL'den ödeme yapacak. Diğer yanda 6-8-10 kişilik ailede tüketim, kişi başı 3 metreküp olsa, 20-30 metreküp yapar ki bu da metreküp başına 4 YTL demek. Bu karar adaletli mi? Bunun yanı sıra kimsenin görmediği bir zam daha var; çok su kullanana çevre temizlik vergisi de o oranda çok gelecektir. Emekliye verilen maaşı düşünün, işçilerin 1 ay çalışarak aldığı 450 YTL asgari ücreti düşünün. Bu zamla kalabalık ailesine bakmak zorunda kalanlar ne yapacak? Kalabalık ailesi olan dar gelirliler ne yapsın, kaçak su mu kullansın? Su, elektrik ve ekmek insanların temel ihtiyacıdır. Devlet gerekirse bunları ucuza halkına sağlamalıdır. Elektriğe zam yapmamakla gurur duyarken, bunun acısını su zammı ile kat kat çıkarmak doğru mu? > Erol Kara-İSTANBUL >> ABD'de bulunan Türk dernekleri ne iş yapar? Ermeni soykırımı yasa tasarısının Amerikan Parlamentosunda oylanmasının mazisi sadece 1 gün ya da 1 sene değildir. Yıllarca süren çok sıkı çalışmalar sonucunda, ABD'de sayıları 50 bini geçmeyen Ermeniler, 200 bin Türk'e karşı bu sonucu alabilmiştir. Amerika toplam 51 eyaletten oluşmaktadır ve her eyalet, kendi iç işlerinde ayrı bir devlet gibi karar alabilir. Her eyaletin kendi meclisi komisyonları, parlamenterleri, bürokratları vardır. Ermeni lobileri, 1980 başlarından beri, son derece organize bir şekilde yürüttükkleri çalışmaları sonucunda bu önerge sessiz sedasız onlarca eyalette onaylanmış, sonunda federal mecliste artık ciddi şekilde görüşülmesi gereken bir konu haline gelmiştir. Peki bu arada 200 binTürk ve bağlı oldukları Türk Amerikan Dernekleri ve bir de bunların başı olan Türk Amerikan Dernekleri Federasyonu (Türkish Amerikan Associations Federation) ile Asamblesi ne iş yapmıştır? Yaşamış bir insan olarak söylemek gereğini duyuyorum; bol bol çiğ köfte partileri, iş geliştirme toplantıları, Türkiye'de bulunan akraba ve yakınlarını en kısa yoldan ABD'ye getirebilme bağlantıları için toplantılar, vb. işler... Yılda bir kez yapılan festival havasında bir yürüyüş ile sadece gözler boyanmış, lobicilik faaliyeti haricinde, keyfe hitap eden her türlü eylem gerçekleştirilmiştir. Elbette ki bu masraflar cepten çıkmamıştır. Ülkemiz hükümetlerinden bunun için her sene çok yüksek bütçeler alınmıştır... Bunun dışında kalan ise, sayıları yüzü geçmeyen Türk öğrencilerdir. > Oben Oğultarhan >> Çocukları internetin zararlarından koruyalım Bağımsız Eğitimciler Sendikası AR-GE kurulunca hazırlanan "Öğrencilerde internet kullanım alışkanlıkları ve zararları" konulu araştırma raporu sonuçlarına göre, anne babalar, çocuklarını internette bekleyen tehlikelerden yeterince haberdar değil. Bilinçsiz kullanma ve tüketim kültürümüz ve eğitimsizlikten kaynaklanan nedenlerle ülkemizde internet gibi birtakım teknolojik gelişmelerden fayda yerine, daha çok zarar gördüğümüze vurgu yapılan raporda, Türkiye'de internetin hem çocuk gelişimi hem de okul başarısı açısından, olumsuz etkilerine daha çok rastlanıldığı belirtildi. Her mahalle köşesinde açılmaya başlanan internet kafelerin gençliği teknolojiyle tanıştırmak ve eğitmekten çok, kötü alışkanlıklar kazandırdığını ve yozlaştırdığını belirten rapor sonuçlarına göre, bilgisayar ve internet olan evlerde ise ailelerin internette girilen siteleri önceden gözden geçirmemeleri, zararlı sitelere girişi engelleyen filtre programlarını kullanmamaları nedeniyle çocuklar internetten olumsuz yönde etkileniyor, denildi. İnternetin ve chat gibi iletişim araçlarının yanlış kullanılmasına bağlı olarak, gençliğin ciddi etik ve kültürel dezenformasyona uğradıklarının altını çizen uzmanlar, hazırlanan raporda şunları kaydetti: "Çocuklarımız bu sanal ortamda âdeta zehirlenmektedir. İnternete ödevlerini yapmak bahanesiyle oturan öğrenci, ödevin yanında, internette sohbet etmekte veya internette çok fazla vakit geçirerek hem dersini ihmal etmekte, hem de internete bağımlı hale gelmektedir. İnternet kafelere sıkça giden veya evde internette çok zaman geçiren öğrencilerin okul başarısında ve sosyal hayatında olumsuz etkilenmeler meydana gelmektedir. Hatta bazı öğrenciler psikologdan yardım alması gerekecek düzeyde bağımlı hale gelebilmektedir." >> 10 senedir neden iskânımız verilmiyor? Kiptaş Genel Müdürlüğü'ne; Sayın Recep Tayyip Erdoğan Bey'in Belediye Başkanlığı zamanında yapılan İstanbul İkitelli Başakşehir Kiptaş Çarşısı yapılalı neredeyse 10 sene oluyor. Bu kadar zaman zarfında biz hâlâ Kiptaş Çarşısı'nın iskânını alamadık. Çarşı esnafı olarak mağdur durumdayız. Çarşımızda 40 tane esnaf arkadaşımız var. Alt tarafı tamamen bir market tarafından işgal edilmiş durumda. Marketin kapıları çarşının içinde idi, duyduğumuza göre market yetkilileri bu kapıları kapatıyor, caddeye bakan tarafa kapı açıyorlar; bu yüzden iskân alamayacağımız söyleniyor. Şu anda iskânımız olmadığı için çalışma ruhsatı alamıyoruz. Konuyu Sayın Recep Tayyip Erdoğan Bey'e iletelim diyoruz, ama bir türlü kendisine ulaşamıyoruz. Lütfen, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne bağlı bir kuruluş olarak Kiptaş yetkilileriyle bir iletişim kurulsun, iskânlarımızı 10 senedir niye alamadığımızın gerekçelerini açıklasınlar. İlgililer ile görüşüyoruz 10 senedir, çalışmalarımız devam ediyor diye yazı gönderiyorlar, hiç mi bitmiyor bu çalışmalar? Tam olarak neden iskân alamadığımız hususunda kimse açıklama yapmıyor. Bizi daha fazla mağdur etmesinler... > Çarşı esnafı adına Abdurrahman Demir