Ben, ülkemizde ikinci sınıf olarak kabul edilen engelli bir çocuğun babasıyım. Oğlum 2002 Anadolu ve Fen lisesi sınavında yaşadıklarını anlatan bir yazıyı oturmuş bilgisayarda kendisi yazmış, benden bu yazıyı okuyabilecek ve ilgilenebilecek kişi ya da kuruluşlara göndermemi istedi. Sizlerden dileğimiz bu yazıyı okuyup anlattığı olayda kendinizi oğlumun yerine koyarak sadece beş dakika düşünmeniz. (Cemal Şeref Aydın) Bir emeğin boşa gidişi Ben, Türkiye'de yaşayan birçok görme özürlüden biriyim. Sizlerle bu sene yapılan Ortaöğretim Kurumları Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Sınavı'nda ve sonrasında yaşadığım hayatın gerçeklerini paylaşmak istiyorum. Ben aldığım kaynaştırma eğitimin desteğiyle, Braille alfabesini kullanarak 2001-2002 eğitim-öğretim yılında, sekizinci sınıfa başladım. Bu sınıfın benim için ayrı bir anlamı ve önemi vardı. İlköğretimde son senemdi. Aynı zamanda Ortaöğretim Kurumları Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Sınavı'na hazırlanacaktım. Hedefim yaşadığım kentte, yani Eskişehir'de iyi bir Anadolu Lisesi'nde okumaktı. Çünkü biliyordum ki, iyi bir lise, iyi bir üniversite; iyi bir üniversite de iyi bir gelecek demekti. Ülkemizde sayılı üniversiteleri bitirenlerin iş bulma imkanlarının daha geniş olduğu hepimizce bilinen bir gerçektir. İşte ben bu bilinçle ve azimle derslerime sıkı sıkı sarıldım. Sınav tercih formlarının dağıtıldığı gün çok sevinçli ve heyecanlıydım. Tercih formunu büyük bir dikkatle doldurduk. Oysa kılavuzda özrümü belirten bir rapor vermem gerektiği hiç kimsenin dikkat edememesine rağmen sınavla ilgili diğer hususlar diye bir başlığın altında bir şekilde de olsa belirtilmişti. Benim bütün bunlardan haberim yoktu. Bunun için de sınava büyük dikkat ve titizlikle, disiplinli bir anlayışla çalıştım. Sık sık kendime deneme sınavları uyguladım. Çok büyük hayallerim vardı. Çalışacaktım ve şundan emindim ki başaracaktım. İl Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından yapılan Seviye Belirleme Sınavlarındaki ve okuldaki başarılarım bana güven veriyordu. Diploma notumun 5.00 oluşu bunun en güzel örneğidir. Evet, çok güzel hayallerim vardı. İleride bir hukukçu olarak vatanıma hizmet etmemin haklı gururunu yaşamak istiyordum. Her türlü hazırlığı yaptık 14 Nisan 2002 tarihinde girdiğim Özel Dershaneler Birliği Sınavı bir gerçeği ortaya çıkardı. Matematik ya da Fen Bilgisi derslerinin öğretilmesinde görevli olmayan öğretmenler bana şekilli soruları aktaramazdı. Bu, o hocalarımın suçu olmadığı gibi benim de suçum değildi. Çünkü o sınavda çözemediğim ya da anlamadığım şekilli soruları anlatıldığı zaman evde rahatlıkla çözebiliyordum. O sınavdaki başarısızlığımı dikkate alan babam, birtakım girişimlerde bulundu ve bana söz konusu derslerden herhangi birini öğretmekle görevli olan bir hocamın Ortaöğretim Kurumları Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Sınavı'nda yardımcı olmasını sağlamaya çalıştı. Fakat sınava gireceğim Eskişehir Cumhuriyet Lisesi'nde öğretmenlerin kura ile belirlendiği söylenerek bunun mümkün olmadığı belirtildi. İl Milli Eğitim Müdürlüğü ile yaptığımız görüşme sonunda bu konuda yapılacak bir şey olmadığı, fakat sınavdaki şekilli sorulardan benim muaf tutulacağım söylendi. Hiç olmazsa böyle bir avantajı yakalamak beni rahatlattı. Çünkü bende içten gelen büyük bir istek vardı. Eskişehir Anadolu Lisesi'nde öğrenimime devam etmek istiyordum. 9 Haziran günü, aynı sınava benimle birlikte girecek olan kardeşim ve babamla, Cumhuriyet Lisesi'ne gittik. Sınav komisyonu tarafından benim görme engelli olduğuma dair rapor ilk defa o zaman istendi, biz de verdik. Elimize, muaf tutulacağımız sorular çıkarılarak çözeceğimiz soruların listesi verilince çok rahatladık. Sınavdan mutlu bir şekilde çıktım. Başardığımdan emindim ve bunun sevincini yaşıyordum. Tatile de aynı sevinçle başladım. Hayallerim yıkıldı Bu sevincim 26 Temmuz gününe kadar sürdü. İşte bugün Milli Eğitim Bakanlığı'nın resmi İnternet sitesinde benim için yer alan şu bilgi beni derinden sarstı: "M.E.B. 09.06.2002 Tarihli Orta Öğretim Kurumları Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Sınavı, Sınav Sonuçları, Aday No: 2210253048 AdI: Bayram Şahin, Toplam ağırlıklı standart puanı: 710,182, Fenağırlıklı standart puanı: 669,261, Sonuç: Kazanamadınız." Evet, kardeşimin okuduğu bu cümle beni çok üzdü: Sonuç: Kazanamadınız... Fakat bu üzüntümün nedeni sınavı kazanamam değildi. Sınavım o kadar iyi geçmişti ki, nasıl kazanamazdım? Biz bunun üzerine 1 Ağustos tarihinde Ankara'ya Milli Eğitim Bakanlığı Eğitim Teknolojileri Genel Müdürlüğü Ölçme Değerlendirme Daire Başkanlığı'na gittik. Yaptığımız görüşme sonunda öğrendik ki, benim sınavımı gözleri gören bir kişinin sınavını değerlendirir gibi değerlendirmişler. Bana sorulmayan şekilli soruları boş bıraktığımı düşünmüşler. Buna gerekçe olarak da başlangıçta tercih formunu Ankara'ya gönderirken görme engelli olduğumu belgeleyen bir sağlık kurulu raporunu bu forma ilâve etmediğimi söylüyorlar. Fakat İl Milli Eğitim Müdürlüğü'nde görüştüğümüz kişiler bizden böyle bir evrakı gönderip göndermediğimizi sormadılar. Eğer sorsalardı ve biz de istenmediği için göndermediğimizi belirtseydik bu yüzden şekilli sorulardan muaf tutulamayacağımı söylemeleri gerekirdi. Durum böyle olunca da 710'dan daha yüksek bir puan almam kaçınılmaz olurdu. Ya da beni sınava almayabilirlerdi. Bu iki durumda da hayal kırıklığı yaşamamış olacaktım. Sınav sonuç belgesi elime ulaştığında bana sorulan hiçbir soruyu boş bırakmadığımı dikkate alarak gördük ki, bana sorulan 54 sorudan 46 net çıkarmışım. Kardeşim 100 sorudan 76 net çıkararak 872 puanla Eskişehir Anadolu Lisesi'ni kazandığına göre ben nasıl olur da ondan daha yüksek bir puan alamam diye düşünüyordum. Bu puanı neye göre hesapladıklarını bilmiyorum. Ama burada dikkatimi çeken olay puanlarımın artışındaki dengesizlik. Yani 710'un 798'e çıkartılırken 669 olan puanımın 800'e çıkarılmasına bir anlam veremedim. Bu konuda özürlü olmayan kişilerin hesaplama formüllerini M.E.B. kılavuzunda bile vermelerine karşın benimle ilgili formülü istememe rağmen vermediler ve tatmin edici bir açıklama yapmadılar. Görüyoruz ki, bana 2. sınıf vatandaş muamelesi yapılıyor. Şimdi soruyorum: Benim suçum özürlü olmak mı? Sekiz yıllık bir uğraşın sonucu bu mu olmalıydı? Şu anda inanın duygularımı kelimelerle anlatamayacak durumdayım. Çok istemiş, çok çalışmış ve çok umutlanmıştım ve görüyorum ki hak etmiştim. Peki sonuç ne olmalıydı diye sorarsanız, onu da siz sayın yetkililerin takdirine bırakıyorum. Şimdi bu yazıyı okuyan bu konu ile ilgili veya bu konu hakkında bilgisi olan yetkililerden, öğretmenlerimden, vatandaşlarımızdan hiç değilse benden sonra engelli olarak sınava girecek olan kardeşlerimin böyle bir haksızlığa uğramamaları için hem gerekli duyarlılığı göstereceklerini hem de görme engelli kişilerin sınav sonuçlarının hesaplandığı formülü mümkünse bana ve benim gibi insanlara ulaştıracaklarını umarak tüm insanlarımıza engelsiz bir hayat diliyorum. Unutulmamalıdır ki, engellerin insan hayatına ne zaman gireceği belli olmaz...