Keneler ve Kırım Kongo ile etkili mücadele ediliyor mu?

A -
A +

Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) virüsü ile enfekte kenelerin olduğu ve ölüm haberlerinin çokça geldiği, 2002-2003 yıllarında KKKA vakalarının %84'ünün görüldüğü Yozgat, Tokat, Sivas illeri başta olmak üzere, bu bölgedeki her türlü hayvan hareketi mutlaka durdurulmalıdır. 2002-2003 yıllarında 150 KKKA vakasında 6 ölüm olmuşken, 2007 yılında 717 vakada 33 kişi hayatını kaybetmiştir. Bu durum da göstermektedir ki 5 yılda hiçbir ilerleme olmamıştır. Aksine kene ve KKKA vaka dağılımı Türkiye'de daha da yayılmıştır. Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürü 36 ilde 500 ton ilaç uygulanacağını söylemektedir. 500 ton ilacı kimler, nasıl kullanacaklardır? Sağlık Bakanlığı mı ilaçlama yapacaktır ? Veteriner hekimlerin özlük haklarını vermeyenler, hekimlerden köy-köy ilaçlama yapmasını mı bekliyor? Ve hatta, tatil günleri, gece demeden? Bu tip bulaşıcı hastalıkların ülke içinde hayvan hareket kontrol noktaları oluşturulmadan önlenemeyeceği, bu noktalarda hayvanların sayımları, kontrolleri ve ilaçlamaları yapılmadan bir ileri kontrol noktasına sevkinin imkansızlaştırılmadığı bir ülkede her türlü hastalık çok hızlı yayılır. Kaçak hayvanla, şap ile, KKKA taşıyabilen keneler ile mücadele ancak bu şekilde olur. En bulaşık bölgelerdeki bütün hayvan hareketini engelleyerek olur. Karantina ve mücadele bunu gerektirir. Göstermelik köy ilaçlamaları ile hiçbir yere varılamaz. Tarım Bakanlığı'nda, ilindeki tüm köyleri ilaçlayabilecek veteriner hekim olmadığı gibi, belediyedekiler de görevden uzaklaştırılmaktadır. Yönetmeliklerinde olmayan bir karantina yöntemi geliştiremeyen bakanlığın bunu yapamamasındaki temel faktör 'veteriner teşkilatı' olmamasıdır. Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı, sadece tarım ve köy işleri ile ilgilenmekte, resmi sitesinde bile hayvancılık ve hastalıkları, veteriner hizmetleri bulunamayacak noktalara saklanmış durumdadır. * Doç. Dr. Fatih M. Birdane >> Birikmiş paramızı yastık altında mı saklayalım? Birikimlerimizi bir kamu bankasının Samsun şubesine, vadesiz ve faizsiz hesabımıza yatırdık. Faizsiz hesabımızı açarken, bir masraf alınacağı, hesap işletim ücreti gibi garip kesintilerin yapılacağı söylenmedi. İhtiyacımız için o paramızdan bir miktar çektiğimizde, bu kesintiler yapıldı. Faiz alanlarla almayanların hesabı bir tutuluyor, aynı masraf kesiliyor... Altın yastık altındaydı. Dövizi de yanlış politikalarla yastık altına aldırıyorlar. Şimdi de bu gibi yanlışlarla YTL'yi yastık altına aldıracaklar... Türkiye'nin kalkınması böyle mi olur? Dışarıdan faizli döviz dileneceğine; içerideki döviz, altın ve YTL ürkütülmezse daha iyi olmaz mı? Faiz istemeden, milyonlarca liralık birikimini yatıran mudileri böyle küçük hesaplar yüzünden ürkütmek, üzmek, kırmak kime ne kazandırır? Bankaların ve dolayısıyla ekonomimizin bundan ne büyük zararlar gördüğü düşünülmüyor mu? Vatandaşın bu duruma ne kadar kızdığı, ne büyük tepki gösterdiği görülmüyor mu? * Koloğlu-SAMSUN >> Yüzde 10'luk sağlık primi kesintisine son verilemez mi? Sayın Başbakan'ın dikkatine; 1988 yılında Bağ-Kur'dan emekli oldum. Bizim zamanımızda "sağlık primi" ödenmiyordu. Şimdi sağlık hizmetlerinden dolayı maaşımızdan %10 kesinti yapılıyor. Özürlülerin sağlık primlerinin devletçe yatırılacağına dair haberler okuduk. Aynı uygulama biz özürlü Bağ-Kur emeklileri için de yapılamaz mı? Ben 79 yaşındayım. %85 özürlü olduğuma dair resmi rapor ve belgeler var. Ayda 450 lira maaş alıyorum. Bu parayla geçinmenin ne kadar zor olduğu ortada. Bunun da yüzde 10'u kesilince, durumumuz iyice kötüleşiyor. Bu yaştan sonra çalışamayacağımıza göre, ne yapalım? Lütfen beni ve benim gibileri de düşünerek, bize ödenmekte olan cüzi maaşımızdaki yüzde 10'luk kesintiye son verin... * Süleyman Güngör (Bağ-Kur No: 0121977739) İSTANBUL

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.