Kim vatansever, kim vatan haini?

A -
A +

30 yıldır Türkiye'nin başına bela olan terör, 40 bin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşını canından etti. Tahmini rakamlara göre ise 250 milyar doları yuttu. Kandırılan vatandaşlarımız, dağda bir hiç uğruna canlarını verdiler. Bunları kullanan silah tüccarları zengin olmaya devam ettiler. Aklını kiraya verenler ise maşa olmaya devam ediyorlar. Bugün ise bölgeye el atıldı; yatırımlar, yollar, sulama kanalları, menfezler yapılıyor. İllere havaalanları kuruluyor. Kendi dillerinde rahatça konuşabiliyorlar, asimilasyon politikaları son buldu. Devlet televizyonlarında Kürtçe yayın yapılıyor. Kendi dillerinde gazete çıkarabiliyorlar. O zaman insanlar sorar, terör örgütü ne istiyor? İstediği bölge insanının huzuru, barışı, kalkınması değil. Aksine Türkiye'nin istikrarsızlaştırılması ve iç barışının bozulması, anarşi ve kardeş kavgası çıkararak ülkemizin iç meseleleri ile uğraşması. Böylece ülkemizin büyümesine engel olmak, gelişmiş ülkelerin ulaştığı refah seviyesine çıkmasını engellemek. 30 yıldır gelinen nokta ise sıfıra sıfır. Bu memleketin havasını soluyan, suyunu içen, kazancını sağlayan her kesimden insanlarımız teröre kurban gidiyor. Analar, eşler, çocuklar ağlıyor. 75 milyon insan acı çekiyor. Ateş düştüğü yeri yakmaya devam ediyor. Eşler dul kalıyor, çocuklar yetim ve öksüz bırakılıyor. Ülkemiz kan kaybediyor... Son 10 yıldır, geçmişteki hataları gören iktidar partisi, olaya el atmaya başladı. İyi niyetli Habur olayı ve Oslo görüşmeleri sekteye uğradı veya uğratıldı. Amaç terörü bitirmekti. Ama olmadı, olmuyor. Dış faktörler devreye giriyor ve istikrarsızlaştırma devam ediyor. Terörü besleyen faktörler bir bir yok edilmeye çalışılıyor. Göktürk 2 uzay aracı istihbarat almak için fırlatıldı. Yavaş da olsa ilerleme devam ediyor, sonuç alınıyor. Hükümet, dünyada bazı ülkelerin terörü nasıl bitirdiğini araştırıp, bu konuda dersine çalışarak, terörü bitirmek için gerekli metotları uygulamaya koydu. Bir taraftan terörle mücadeleye devam ederken, diğer taraftan da müzakere sürecini başlatarak, ilgili taraflarla görüşüyor, silahları bıraktırmaya çalışıyor. Geçmişteki gibi, sadece güvenlik politikaları ile mücadeleye devam edilmesini isteyen bazı partiler hükümeti ve sürece destek verenleri vatan hainliği ile suçluyor. AK Parti, CHP, BDP ve diğer destekçiler güya hain, kendileri ise vatanperver oluyorlar! Müzakereyi hainliklerle bir tutanlara, "ülkeye sadakat nedir?" diye sormak lazımdır. Onlara göre, insanlarımızın ölmeye devam etmesi, milyarlarca doların havaya uçması ülkeye sadakat mıdır, diye sorar, çözümden yana olan yüzde 80'lik kitle. Hiç kimsenin diğerini ötekileştirmeye hakkı ve haddi yoktur. Yine hiç kimsenin, diğerinin vatan sevgisini ölçmeye hakkı ve haddi yoktur. Vatan sevgisi ölçülecek kadar değersiz bir kavram da değildir. Bu ülkede yaşayanların hepsi vatanseverdir. Çünkü hepimizin dedeleri bu ülke için kurtuluş savaşında düşmana karşı omuz omuza savaştılar. Ben şahsen terörün bitmesi ve akan kanın durması için İmralı ile görüşülmesini, terör örgütünün silah bırakmasını istiyorum. Bu bağlamda süreci destekliyor ve bu beladan kurtulmamız gerektiğini düşünenlerdenim. Devletin görevi, vatandaşının dağa çıkmasını engellemektir. Şu veya bu şekilde eğer insanlar dağa çıkıyor, hak aramaya çalışıyorsa, burada bir eksiklik var demektir. Bu eksikliği görüp gereken tedbirleri almak devletin asli görevidir. Bugün, başlayan iyi niyetli süreci baltalayarak, "hainlik" suçlaması yapanlar, yarın tarih önünde hesap vermeye mahkûmdurlar. Sorumlu, iyi niyetli ve samimi duygularla sürece herkesin destek vermesi gerektiği kanaatimdeyim. Çünkü bizim bir ülkemiz ve vatanımız var, o da Türkiye Cumhuriyeti'dir. Yüksel Kantar >> Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ekonomi alanında yardım almalı Para kazanan veya kazanacağına inanan hiç kimse düvesini, sağdığı ineğini kesmez. Ancak bunların kendisine getirisi olmayacağına inandığında, zarar etmeyi de göze almaz. Yasak koyarak, 'ülke menfaati kardeşim' diyemezsiniz. Biz bu söylemleri ve zorlamaları çoktan geride bıraktığımızı sanıyorduk. 'Daha önce de yasak vardı yeni bir şey değil' demek de problemi çözmemektedir. Vatandaşın elindeki hayvanı, Gıda Tarım ve Hayvancılık (GTH) Bakanlığı veya Komisyonlar mı beslemektedir ki 'kesimi yasakladım' diye karar alabiliyor? Kalkınma, Ekonomi ve Maliye Bakanlıkları bürokratlarının GTH Bakanlığı'na yardım etmesi gerekmektedir. Sayın Bakan'ın ifadesi ile, tarım politikalarında, başarıları ile ülkemiz dünyada 7. Sıraya yükselmiş, bu başarının ardında da krediler, desteklemeler, çıkarılan kanunlar varmış. Ne yapmayı düşünüyorsunuz? Desteklemeleri 2 milyardan 12 milyara mı çıkaracaksınız? Et ve sütteki hibeleri % 50 mi artıracaksınız? Yeni 5 kanun daha mı çıkaracağız? Hani işletme başına tarım arazileri ABD'de 1800 dönüm, Avrupa'da 400 dönüm, bizde 50 dönüm; böyle rekabet edilemez diyordunuz, ne oldu da 7. sıraya yükseldik? Bana göre, 'özel sektörün problemleri çözülecek, önündeki engeller kaldırılacak' yaklaşımı, başarı kriteri olarak yaptığınızı sandığınız bütün uygulamalardan daha önemli. Keşke 2-3 veya 5 hayvanı olanı da özel sektör olarak görebilseniz. Hayvancılık ekonomik ve politik bir iştir. Hayvancılıkla ilgili, geriye kalan ve aklınıza gelen bütün faktörler bu ikisinin arkasından gelir. Ancak bundan anladığımız sadece hibe, kredi ve kanun ise, kendimizi kandırıyoruz demektir. Damızlık para etmiyor, bir önceki yılın yarı fiyatına bile alıcı bulamıyor ise ve damızlık talep eden yok ise bu hayvanlar ne olacak? Her gün zarar eden bir üreticiye, 'zarar etmeye devam edeceksin' diye emir verilir mi? Gerçekten bu hayvanlara 'millî servet' olarak bakılıyorsa, bu serveti korumanın yolu 'yasak' olamaz. Vatandaş hayvanları kestirmeye başlayınca mı 'millî servet' oldular. Bu hayvanlarla ilgili kararlar serbest piyasa'nın dışında mıdır, devlet eliyle mi alınıyor? Ürünlerinin fiyatlarını koruyacak yöntemler bulmalıydınız. Köylüyle konuşmalıydınız. Bunlar yapılsa yasakçı yaklaşımlara da gerek kalmayacaktı. Doç. Dr. Fatih M Birdane (Afyonkarahisar Veteriner Hekimler Odası Başkanı) > Adres: İhlas Medya Plaza 29 Ekim Cad. No:23 Yenibosna/ İSTANBUL Tel: (0212) 454 38 22 Faks: (0212) 454 31 00

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.