Habib Arvas, 2000 yılında iş yerine gelir, arabasını binanın önünde park eder. Bürosuna gidince, çantasını arabada unuttuğunu anlar geri döner. Ama çanta, içindeki kimlikler ve bir miktar para bu kısa sürede hırsızlar tarafından çalınır. Habib bey, ne olur ne olmaz diye zayi ilanını verir. O gazeteyi de saklar, ama 3-4 yılda arayan soran olmayınca atar... 2004 yılında Habib beyin babası, kimlik değiştirmek için Nüfus Müdürlüğü'ne gidince, Habib beyin jandarma tarafından arandığını öğrenir. Dönüşte durumu Habib beye söyler. Bunun üzerine Habib bey, avukat olan bir akrabalarına ricada bulunarak, işin içyüzünü öğrenmesini ister. Arama emri Erdek Adliyesi tarafından verilmiş, avukat bunun için oraya gider. Meğerse hırsızlık yapan biri, Habib beyin kimliğini kullanırken yakalanmış, Erdek Adliyesi'nde ifade vermiş, fotoğrafı çekildikten, parmak izi alındıktan sonra, CMUK gereği tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmış. Habib bey adına suç işlenmiş, Habib bey fişlenmiş de haberi yok... Habib bey, hırsızlık tarihini tam olarak hatırlayamadığı için, gazete arşivinde günlerce çalışarak 800 gazete arasından, zayi ilanını verdiği gazeteyi bulur, fotoğrafını da iliştirerek, avukatı vasıtasıyla ilgili yere muracaatta bulunur. Bakırköy Cumhuriyet Savcısına da ifade verir. Polisteki kayıtların silinmesi için gereken evrakların gönderileceği söylenir. "Bu işten ucuz kurtuldum" diye sevinir, rahat bir nefes alır.... Ama işin o kadar kolay olmadığını, Düzce'deki otelde anlar. 2005'te Düzce'deki otelinden apar-topar alınarak nezarethaneye atılır. Bir fırsatını bularak yakınlarına mesaj atar, eş-dost devreye girer, mahkeme safahatı hızlandırılır da Habib bey fazla kalmadan nezaretten kurtulur... Yine belgeler verilir, o şahsın fotoğrafının Habib beye benzemediği teyid edilir, parmak izlerinin tutmadığı kayda geçirilir... "Artık bunca ifade ve çalışmadan sonra kimse beni suçlayamaz" demeye de başlar. Ama burası Türkiye, atılan çamuru temizlemek o kadar kolay mı? Hırsız ve katiller ellerini kollarını sallayarak gezebiliyor diye, masum vatandaş yakasını o kadar kolay sıyırır mı? Yine ifade için polisten, savcıdan tebligat gelmiş Habib beye. Aslında o hırsızın farklı olduğunu bütün yetkililer biliyor, bunu ispatlayacak bütün belgeler mevcut. Ama ne hikmetse, bir kısır döngüde dolanıp dönülüyor. Habib bey bıkmış, yılmış durumda. "Suçun bedeli ne ise verin, çekeyim de kurtulayım, peşimi bırakın, elinizi yakamdan çekin" diyor, ama bu da mümkün değil. Yetkililer bu defa da, sen o değilsin diyorlar. Habib beyin o olmadığı yetkililerce de biliniyorsa, neden bu eziyet çektiriliyor? Bürokrasi bu kadar mı çözümsüz? Bu çarpıklıkları düzeltmek bu kadar mı zor? Yapılan bunca yasal düzenleme hiç mi vatandaşa yansımayacak? Suçlular hep rahat, masum vatandaş cenderede mi olacak? Habib bey bu haksızlığa maruz kalan ne ilk, ne de son vatandaştır. Hatta bazı vatandaşların benzer sebeplerden dolayı uzun yıllar hapiste kaldığını da biliyorum. Ama bu böyle gitmemeli, ne gerekiyorsa biran önce yapılmalı. Masum vatandaşı da birileri korumalı artık. Bütün kanunlar vatandaş aleyhine yorumlanmamalı. İçişleri Bakanlığı, Adalet Bakanlığı bu gibi meselelere kalıcı bir çözüm bulabilirlerse vatandaşlarımızı daha mutlu edecekler. > Tel: 0 212 454 38 22 Fax: 0 212 454 31 00