Bendeniz, Hakkâri'de görev yapan bir Türkçe (aynı zamanda Türk Dili ve Edebiyat derslerine girmekteyim) öğretmeniyim. Görev yaptığım okulda, öğrencilerimin ve şahsımın yaşamış olduğu bir sıkıntıyı sizlerle paylaşmak istiyorum. Aslında yazıma başlamadan evvel, insanımızın okumaya ne kadar ihtiyaç duyduğu, fakat imkanlarının sınırlılığı sebebiyle bu ihtiyaçtan ne kadar uzak olduğu hakkında uzun ve dokunaklı cümleler kurmayı düşünüyordum. Bilgisayarın başına oturduğumda ise, yapacağım şeyin "malumu ilam"dan öteye geçmeyeceğini anladım. Bölgemizin ve ilimizin şartları hakkında çok şey söylemeye gerek yok sanırım. Bildiğiniz üzere, okullarımızda öğrencilerimizin ve öğretmenlerimizin istifadesine sunulmuş kütüphaneler mevcut. Lâkin bu kütüphaneler sayı yönünden yeterli miktarda kitap barındırıyor görünse de muhteva ve kaliteli kitap itibariyle oldukça kifayetsiz kalıyor. Okulumuz kütüphanesinde de durum böyle. Bu sebeple, öğrencilerimiz okuyabilecekleri nitelikli kitapları bulmakta ciddi sıkıntılar yaşıyorlar. Öğretmen olarak bizler, kendi kitaplığımızı öğrencilerimizle paylaşsak bile ulaşabildiğimiz öğrenci sayısı oldukça sınırlı kalıyor. Birinci dönem sonunda, tatilde okumaları için öğrencilerimize bir miktar kitap verdik, fakat büyük bir çoğunluk ise, nitelikli kitap bulamadığı için 15 günlük tatili oku(ya)madan geçirdi. İkinci dönem boyunca da aynı sıkıntıyı yaşayacağımız kuvvetle muhtemeldir. Bizler, yani öğretmenler, "okutacak kitap bulamıyoruz." Bunun için de bir şeyler yapmamız gerektiğini düşünüyorum. Her şeyi devletten bekleyen bir anlayış yerine, "ilminin öşrü"ne başvuracağımız ilim insanlarının ve aydınlarımızın sıkıntımızı aşmakta bize yardımcı olacağını düşünüyorum. Sizlerden "kitap" talep ediyoruz. Çevirilen her sayfanın, insanların zihnindeki tabulara vurulan bir darbe olduğunu en iyi siz idrak edersiniz. Tiyatronun, sinemanın hatta gazetenin dahi binbir zorlukla takip edilebildiği bir şehirden sesleniyorum size: "Öğretmenim, elinizde okuyabileceğim kitap var mı?" diye soran her öğrenciden en fazla biz mesulüz. Ama unutmayınız, azıcık da olsa siz bu mesuliyete ortaksınız. Çünkü siz, ilmin zahmetini de rahmetini de yaşamış insanlarsınız. Ve o ilmin aslında hepimizin "yitiği" olduğunu en iyi bilenlersiniz. Şayet yeterli sayıda kitabımız olursa, Hakkâri merkezdeki ve ilçelerdeki diğer okullara da dağıtmayı, böylece benzer durumdaki okullarımızın da mağduriyetlerini gidermeyi düşünüyoruz. Y. Çabaz (irtibat Tlf: 0546 231 35 35) Başbakanlık İletişim Merkezi inisiyatif kullanmalı Sayın Başbakan'ın dikkatine; Halkın problemleri, dilekleri, şikâyetleri ve ihbarları için kurulan Başbakanlık İletişim Merkezi (BİMER), kuruluş misyonuna uygun hale getirilmeli. "İlgili dilekçeniz ilgili kuruma iletilmiştir" diye, internet üzerinden cevap veriyor. Vatandaşların problemlerini çözmekte hiçbir inisiyatif almamakta ve bunların takipçisi olmamaktadır. Vatandasın yazdığı dilekçenin ve yaşadığı problemin takipçisi olmalı ve ilgili kurumlardan yazılı cevap istemelidir. BİMER, posta dağıtım üssü olmamalıdır. Bu hususları Başbakanlığın dikkate alacağına inanıyorum. Bir vatandaş Edirne'deki su baskınlarına daha ne kadar seyirci kalacağız? Meriç ve Tunca nehirleri yılın belli zamanlarında taşar; evleri, bahçeleri, ekili alanları sular altında bırakır. Bulgaristan'ın baraj kapaklarını açmasıyla durum daha da korkunçlaşır, ovalarımız denize dönüşür. Yıllardır bu olay cereyan etmekte. Edirne sular altında iken beyanatlar verilmekte; sonra yine herkes Tunca suyu gibi kabına çekilmekte, etkili bir çözüm yoluna gidilememektedir. Kendi halinde bir vatandaş olarak bu duruma çok üzülüyorum. 2006'da yine benzer su baskınında bir yazı kaleme aldım, kendime göre planlar çizdim; Edirne, Kırklareli, Tekirdağ Valilikleri'ne ve Devlet Su İşleri'ne gönderdim. Ben mühendis değilim, ama bir vatandaş olarak bunun bir çaresinin bulunabileceğine inandım. Çare çok basit; Trakya'nın uygun yerlerine göletler yapalım, bu fazla suyu o göletlere akıtalım. Yazın susuz bekleyen topraklarımız için de bu bir çözüm olabilir. Trakya'yı gezenler bilir, bu işe uygun yerler bulunmakta. Bu işi yapmanın o kadar da imkânsız olmadığına inanıyorum. İlgili valilerin bu teklifimi inceledikleri, devletin ilgili kurumlarına havaleler yapıldığı bana bildirildi. Ama sonrası gelmedi... Bu işin bir çözümü bulunmalı. Her sene Meriç ve Tunca nehirlerinin taşan sularına mahkum olmamamız gerektiğini düşünüyorum. Devletin ilgili kurumları, dev bütçeleri, uzmanları bulunmakta. Benim teklif ettiğim plan veya başkası; bir çözüm olmalı. Eğer böyle bir çalışma varsa, bir vatandaş olarak da bilmek istiyorum... Hüseyin Aksu > Adres: İhlas Medya Plaza 29 Ekim Cad. No:23 Yenibosna/İSTANBUL Tel: (0212) 454 38 22 Faks: (0212) 454 31 00