Korkuları bırakma zamanı geldi

A -
A +

Türkiye, köklü bir geçmişi bulunan muhteşem bir imparatorluğun temelleri üzerinde kuruldu. İlk bürokratlar imparatorluk okullarında okumuştu. Kurumlar ve devlet gelenekleri de genellikle imparatorluktan kalma... Çoğu millet ve ülkenin sahip olmadığı bu zenginlik ülkemize çok şeyler kattı. Orta Doğu ülkelerinden farkımızı da birazcık buna borçluyuz... Ama cihanşümul, süper güç ve dünya politikasına yön veren imparatorluğumuzdan alamadığımız güzellikler de var. Kendine güven, korkularından sıyrılma, vatandaşına tam itimat etmek gibi hasletlerde zaafımız var. Sürekli bölünme kâbusları görüyor, bunu her fırsatta dillendiriyoruz. Vatandaşlarımız arasında devamlı "hain" arıyor, uygar ülkelerin vatandaşlarına tanıdıkları bazı özgürlükleri, bu vehim sebebiyle insanlarımıza çok görüyoruz. Bütün komşularımızın, ülkelerin bize düşman olduğunu, dostumuzun bulunmadığını yıllarca tekrarlayıp durduk, ilişkilerimizi hep bu endişeler sebebiyle sınırlı tuttuk. Savaştan hemen sonraki yıllar için bu endişeler normal sayılabilir. Ama neredeyse yüz yıl geçti, dünya değişti, globalleşme sebebiyle ülkeler iç içe geçti, ilişkiler gelişti; buna rağmen hâlâ aynı korkuları taşımak, aynı vehimlerle ilişkileri engellemek doğru mu? Rahmetli Özal'ın bu korkulardan biraz sıyrılması, ülkemizin gücüne güvenmesi ve devlet politikasına bu değişimi yansıtmasının bile ne muazzam etkiler yaptığı unutuldu mu? O zamana kadar düşman listemizde bulunan bazı komşu ülkelerle, bu denli senli-benli olacağımızı kim hayal edebilirdi? İhracatımız, ekonomik gücümüz, dünya ile rekabet edebilen iş adamlarımız, sanayicimiz, sözü yeniden dinlenen bir güç olmamız... 80 öncesi Türkiye ile şimdiki Türkiye'nin farkı bile bu cesur politikanın eseri değil mi? Şimdi de benzer fırsatlar duruyor. Ama eski korkuları, vehimleri devam ettirmek isteyenler, ülke politikasını bu çerçeveye oturtmaya çalışanlar, ülkeyi eskisi gibi dünyaya kapatmaya uğraşanlar gittikçe daha çok boy göstermeye başladı. Türkiye güçlüdür, bölgesinde lider olmaya adaydır, dünya politikasında sözü dinlenir. Ekonomik olarak da her ülkeyle rekabet edebilecek potansiyelimiz bulunmaktadır. Hiçbir ülkeden, milletten korkmamıza, vehimlere kapılmamıza, hele vatandaşlarımız arasında "hain" avına çıkmamıza gerek yok. Korkuları besleyen yetkili ve ilgililer bu ülkeye ve millete büyük zararlar vermekteler. Ülke gücüne ve milletimize inananlar ise yersiz vehimlere kapılmaz. Korkularla, vehimlerle, ülkeye bir şey verilemez... > Kamu Kurumlarında mevzuat farklı mı algılanıyor? Sağlık Bakanlığı'na; Sağlık Bakanlığı'nın 4-B statüsüyle çalıştırdığı sözleşmeli personelin sıkıntıları bitmiyor. "Kadro şişti, yılbaşında sözleşme imzalamayız" gibi tehditvari sözler hiç eksilmiyor. Sonra Bakan beyin, bu sözleşmelerin iptal olmayacağına dair açıklamaları, yıllardır iş bekleyen bu insanları biraz olsun rahatlattı. Sadece işe başlamadan önce bir becayiş açıldı. O zaman işini yapan istediği yere yerleşti. Ya yapamayanlar? Şu anda o kadar insan mağdur durumda ki... Benim eşim 4/b'li çalışan. Ben kamu kurumunda işçi olarak çalışıyorum. Eşim farklı bir ilde. 5 yaşında kızım var, kreşe gidiyor. Eş durumu tayini hakkında hiçbir şey yok, becayiş yok. Milli Eğitim Bakanlığı da bünyesine 4/b'li öğretmen aldı. Onlara her türlü hakkı verdi. Milli Eğitim'deki 4/b'liler ile Sağlık Bakanlığı'ndaki 4/b'liler arasında mevzuat bakımından bir ayrıcalık mı var? > İsmi mahfuz-KAYSERİ > Tel: 0 212 454 38 22 Fax: 0 212 454 31 00

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.