Kötü günler geliyor mu?..

Birkaç ay evvel, bir vatandaş (ismi bende saklı), eşini ve çocuklarını yanına alarak, Fatih'te McDonalds'da birşeyler yemek için oturuyor. Oradan geçen 10-15 kişilik gençlerden oluşan bir grup laf atıyor. Bu vatandaş duymazdan geliyor, rezalet çıksın istemiyor. Ama sataşma devam ediyor. Bu vatandaşımız sonunda dayanamayıp, "Gençler, yaptığınız çok ayıp, aile arasında böyle davranmayın, belanızı başka yerden arayın" diye ikazda bulunuyor. Fakat bu ikaz, ipsiz-sapsız güruhu daha da küstahlaştırıyor; "vay, bela gelirmiş, gelsin bakalım bu bela" diyerek saldırmaya yelteniyor. Sabrı taşan vatandaş sandalyeyi kapıp hamle yapınca da hepsi çil yavrusu gibi dağılıyor. Sonra dükkan sahibi gelip özür diliyor ama bu aile dışarı çıktığına da çıkacağına da pişman oluyor. Fatih'te Yasin ile Osman isminde kibar ve terbiyeli iki genç kardeşin çalıştırdığı küçük bir bakkal var. 4-5 gün önce bu bakkal dükkanındaki gürültü herkesin dikkatini çekti. Yine bir grup ipsiz-sapsız genç geçerken Osman'a laf atıyor. Osman lafın altında kalmıyor. Yasin de müdahale edince, bunlar çakal sürüsü gibi saldırıyor, dükkanın camlarını indiriyorlar. Osman da kocaman bir döner bıçağını çekip aralarına dalınca, hepsi yine kaçışıyor. Yasin, kardeşini ikna ederek geri çağırıyor, bir belaya daha fazla bulaşmasına mani oluyor... Bu grup ve bunlar gibiler kimbilir şehrin kaç yerinde terör estirdiler ve estirmeye devam edecekler... Belki bir kısmına sizler de şahit olmuşsunuzdur. Yazık, gençlerimiz bu hale gelmemeliydi. Kimisi satanist, kimisi kapkaççı, kimisi de çeteci oldu. Uyuşturucu, içki, fuhuş batağına saplananlar da cabası. Bazıları da kurtuluşu intiharda bulma bahtsızlığına kapılıyor. Gençleri dinden imandan uzaklaştırıp, boşlukta bırakırsanız olacağı budur. Bu kötü gidiş devam ederse ilerde hiçbirimizin can güvenliği kalmayacak, evlerimizden çıkamayacağız. İlgililer ve sorumlular da hâlâ İmam Hatip öğrencisi üç-beş kız çocuğunu, barikatıyla durduruyor, okula almama başarısını (!) gösteriyor. İlgili bakan da "evlerinde başlarını örtmelerine karışmıyoruz" diyerek, dünya özgürlük tarihine geçecek cümleyi sarfediyor. Hayır Sayın Bakan, her eve bir polis gönderin! Çeteleri boş verin, asıl tehlike bunlar(!) Yazık, çok yazık... Bombaların içinde oturmaya mahkum muyuz? Küçükçekmece Belediye Başkanlığı'na; Bizler, Sefaköy Orkide Sokak'ta oturan vatandaşlarız. Hepimiz gariban insanlarız ve büyük bir tehlikenin içindeyiz. Yanıbaşımızda bir tüp deposu var, on tüp kamyonu gelip gidiyor. Kağıthane'deki patlamanın dehşeti gözümüzün önündeyken, sokağımıza, evlerimize gönül rahatlığıyla gidemiyoruz. Komple yerleşim alanı olan böyle bir mekan nasıl olur da bu kadar tehlikeli bir madde için depo olarak kullanılır? Bu uygulama hangi kanun ve yönetmeliklere uyar? Uymuyorsa, gereğini kim yapacak? Kanunlar sadece biz garibanlar için mi uygulanır? > Orkide Sokak Sakinleri - İSTANBUL Neden Alanya'ya hak ettikleri verilmiyor? Alanya, hepimizin bildiği gibi, ülkemizin en güzel köşelerinden; denizin, yeşilin ve güneşin buluştuğu tarihi ve turistik bir yerleşim alanıdır. İnsanlar dünyanın dört bir yanından Alanya'yı gezip görmek için gelirler. Burası ülkemiz için bir döviz kaynağıdır. Hele böyle bir kriz ortamında, değeri daha çok anlaşılacak bir yöremizdir. Bütün bunlara rağmen, Alanya hak ettiği hizmeti alamıyor. Böyle altın yumurtlayan bir ilçemiz hizmetin en iyisine lâyık iken, bu kadar duyarsız kalınması anlaşılır gibi değil. Nüfus sayımında yanlışlık yapıldığı gerekçesiyle, 110 bin olan nüfus 85 bine indiriliyor. Kaldı ki Alanya'nın nüfusu bundan da fazla. Yaz boyunca bu ilçemizin nüfusu 1 milyonun altına inmiyor. 6 ay boyunca 1 milyon insan buradaki hizmetlerden faydalanıyor. Kalan 6 ayda bu nüfus azalıyor ise de, ortalama olarak 500 bin saymak ve ona göre hak edileni vermek gerekir. Alanya'nın Kaymakamlığı, emniyeti, belediyesi yaz boyunca bu yoğun nüfusa hizmet etmektedir. Ankara'nın bu gerçeği görmesi ve gereğini yapması gerekiyor. > İsmi mahfuz - ALANYA