KPSS mağdurları olarak ilginizi bekliyoruz

A -
A +

Sayın Başbakan'ın ve Adalet Bakanı'nın dikkatine; Ülkemizin ekonomik ve sosyal şartları değiştikçe eğitim ve öğretim sistemimizde de yeniliklere gidilmektedir. Milli Eğitim ve Yüksek Öğretim başta olmak üzere, Bakanlıklar bünyesindeki kurum ve kuruluşlar da ilköğretim, ön lisans, lisans ve lisansüstü programlar ekseninde personel alımına gitmektedir. Adalet Bakanlığı'nın işe alım sürecinde de, diğer bakanlıklarda olduğu gibi, personel istihdamında Kamu Personeli Seçme Sınavı (KPSS) esas alınmaktadır. Bazı Bakanlıkların, KPS puanlarını düşürdükleri ve işsiz gençlere yeni imkânlar sağlanması adına, bunu daha geniş tabana yayma düşüncesiyle hareket ettikleri de bir gerçek. Kendi alanında beceri ve yeteneğe sahip binlerce diplomalı gencin, yaş ve puan nedeniyle işsiz kaldığı ve istediği alanda istihdam edilemediği ise sizlerin de malumu. Bunların en başında ise "KPSS mağdurları" gelmektedir. Eğitim ve fırsat eşitliğinin teminini esas edinen Sosyal Devlet anlayışının gereklerinden birisi de, uygun şartlarda eğitim ordusuna hizmet sunmaktır. Bakanlıklara bu noktada düşen en önemli görev ise, uygun zamanda ve gereklerine göre eşitlik politikasını baz alarak, ülke gençlerine hem iş imkânı sağlamak hem de onları en iyi şekilde yönlendirmektir. Ancak, benim gibi binlerce genç, "yaş sınırı ve yetersiz puan" gibi gerekçelerle, en üretici dönemde mağdur edilmektedir. Adalet Bakanlığı, son olarak "Zabıt Kâtipliği" sınavında KPSS'den 70 barajını ve yaş sınırını getirmesi, binlerce yetenekli genci ilk başta belli kısıtlamalarla saf dışı bırakmıştır. Sınavlarda yetenek ve beceri ön planda olması gerekirken; binlerce gencin yaş ve puan engeliyle karşılaşması, Türkiye'nin ekonomik, sosyal yapısına zarar vermekte; Anayasa'da belirtilen temel hak ve özgürlüklerin de bir nevi engellenmesi şeklinde vuku bulmaktadır. Bazı bakanlıkların kendi kurumlarına alacakları personelin sınav barajını "60'a çektikleri" görüldü. Adalet Bakanlığı'ndan da, Zabıt Kâtipliği sınavı ile ilgili barajı sürekli veya bir defaya mahsus olmak üzere düşürme talebimizi, birlerce mağdur yetenekli genç adına beklemekteyiz. Bizler, bu konuda diplomalı ve yetenekli gençler olarak, konuyu takip edeceğimize, ilgi göstereceğinize ve mağduriyetimizin son bulması için gerekenleri yapacağınıza inanıyoruz. Mehmet Keleş-İSTANBUL Bu garip anlayış sebebiyle mağdur ediliyoruz Ben, Muğla/Köyceğiz'in Zeytinalan Köyündenim. Hani 70'li yıllarda "Bizim köyün hallarını da yaz" diye bir şarkı vardı ya... Siz de bizim köyün, çevrenin hallerini yazarsanız çok memnun olurum. Ben, 2004 yılında çocuklarıma ve kendime inşaat yapmak için ruhsat aldım. Maddi sebeplerden dolayı bitiremedim. Yapabildiğim yerde 4 yıl önce market açtım, devlete vergi veriyorum. Geçen yıl, imkân bulduk, marketin üstünü yaptırdım. İlgililer 2 defa zabıt tuttular, yıkım kararı verildi, yaptığımız iş yarım kaldı. İdare Mahkemesi'ne dava açtım, netice çıkmadı. Bunun ancak yasayla düzelebileceğini söylüyorlar. Hemen yanımızda Köyceğiz, 8 kilometre mesafede Ortaca var; oralarda 8 katlı inşaata izin veriliyor. Bizimki köy statüsünde olduğu için ancak 2 kat izni veriliyormuş. Köyün yüzde 90'ı cezalı, yıkılmayı bekliyor. Muğla'da, bizimki gibi yıkım kararı verilen ev sayısının 5 veya 7 bin olduğu söyleniyor. İlgililer, bu nedir demeden yıkım kararı veriyor. Âdeta bir sindirme politikası uygulanıyor. Benim gibi yüzlerce mağdur bulunmakta. Her yere müracaat ediyoruz, sesimizi bir türlü duyuramıyoruz. Benim inşaat, Muğla-Antalya Karayolu'nun kenarında. Yoldan bakınca 2 kat, arkadan tarladan bakınca 3 kat görünüyor. Alttan görünmeyen zemini de kat sayıyorlar. Bu anlayışta da ayrı bir gariplik var. Tarlalarımızı evle mi dolduracağız? Sabri Uysal-MUĞLA Malum dizi bir nükteyi hatırlattı Yaklaşık olarak, 35 yıllık Türkiye gazetesi abonesiyim. Zannediyorum, 1970'li yılların sonlarıydı. Gazetede, birinci sayfadan her gün yayınlanan, kartvizit ebadında, çok şirin bir köşe vardı. Köşenin adı, "bir nükte" idi. Burada, "kelâm-ı kibar" diyebileceğimiz, fevkalade güzel sözler yayınlanırdı. İşte oradan okuduğum nüktelerden biri, hatırladığım kadarıyla şöyleydi: "Habis ruhlara kemâlât ve üstünlükler anlatılamaz, onlara cevap vermek, başkalarının onlara aldanmasını önlemek içindir..." Bunu neden mi hatırladım? Şu mahut dizi dolayısıyla, TV'lerde tartışanları, daha doğrusu resmî yalanları yeniden üretmeye çalışanları görünce bu aklıma geldi. Dolayısıyla.. Onlara cevap vermek, başkalarının onlara aldanmasını önlemek içindir. Şunu da ilave etmek isterim: Siz hiç, Osmanlı düşmanı fanatik bir Sırp gördünüz mü? Bendeniz, yakınları Sırp zulmüne uğramış, bir Boşnak Müslümanım. Hiç şüpheniz olmasın. Bu ve benzeri, tarih üzerinden fantezi üreten diziler, Osmanlı düşmanı fanatik Sırpları memnun eder. Daha da kötüsü, onlara ilham ve malzeme verir. Buna hakkınız yok. Bilmem anlatabildim mi? Kör görmüyorsa, güneşin kabahati ne! Vaziyet bundan ibaret. Ali Kasabalı-BURSA

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.