Bu mailimi, bu ülke ve üzerinde yaşayan bütün insanların güvenliği için 20 yaşında bir evladını yitirmiş, şehit babası olarak gönderiyorum. Ülkemizin idarecileri, Allah rızası için ne olur yalvarıyorum, bizi artık yormasınlar. Bir bilgi istiyoruz, bir türlü bilgi vermiyorlar. Ya ben şehit babasıyım, bu ülke için evladını yitirmiş, acı çeken bir babayım. Bizi neden sürekli oyalıyorlar? İlgililer neden şehit aileleri ile ilgili çalışma hakkında açıklama yapmıyor? Bilindiği gibi, 16.11.2011 tarihinde, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'nın düzenlediği toplantıda konuşan Sayın Başbakanımız,şehit yakınları ve terör mağdurlarına iş ve maaş müjdesi verdi. "Önümüzdeki günlerde inşallah, terör şehitlerine malum bizim desteğimiz var. Ve aileden daha önce bir kişiyi, birinci derecede yakınlığı olan bir kişiyi işe alıyorduk, şimdi onu inşallah ikiye çıkarıyoruz. Ama şimdi yeni bir adım daha atıyoruz. Pazartesi günü Bakanlar Kurulunda onun talimatını verdik. O da şu: Terör kurbanı olan, teröristler tarafından öldürülen aileye de aynı yardımı devlet olarak vereceğiz. O öldürülenleri de biz şehitler sınıfında mütalaa ediyoruz. Aynı şekilde onlara da o desteği verip o aileden yine aynı şekilde devlette istihdam sağlayacağız"şeklinde, Sayın Başbakanımızın yazılı ve görsel medyaya yansıyan açıklamaları olmuştu. Sayın Başbakanımızın şehit ailelerine verdiği müjde ne zaman gerçekleşecek? Bizlere lütfen bu konuda aydınlatıcı bilgi verilsin. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'na bağlı bulunan Şehit Yakınları ve Gaziler Daire Başkanlığı'na soruyoruz, net bir bilgi veren yok. Neden bize aydınlatıcı bilgi verilmiyor? Bütün şehit yakınları, Sayın Başbakanımızın açıklamalarının bir an önce gerçekleşmesini bekliyor. Sayın Başbakanın bahsettiği önümüzdeki günler ne zamandır? Lütfen artık birileri şehit ailelerine net ve açıklayıcı bilgi versin. Acılı yürekleri daha fazla yormasınlar. Bugüne kadar şehit ailelerine, yetkililer tarafından sözler verildi, hep unutulduk. Sayın Başbakanımızın sözünün eri olduğunu bildiğim için, diğer söz verenlerden ayrı tutuyorum ve bu sebeple açıklamalarının ne zaman gerçekleşeceğini öğrenmek istiyorum. Bize lütfen yardım edin. Sayın Bakanımız Fatma Şahin, lütfen artık şehit ailelerini de dikkate alsın, bir an önce güzel haberler açıklayarak bizleri sevindirsin. Mehmet Akdal (Şehit Babası) Böyle bir yere inşaat mı yapılır? Sayın Başbakan'ın dikkatine; Bigadiç, 1943'te büyük deprem görmüş, yerle bir olmuş. O günden sonra tek kat binalara izin verilmiş. Bu olay unutuldukça 2 kat, 80'lerden sonra da 3-4-5 katlara kadar izin verilir duruma gelinmiş. Ovamız desen, her gelen mühendis arkadaşlar, 3-5 metre altımızın deniz gibi su olduğunu, sağlam zeminin imkansız olduğunu söylüyor. Şimdi de, stad olarak kullandığımız, doğal ayrık otu çimi hiç bozulmayan top sahamız yıkılıp, yerine hastane yapılacakmış. Halbuki bu stad, ovanın şehirle sınırı ve düne kadar bataklık olan, DSİ çalışmalarıyla taban suyu aşağıya çekilip (adı bile Sarıgöl), ekilebilir hale gelmiş bir yer. 18 sokak, 10 caddenin suyunun toplaşıp, ovaya açıldığı yerin ağzına, hangi vicdanla inşaat izni verilir? Bizim hastanemiz var. Çevresinde de 9808 metrekare alan var. Bu alana 1 Blok, yetmezse 2 Blok dikilebilir, hastane çalışırken hem de... Şimdi top sahamızın kenarında belediye tarafından 12 metre yüksekliğinde, 21 metre bacası olan bir termal ısıtma tesisi kuruluyor, 4 bin abone bekliyor. 5 katlı hastane de bunun bitişiğinde yapılırsa, bu duman ve kül altında hastalar ne yapar, hijyen nerede kalacak? Dere yatağına, çürük zemine bina için izin verilmez deniyorsa, lütfen bu inşaat da durdurulsun. Hem akşama kadar kepçe ile kömür at, kül çıkar, dumanın tozun altında; hem ovamız ileride imara açılmasın, çürük zemin de cabası... Bir grup İnşaat Mühendisi Akdeniz Ateşi Hastalığı özürlülük için sayılsın Sağlık Bakanlığı ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'na; Ben EFM hastasıyım yani Akdeniz Ateşi, Akdeniz Anemisi. Şu ana kadar tedavisi bulunamamış bir hastalık. Ailesel kökenli olduğu söyleniyor, ne zaman nerede hasta olacağın belli olmuyor. Bazen altı ayda, bazen iki ayda bir, bazen de ayda iki defa hastalanırız. Hastalandığımızda da bazen 24 saat, bazen de 48 saat hiç yiyip içmeden, ayağa kalkamadan yatıyoruz. Bu hastalık, bizim sağlık sistemimizde özür sayılmıyor. Oysa Avrupa ülkelerinde bu hastalığı olanlar yüzde 40 ve üzeri özürlü sayılıyor. Bizde de benzer bir uygulamanın olmasını istiyoruz. Bu konuda çok sıkıntı çekiyoruz... Fatih Kara-YOZGAT Şubat özür grubu atamaları yapılsın Bakanımız 300 diyor ama biz tam 4000 kişiyiz. Mağduruz, sesimizi duyuramıyoruz, lütfen yardım edin. Eşimizden uzaktayız, çocuklarımızdan uzaktayız... Öğrencilerin psikolojisi düşünülürken, bizim çocuklarımızın ve eşlerimizin psikolojisi hiçe sayılıyor. Maddi ve manevi olarak kendimizi Şubat atamalarına hazırlamışken, birden "atamanın yapılmayacağı" şokuyla, aylardır ne yapacağımızı şaşırmış durumdayız... Böyle bıçak gibi kesilmez ki bu, bir geçiş dönemi olmalıdır. Son defa Şubat özür grubu atamaları yapılıp, mağdur öğretmen arkadaşlarımızın mağduriyetinin giderilmesi gerekmektedir. Çok zor bir şey değil. Bizler çok şey istemiyoruz. Bakanımızın kararlarına saygı duyuyoruz ancak azıcık empati yapılması gerektiğini düşünüyoruz. Doğudaki öğretmenlerin sürekli mağdur edildiğinin artık bilinmesini istiyoruz... Lütfen sesimize kulak verin, enkaz altında kalmadan da, enkaz altından kurtarılmadan da bizi anlayın. Biz öğretmenler olarak her türlü fedakârlığı yapıyoruz, lütfen bize inanın... Doğuda bir öğretmen Adres: İhlas Medya Plaza 29 Ekim Cad. No:23 Yenibosna/ İSTANBUL Tel: (0212) 454 38 22 Faks: (0212) 454 31 00