İstanbul Emniyet Müdürü Sayın Celâlettin Cerrah'ın dikkatine; Kızımız Şule Ekici, 7.5 aydan beri kayıptır. Maddî ve manevî olarak yıkılmış durumdayız. TGRT'de Yasemin'in Penceresi Programında kızımın fotoğrafını gösterdiler. Programa iştirak eden bir vatandaş, resimden tanıyarak, kızımı Bakırköy/İncirli'de bir parkta gördüğünü, sohbet ettiğini; kızım kendisine, Ankara'dan iki kız arkadaşıyla kaçtığını, Bahçelievler'de 3 kız bir bodrum kat kiraladıklarını, geçinmek için bir kuaförde çalıştıklarını söylemiş. Utandığı için eve dönemediğini de belirtmiş. Kızımı gördüğünü belirten vatandaş, saçını bile sarıya boyadığını söylemiş. Aynı vatandaş, kızıma bol bol nasihatlerde bulunduğunu da ilâve etmiş. Biz, aile olarak 1 aydır İstanbul'dayız. Bahçelievler'de gezmediğimiz sokak kalmadı. Kuaförlere soralım diyoruz, bizi kapıdan kovuyorlar. Zaten İstanbul'un yabancısıyız, buraları fazla bilmiyoruz. Lütfen seferber olun, kızımızı bulun. Eğer bunu başarırsanız, kızımızı bir kerecik bile olsa bağrımıza basmamızı sağlarsanız, başta siz olmak üzere, bütün teşkilâtınıza ömür boyu minnettar kalacağız... Dilara Ekici (Annesi), Tel: 0312 271 97 83-268 50 97 Avrupa'da işlenen bir suçtan dolayı, Emniyet Genel Müdürlüğü, İnterpol Daire Başkanlığı aracılığı ile Asayiş Daire Başkanlığı'na, bir suçlunun 10 parmak basım formu Almanya devletince gönderiliyor. Bu formdaki kimlik bilgilerinde şahsın adı, soyadı yazılıyor. Ancak, en önemlisi adres kısmında, Bingöl/Kürdistan/Türkiye yazılıyor. Bu ne cürettir! Bu memleket sahipsiz mi? Acaba İçişleri Bakanımız'ın bu mevzudan haberi var mı? Yoksa bildirilmedi mi? Böyle önemli bir husus örtbas edilir mi? Bir grup emniyet mensubu / Diyanet İşleri Başkanlığı'ndan açıklama 28 Nisan 2003 tarihli gazetemizin bu köşesinde, "Camilerimize çan sesleri yakışır mı?" başlığı altında verilen okuyucu mektubu ile ilgili, Diyanet İşleri Başkan Vekili Rıdvan Çakır imzasıyla gelen açıklama şöyle: Sayın Akgül'ün, "çalar saat sesinin, kiliselerdeki çan sesine benzediği" iddiasına katılmak mümkün değildir. Şöyle ki; Çalar saatlerin, gerek ses, gerekse de maksat bakımından kilise çanı ile bir ilgisi yoktur. Nitekim, asırlardan beri çalar saatler bütün islam ülkelerinde kullanılmış, camilere konmuş, bunun dinen uygun olmadığı hususunda islam alimlerince hiçbirşey de söylenmemiştir. Ancak, ibadetin huzur ve huşu içinde yapılabilmesi için, ibadet yapılan yerin son derece sade, huzuru bozan ve dikkati dağıtan her türlü şekil ve sesten uzak olması gerekir. Bu itibarla, ibadet yerleri olan cami ve mescitlerimizde bulunan çalar saatlerin, belirli zamanlarda özel ses çıkaran tertibatlarının, cemaatin ibadet huzurunu dağıtmaması için, bu saatlerde sesin; dikkati dağıtmayacak, sükuneti bozmayacak şekilde düzeltilmesi cihetine gidilmesi için müftülüklerimize zaman zaman yazılar gönderilmektedir. Bunlar örtbas edilir mi?