Zonguldak'taki kömür ocaklarında bu yıl 16 madenci hayatını kaybetti. Hayatını kaybedenlerin 6'sı Türkiye Taşkömürü Kurumu'na (TTK) ait ocaklarda, 10'u ise kaçak ocaklarda çalışıyordu. Maden Mühendisleri Odası olarak, madencilik sektöründe meydana gelen veya gelebilecek muhtemel kazalarla ilgili defalarca açıklama yapılmış ve her açıklamada, kazaların yeniden yaşanmaması için alınması gereken tedbirleri dile getirmiştik. Bu anlamda bir defa daha hatırlatma yapılmasında hayati bir yarar görmekteyiz. Yer altı kömür madenciliği, doğası gereği riskleri nedeni ile dünyanın her yerinde planlama, yatırım ve üretim aşamasından pazarlama aşamasına kadar çok özel tedbirler, donanım, bilgi, deneyim, uzmanlık ve sürekli denetim gerektiren dünyanın en ağır iş kollarından birisidir. Ülkemizdeki madencilikle ilgili kamu kurum ve kuruluşlarının bu bilgi ve deneyime ulaşması uzun yıllar gerektirmiştir. Özellikle 1980'li yıllardan itibaren uygulanan politikalar sonucunda, kamunun faaliyet alanları daraltılarak madencilik sektörü yarı yarıya küçültülmüş, uzun yıllar gerektiren bilgi ve deneyim birikimi de darmadağın edildi ve ediliyor. Böylelikle bu alanların yetersiz ve deneyimsiz kuruluşlara bırakılması ve kamusal denetimin de iyice gevşetilmesi sonucu kazalara davetiye çıkarılıyor. Kazalar, madencilikte eğitimin ve bilgi birikiminin ne kadar önemli olduğunu bir defa daha ortaya çıkarmıştır. Dolayısıyla böylesine zor ve riskli iş kolunda çalışanların sağlığı ve güvenliği için, alınacak tedbirler, yapılacak yatırımlar ve denetimler son derece önemlidir. Ayrıca, kazaların oluş nedenlerini tam olarak belirlemeden çözüm bulmak mümkün değil. Kâr hırsının sınır tanımadığı, denetimlerin yeterince yapılmadığı, eğitimin, bilgi birikiminin ve deneyimin önemsenmediği bir ortamda kazaları önlemek neredeyse imkânsız. İş kazalarının önlenebilmesi için, yasal mevzuatlarda yapılacak düzenlemelerle, iş yerlerindeki denetim mekanizmalarının güçlendirilmesi gerekirken, meslek odalarının görüşleri dikkate alınmadan, yapılan eksiklerle dolu yasal ve kurumsal düzenlemeleri kabul etmiyoruz. Ölümlere, yaralanmalara ve maddi kayıplara neden olan kazaların önlenebilmesi için, öncelikle insana ve insan emeğine değer veren politikalar temel ilke olarak hayata geçirilmeli. Kazaların önlenebilmesi amacıyla madencilik kurum ve kuruluşlarının, üniversitelerin, sendikaların ve madencilik sektörünün bilgi ve birikimini bünyesinde taşıyan Maden Mühendisleri Odası ile diğer ilgili tarafların birlikteliği çok önemli. Bu düşüncelerle ilgilileri bir defa daha göreve davet ediyoruz. > Erdoğan Kaymakçı (Maden Mühendisleri Odası Zonguldak Şubesi Başkanı) Semtimizdeki bu çözülmeyi durdurun! 22 yıldır Kocamustafapaşa'da ikamet etmekteyim. Semtin hali içler acısı. Sokaklarda uyuşturucu satılıyor. Ahlaki çöküntü dizboyu.Gasp gibi olaylar normal vakadan olmuş. Mesela, eski Abdi Çelebi Muhtarlığıile Rum kilisesinin sokağı, akşamdan itibaren uyuşturucu içici ve satıcıları ile doluyor. Sokağa çıkmak bir yana, balkona ya da cama çıkmak bile cesaret ister. Sabaha kadar gürültü, taşkınlık, kavga eksik olmuyor. Yetkililerden ricam, bu konuya eğilin, Paşamızı bu çözülmeden kurtarın lütfen... > Ayla Öztürk-KOCAMUSTAFAPAŞA Soykırım hesabı yapanlar bir de bunu sorsunlar Osmanlı Devleti'nin hüküm sürdüğü zaman dilimi içinde, taraflı-tarafsız tarihçilere ve arşiv belgelerine dayanarak şunu rahatlıkla söyleyebiliriz; Osmanlı, Müslüman olmayanlara planlı, sistematik bir etnik soykırım uygulamamıştır. Buna karşılık Osmanlı Balkanlar'da zaafa uğradığı zaman, Müslümanahali çeşitli vesilelerle, katliam, baskı ve zorlamalarla göçe zorlanmıştır. Son 200 yılda Osmanlı Devleti'nin sivil nüfusunun dörtte biri Balkanlar ve Kafkaslar'dameydana gelen etnik ve dini soykırım ile bunların doğal sonucu göçler sebebiyle yok olmuştur. Bu yaklaşık olarak 5 milyon insandır. Sadece 1912-1926arasında yani 14 senelik bir zamanda, Balkanlar'danyapılan göç sırasında 632 bin insanımız kayıp olmuştu. Bu sayıya asker ve devlet görevlileri dâhil değildir. Bu kayıpların tümünün, katledildiği, açlık ve hastalıklara kurban gittiği kesindir. Sonuçta, Balkanlar'daki Müslüman nüfusun yüzde 35'i sürülmüş, yüzde 27'si katledilmiştir. Balkanlar üzerine yazı yazanlar, sözüm ona Anadolu'daki soykırımların hesabını tutanlar, bunu hiç sormadılar. > Rifat Serdaroğlu