Son zamanlarda yeniden alevlenen madencilik karşıtı söylemler ile, kamuoyu maalesef yanlış bilgilendirilmektedir. Madenciliğe karşı çıkmak modern yaşantıya karşı çıkmak demektir. Madenciliğe karşı çıkanların günümüz modern yaşantısında kullandıkları her şeyi derhal bırakmaları gerekmektedir. Çünkü madencilik yapılmadığı takdirde; elektrik kullanamazsınız, bilgisayarları unutmanız, görsel ve yazılı basın araçlarını terketmeniz gerekir. Haberleşme, ulaşım, tıp ve akla gelebilecek her alandaki araç-gereçler bir bakıma madenciliğe dayanır. Bütün bunların farkında olanların, ucuz ve popüler birtakım söylemlerle sektörü ve bu sektörden ekmek parası kazanan insanları zor durumda bırakmaları doğru mu? Hem madenciliğe karşı savaş açmak, hem de madenciliğin nimetlerinden faydalanmak en ucuz tabiriyle sahtekarlık değil mi? Madenciliğe hayır diyenlerin, bu söylemlerini tekrarlamadan önce, bir on dakikalığına oturup etraflarına bakmaları, günlük yaşantıda kullandıkları her şeyi tekrar gözden geçirmeleri ve hangilerinden vazgeçebileceklerini düşünmeleri gerekmektedir. "Siyanürle altın araması yapan firma" deyimi bile madenciliğe karşı çıkan sözde aydınların ve uzmanların konuyla ilgili ne kadar bilgi sahibi olduklarını ortaya koymaktadır. Altın araması sırasında siyanür kullanılmaz. Siyanür, altın cevherinin işlenmesi ve cevherden altın elde edilmesi sırasında kullanılan bir kimyasaldır. Bununla birlikte siyanür, madencilik dışında diğer sektörlerde de oldukça yaygın kullanılan kimyasallardan bir tanesidir ama her nedense bu durum kamuoyuna anlatılmamaktadır. Her yıl dünyada yaklaşık 1.4 milyon ton hidrojen siyanür üretilmekte, bunun yaklaşık %18'i sodyum siyanüre dönüştürülmekte ve bunun da yaklaşık %14'ü altın, gümüş gibi kıymetli metallerin cevherden elde edilmesinde kullanılmaktadır. Geriye kalan siyanür, endüstrünün çeşitli alanlarında kullanılmaktadır. En yaygın kullanım ise, yaklaşık % 40 gibi bir oranla naylon endüstrisindedir. Türkiye'de kullanılan toplam siyanürün düşük bir miktarını oluşturan ve madencilikte kullanılan siyanür konusunda fırtınalar kopartılmaktadır. İnsanların aklını çelmeye ve madenciliğe karşı kamuoyu oluşturmaya çalışarak, bu sektörden geçimini sağlayan onbinlerce insanı zor durumda bırakmaya ve bu çalışanları çevre katili olarak göstermeye hiç kimsenin hakkı yoktur. > Bir grup madenci >> Özel Kurslarda keyfi uygulama olur mu? Milli Eğitim Bakanlığı'na; Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı olarak çalışan özel kurslar, keyfi uygulama yapabilir mi? Yapmaz ama, bazıları kanun, yönetmelik, yasa tanımıyor, kursiyerleri mağdur ediyor. Bir yakınımızı Şişli'de bulunan Özel M. A. ve Estetisyenlik Kursu'na kaydettirdik. 500 YTL kurs ücretini peşin olarak yatırdık. Ancak aynı gün, ekonomik sebeplerden dolayı bu kurstan vazgeçtik. Kurs yönetimi verdiğimiz paraya el koydu ve iade etmedi. İlgili kanun ve yönetmeliği araştırınca, kurs bırakıldığı zaman yasal bir sebep var ise, ücret iade edilir şeklinde idi. Kurs yöneticileri yasaları hiçe sayıyor. Konuyla ilgili yasaya ve yönetmeliğe uygun olarak dilekçe yazdık, dilekçemiz dikkate alınmadı. Yasaya göre birkaç sebepten biri teşekkül edince, kurs bırakıldığı zaman, ödenen ücretin kalan kısmı iade edilir. İlgili yasa maddesi aşağıdaki gibidir. "Milli Eğitim Bakanlığı Özel Kurslar Yönetmeliği'nin 38. maddesinde, Kursiyer ücretlerinin tesbiti ve tahsili 4.6.1988 tarihli ve 19832 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Özel Öğretim Kurumları Öğrenci Ücretleri Tespit ve Tahsil Yönetmeliği hükümleri doğrultusunda yapılır" ibaresi yer almaktadır. 19832 sayılı kanunun 10. maddesinde yer alan (e) fırkasına göre "Öğrenci velisinin öğrenciyi kurumda ekonomik olarak okutamayacak durumda olduğunu gösterir, resmi belgelerle tevsik etmesi" ifadesi bulunmaktadır. Bu maddeye göre, kursiyer velisinin ekonomik durumunu gösteren resmi belge ile birlikte kurstan ayrılabilir, haklarını alabilir. Ancak, biz her türlü resmi belgeyi sunduğumuz halde ücret iade edilmedi. Bu konuda ilgililerin harekete geçmesini ve bu keyfi uygulamaları durdurmalarını istiyoruz. > Kurs Mağdurları >> KDV ve ÖTV oranları bazı alanlarda mutlaka düşürülmeli Ülkemizde uygulanan vergilendirme sisteminin yeniden elden geçirilmesi zaruridir. ÖTV , KDV can yakar hale gelmiştir. Devlet vergi almalı. Ama vatandaşın yararı, kamunun çıkarı söz konusu ise eğer, bazı vergilendirme oranlarını aşağıya çekebilme erdemini göstermelidir. Zaruri ihtiyaç maddeleri, sağlık, kültür ve eğitim ile ilgili alanlarda vergiler aşağıya indirilmeli. Mesela sağlık'ta, hastanelerde kesilen faturalarda uygulanan KDV düşmelidir. Satılan ilaçtan, tıbbi malzemeye kadar her alanda KDV düşürülmeli, ÖTV olmamalıdır. Kitapta KDV hiç olmamalı, ama olacaksa 1 olmalıdır. Ders kitaplarında, kültürel kitaplarda, romanlar ve diğer bütün kitaplarda vergiler çok düşürülmeli, mümkünse tamamen kaldırılmalı ki millet daha çok okusun, toplum kültürlü ve bilinçli olsun. Sinema ve tiyatro biletlerinde de KDV olmamalı. Kültürel ve sanatsal gösterileri seyretmek için gittiğiniz yerlerdeki biletlerden KDV çıkartılmalı, aksine vatandaş teşvik edilmeli. Daha sosyal bir toplum oluşturmanın yolunu niye tıkarız ki? Üç kuruş gelir gelecek diye, milleti sinemadan, tiyatrodan, kitaptan, dergiden, gazeteden soğutmayın. Okusun millet. Kültürde KDV bitmeli. Eğitimde KDV bitmeli. Sağlıkta KDV bitmeli. Hayati olan zaruri harcamaların içindeki oranlar düşürülmeli. Yazık. Zengini de fakiri de eşit miktarda ödemek durumunda kalıyor ve parası olmayan baka kalıyor, yaya kalıyor. İşte o yüzden kalkınamıyoruz.. > Mustafa Göktaş (ÇETKODER Genel Başkanı) >> Bu porselen inek heykelleri neyin nesi? İstanbul'un bazı semtlerine yüzlerce inek heykeli yerleştirildiği belirtiliyor. Harbiye Askeri müze önüne dikilen 2, Taksim Metro gezi girişine, Harbiye TRT önünde ve Harbiye Lütfi Kırdar Merkezi önünde dikilen birer heykeli gözlerimle gördüm. Bir porselen tabağın 25 YTL olduğu günümüzde, tam boy porselenden inek heykeli yapmak neyin nesi? Burası Hindistan mı? Budistlerin dini törenlerini İstanbul'un göbeğinde düzenleyerek buna katılanlar, şimdi de İstanbul'un semtlerine inek heykelleri dikmeye mi başladılar? Yetkililerin bu saçmalığa son vermelerini beklemekteyiz. > Eczacı Sevim Gürel - ŞİŞLİ >> Lütfen durağımızı eski yerine alın İETT Genel Müdürlüğü, 50. Yıl Mahallesi kuruldu kurulalı, mevcut yerde bulunan Baştabya (26.durak ) otobüs durağını 300 metre uzağa götürerek, mahalle halkının İETT ve OHÖ otobüslerine binmesini zorlaştırmaktadır. Mahallenin Eski Edirne Asfaltı'na çıkışının en yoğun olduğu B Caddesi'nin karşısında bulunan yerde, 1973 yılından beri mevcut bulunan İETT durağı, hiçbir haklı gerekçe gösterilmeden, mevcut yerinden 300 metre öteye alınarak, yolculara sıkıntı verilmektedir. Mahalle halkının tepkisine yol açan bu değişikliğin, en kısa zamanda düzeltilerek, durağın ya eski yerine, ya da yeni yapılan üst geçidin tam altına alınmasını istemekteyiz. > 50. Yıl Mahalle sakinleri GAZİOSMANPAŞA