Memleketimde bayram havası

A -
A +

Kosova Prizren'de dinî bayramlar, örf âdetler görkemli şekilde yaşanır, bu günler bizim için hep başkadır. Başka bölge veya Müslüman ülkelerde gördüğümüz, şahit olduğumuz bayram kutlamaları, bayramlaşmalar bizdekinden başka, daha farklı. Hep bizim bayramları aratır türden. Şehrimizin küçük, akrabalık ilişkilerimiz güçlü. Aileler bir arada oluyor, üç gün boyunca akraba ziyaretleri devam ediyor; ikramlar, çocuklara verilen harçlık ve bahşişler... Bununla hep övünüyor, Prizren'deki özel günlerin başka yerlere de örnek olmasını istiyorum. Bazı arkadaşlar "hep eleştiriyorsun, biraz da bardağın dolu tarafına bak, olumlu, iyi yönlerimizden bahset" diyorlar. Boş taraf büyüyor, çoğalıyor, biz de dolu tarafına bakalım. Muhakkak ki öyle; stres, ekonomik sıkıntılar insanı öyle bir duruma getiriyor ki, hayata tutunabilmek için, kendi kendine moral vermek, pozitif düşünce ve çalışmalarla, bardağın dolu tarafı bizim için daha önemlidir. Ancak gidişat iyi değil, gelecekle ilgili bazı tehlikeler sezebilmek mümkün. Hepimizin bildiği gibi bayram; namazı, ardından kabristan ziyareti, aile bayramlaşması ve akraba ziyaretleri ile dolu dolu geçer. Yoğun tempolu devam eden bir hayatta dostların, akrabaların, komşuların sürekli görüşmeleri neredeyse imkânsız. Görüşmediğimiz sürede, akrabalarımızın problemlerine, sıkıntı ve mutluluklarına çok fazla ortak olamıyoruz. Telefon görüşmesi, mesajlaşma veya başka yollarla akrabalarımızdan haber alabiliyoruz. Bayram ziyaretlerinde, oturup görüşmediğimiz zamanlardaki gelişmelerden sohbet ediyoruz. Çocuklar gelen gideni görüyor, sokakta yürürken bir akrabasını tanıyabiliyor. Bu seneki Ramazan Bayramı ve Kurban Bayramında Prizren'de de değişiklikler yaşandı. Kosovalılar da dünyaya, sosyetik hayata çabuk ayak uydurdu. Ekonomik gelirlerle günlük yaşanabilir, ama dinî vecibeleri, örf âdetleri sürdürmede günlük yaşanılmaz. Bizden sonraki nesillere ne bırakacağız? Mal varlığı, yüksek binalar, yeni yapılar. Camiler, hamamlar, çeşmeler de bırakacağız elbet. Peki atalarımızın yaşadıkları, bize bıraktıkları, bizlerin yaşatmaya çalıştığımız dinî vecibeleri, örf âdetimizi bırakabilecek miyiz? Bizim de insanlarımız bayramlarda evlerinin kapılarını kapatıp, tatile gidiyorlar. Yolda görüştüklerim, gezerken yoruldum diyor, bu bayram beni yordu diyor. Ramazan ve Kurban Bayramı olmak üzere, yılda toplam 7 gün, geriye 358 gün kalıyor. 358 günde tatil yapacak vakit bulamıyor, birkaç gününü ayırıp iş yerini kapatamıyor. İnsanımız özel şirketlerde günde 10-12 saat çalışırken yorulmuyor da, bayram için gezerken yorulabiliyor. Her değişiklikte bir sebep arayabiliyoruz. Özenti, etkilenme, örnek alma... Efendim, başka yerlerde bayramlarda tatile gidiliyormuş, bayramlaşmalar kalkmış, yapılmıyormuş. Anne, babanın elini öpmek, birlikte olmak yerine, telefon açıp bayramlarını kutlayanlar da oluyor. Amacım insanlarımızı eleştirmek, suçlamak değil. Nasılsa herkes kendi istediğini, kendine uygun gördüğünü yaşıyor. Sadece yaşadıklarımı, hislerimi paylaşıyorum. Bu durum benim için üzücü, geleceğimiz için endişe verici gözüküyor. Her şeyden, her yerden, herkesten kendimize bir şeyler örnek alıyoruz. Peki sahip olduklarımızı nasıl koruyacağız? Ferdi Kovaç Hükümetin "Borç Açılımı"nı destekliyoruz Küresel kriz sebebiyle, sigorta ve vergi borçlarını ödemekte güçlük çeken milyonlarca kişinin borçlarının yeniden yapılandırılmasını öngören 'Borç Açılım'ına destek veriyor, vergilerini zamanında ödeyemeyenlere getirilen kolaylıkları bir gereklilik olarak görüyoruz. Hükümetten, vergilerini zamanında ödeyenleri de ödüllendirici düzenlemeler yapmasını bekliyoruz. Daha maaşını almadan vergisi kesilen milyonlarca memur ve emeklisinin üzerindeki vergi yükünün de hafifletilmesi ve bazı kolaylıklar getirilmesi gerekmektedir. Türkiye, halen etkisinde bulunduğu küresel mali krizin yanı sıra, 2000 yılında da ağır bir ekonomik kriz geçirmiştir. Bu tür krizlerin ardından vatandaşların ve işletmelerin rahatlatılması açısından şimdiye kadar herhangi bir paket yürürlüğe konulmamıştı. Bu yönüyle Hükümetin borç açılımını gerekli görüyor fakat sadece vergi değil, sigorta, Bağ-Kur gibi kamu borçlarını da ihtiva etmesi gerektiğini düşünüyoruz. Memur, işçi ve asgari ücretlilerin maaşlarındaki vergi ve sigorta prim yüklerinin yüksek olduğuna inanıyoruz. En büyük vergi, en az para kazananlardan alınıyor. Asgari ücretlinin ödediği vergi, OECD rakamlarına göre en yüksek Türkiye'de. Vergi ve sigorta primlerinin, reel gelir ve kazanç standartlarına göre adaletli olmasını ve vergilerin makul seviyelere biran önce çekilmesini istiyoruz. Kamu görevlileri, her yıl temmuz ayında yüzde 20'lik gelir vergisi dilimine giriyor. Bu sebeple, çalışanların ücretlerinde yüzde 4-5 oranında bir azalma oluyor. Buna ilişkin vergi muafiyeti getirecek bir düzenleme yapılmasını istiyoruz. 'Borç Açılımı'na kredi kartı borçlarının da dâhil edilmesinin, toplumsal huzur ve sosyal barış açısından büyük gereklilik olduğunu düşünüyoruz. Gürkan Avcı > Adres: İhlas Medya Plaza 29 Ekim Cad. No:23 Yenibosna/İSTANBUL Tel: (0212) 454 38 22 Faks: (0212) 454 31 00

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.