Merkez Bankası'nın ettiği...

A -
A +

Türkiye, döviz bulmak için durmadan kapı aşındırıyor; uluslararası kuruluşlardan kredi bulabilmek için olmadık tavizler veriyor. Bu sayede 65 milyon insanımızın geleceği de ipotek ettiriliyor. Peki tek çare bu mu? Yurtdışında onca insanımız, işadamımız var. Bunların 100 milyar doları aştığı iddia edilen birikimleri var. Bu dar günümüzde bunlar nerede? Üstelik vatandaşlarımızın dövizlerinin girişinde ciddi bir düşüş olduğu söyleniyor. Neden? Bunun cevabı Almanya'dan yazan okuyucumun mektubunda. Okuyun da, bazıları bu işi nasıl baltalıyormuş, görün: "17 Mart 2002 tarihli gazetenizde "Merkez Bankası mağdurlarını unutmayalım" başlıklı yazıyı okudum. Ben de buna küçük bir katkıda bulunarak, vatandaşlarımızı uyarmak istiyorum... Merkez Bankası'ndan; gerek İstanbul'da şahsen, gerekse Ankara'dan e-mail ile aldığım bilgilere göre; Merkez Bankamız Alman Maliyesi'nin isteği ile, yalnız Dresdner Bank üzerinden yapılan havaleleri değil, yanımızda götürüp direkt Merkez Bankası'na yatırdığımız hesapların da bir dokümanını Alman Maliyesine bildirmektedir. Böylece ikinci defa satılıyoruz. Bütün bunlara rağmen, hiçbir şey olmamışçasına, hâlâ birikimlerimizi Türkiye'ye getirmemizi, kendilerine yatırmamızı istiyorlar!.. Böyle bir uygulama hepimizi çok etkileyecek ve hiçbirimiz Türkiye'ye götürüp Merkez Bankası'na paramızı yatırmayız. Böyle sorumsuzca uygulamalar yüzünden, Türkiye büyük meblağda bir döviz kaybına uğrayacak...Bu yetkilileri tebrik(!) etmek gerekir. Bir devletin bankası bindiği dalı ancak bu kadar kesebilir! Bu şekilde satılmış olmayı kendime yediremiyorum; ilk etapta Türkiye'deki hesaplarımı kapatacağım, paramı buraya getireceğim. Sıkıştıkları zaman bizden para isterler, bir de bu şekilde harcarlar. Zaten bizim dövizlere verdikleri faiz de 1.5-2.5 arasında, yani Alman bankalarının verdiğinden az... Bu tavrım Türkiye'ye karşı değil, bizi satan çok bilmiş bürokratlaradır. Yazık, çok yazık!.." Gerçekten durum bu mu? Telekom'dan açıklama Gazetenizin 23 Mart tarihli nüshasında yayınlanan (Böyle bir uygulama doğru mu?) başlıklı yakınma mektubu incelenmiştir. Şirketimiz Ağustos 1998 tahakkuk döneminde 1200 kontör karşılığı abonman ücreti uygulamasına geçmiştir. Söz konusu abonman ücreti aylık 100 kontör karşılığı olarak (bugün için 5 milyon TL) alınmaktadır. 100 kontörün kullanılmaması halinde, kullanılmamış kontör hakkı, izleyen aylarda mahsubu yapılmak üzere yıl sonuna kadar aktarılmakta, ancak diğer yıla aktarılmamaktadır. Ayrıca Avrupa ülkelerinin çoğunda geçerli olan bu uygulamaya göre telefon abonelerinden 7.04-20.29 dolar arasında değişen miktarlarda aylık sabit ücret alınmakta ve bu ücretler karşılığında abonelere kontör hakkı tanınmamaktadır. Bu duruma bakınca kahroluyorum! Biz Avrupa'daki Türklerin sayısı 3 milyondan fazladır. 250 milyar dolar civarında birikimlerimiz yabancı bankalarda bulunmaktadır. Daha önce bir kısmımız birikimlerimizi çeşitli şirketlerde yatırıma dönüştürüyorduk. Çıkan bir furyayla çeşitli renkler isnat edildi. Güvenimiz kalmadı, paramızı çekmeye çalıştık, yeni para yatırmadık. Bu birikimlerimiz ya yastık altında, ya da yabancı bankalarda. O şirketlerin de bir kısmı battı, bazıları da zor durumda. Binlerce insanımız işsiz kaldı, üretim durdu. Ülkemiz kapı kapı dolaşıp para dilendi. Bu durum, "kökümüz, bir parçamız Türkiye'de" olan bizleri kahrediyor. Ne olur, güven veren birileri çıksın, itimadımızı kazansın, bu sisler dağılsın. Türkiye'nin ihtiyacı olan, şirketleri ayağa kaldıracak, işsizlere iş kazandıracak, üretimi arttıracak, ülkemizi namerde muhtaç etmeyecek para bizde fazlasıyla mevcut. Doğru kişiler bulunsun, güvenimizi kazanacak yöneticiler gelsin, bitsin artık bu kâbus. Gözbebeğimiz olan Türkiyemiz'den gelen iç karartıcı haberlerden kurtarın, bu kâbus bitsin!.. > Sami İnci - ALMANYA

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.