70 yaşında, 26 yıllık emekli bir vatandaşım. Emekli olduktan sonra 20 yıl da esnaflık yaptım, vergi verdim. Dükkanımı 6 yıl önce kapattım. Amcalarımın ikisi Sarıkamış Cephesi'nde, ikisi de Çanakkale'de şehit düşmüş. Babam da daha 16-17 yaşlarındayken, Yunanlılara karşı Afyon cephesinde savaşmış. Yani duyarlılığı olan, bu vatanı çok seven bir ailedenim, ben de öyleyim... Benim aldığım emekli maaşım bu ay 205 milyon oldu. Halbuki doğalğaza 147 milyon, elektriğe 44 milyon, telefona 29 milyon, suya 24 milyonluk faturalar geldi. Bu faturalarımın toplamı 244 milyon tutuyor, yani maaşımı çok aşıyor. Peki ben ne yerim, ne içerim, nasıl barınırım? Bereket kira vermiyorum, kızıma ait bir evde yaşıyorum. Şimdi sağolsun belediye başkanları bize tanınan seyahat imkanını da kaldırdılar. Kısacası bizi açlığa terkettiler. Çarem yok, doğalgazı hemen kapattırıyorum. Belki elektrik, telefonu da kapatırım. Bu hale getirenler utansın. Babalarımızın, amcalarımızın verdiği mücadeleyle bağdaşmayan bir hale düşürdüler. Düşürenler utansın!.. Evimizde, doğalgazsız, elektriksiz, telefonsuz bir hayatta bile bizi rahat bırakmıyorlar. Evlerimiz bomba üstünde, ne zaman infilak edeceğini bilemediğimiz, devamlı korkusunu yaşadığımız bombalar... Ümraniye, Mithatpaşa Caddesi'nde oturuyorum. 10 metre yakınımızda benzin istasyonu var, onun hemen bitişiğinde, likit gaz dolum tesisi, çok yakınında iki benzin istasyonu daha... Bunlarla da yetinmemişler, 4 adet de trafo yapmışlar. Bunlara, bu çarpıklığa kimler müsaade ediyor, kim izin veriyor? Millete bu kadar düşmanlık neden? Evimizde, huzur içinde açlığımızı yaşamamızı bile çok görüyorlar... > İsmi mahfuz - Ümraniye / İSTANBUL Bu gidişata bir dur denmeli! Ben 33 yaşında, 32 senelik bir İstanbul'lu olarak, hatta bir Türk olarak İstanbul'un ve Türkiye'nin birçok yerini gezdim. Üzülerek söylüyorum; giderek grileşiyoruz ve her taraf beton yığını halini alıyor. Bir o kadar da kalabalıklaşıyoruz. Kontrol dışı nüfus hareketlerimiz ve kalabalıklaşma ile çarpık kentleşme şehirlerimizi yaşanmaz hale getiriyor. Birçok çocuk sahibi olup, onları eğitimsiz bırakmak marifet değil. Böyle bir kuru kalabalığın faydası olmuyor. Belediyelerimiz de yatırım olarak betonu anlıyorlar. Atalarımızın bize miras bıraktığı bu cennet vatanı şimdiden tahrip ettik, ruhumuzu daraltıyor; peki evlatlarımız ne yapacak? Çocuklarımız tabiatı belgesel programlarında mı görecek? Ağacı, dereyi, ovayı, horozu, nerede görecek? Bunun için hükümetlerimiz de biz aileler de suçluyuz. Kendi kendimizin kuyusunu kazıyoruz. Maalesef çocuklarımızı da o kuyunun en karanlık köşesine atıyoruz. > Kemal Tabak - İSTANBUL Numaraya bak! Büyüklerimiz geçen yıl vergi numarası, bu yıl da T.C. Kimlik numarası verdiler bizlere. Gelecek yıllarda ne numaralar olacak acaba? Onlarda ne numaralar var bilemeyiz fakat bende yeterince numara zaten var. Emekli sicil no, il sicil no, mebsis no, vergi no, mal müdürlüğü no, bankamatik no, vatandaşlık no vs. Develet memuruyum. Cüzanımın şişkinliğini görseniz para var zannedersiniz. Cüzdan kart dolu. Ne kartları, nüfuz cüzdanı, sürücü belgesi, personel kimlik kartı, öğretmenevi kartı, bankamatikler, kredi kartları vs. niye taşıyoruz diye sormayacağınız belli. Çünkü trafik polisi ehliyet sorar, jandarma nüfus cüzdanı sorar, öğretmenevleri öğretmenevi kimliği sorar, bankamatik kartı ve kredi kartı taşımamak mümkün değil... O kadar çok kart var ki, Las Vegas kumarcıları gibi kartsız dolaşamıyoruz. Devlet büyüklerimiz, teknolojinin alabildiğine geliştiği Dünya'da acaba bizleri bu numara ve kartlardan kurtaramazlar mı? > İsmi Mahfuz Vatandaş