Muayenehanelerin, doktor açığını kapatmaya katkısı yok mu?

A -
A +

Yetkililer, sık sık ülkemizdeki hekim sayısının azlığından söz etmektedirler. Avrupa Birliği ile kıyasladığımız zaman, bu tespit doğrudur. Çünkü AB ülkelerinde ortalama 350 kişiye bir hekim düşerken, ülkemizde, yaklaşık 700 kişiye bir hekim düşmektedir. Normalde tam gün çalışan hekimlerin, ülkemizde çalışma saati 08:00-17:00 arası, yani günde 9 saattir. Bu süreyi daha da uzatmak, yasal olarak mümkün görünmemektedir. Muayenehanelerin bu yönden önemli bir tamamlayıcı işlevi bulunmakta ve bu durum gözardı edilmektedir. Part-time (yarı zamanlı) çalışan ve muayenehane çalışması sürdüren hekimler ise, 08:00-16:00 saatleri arasında, yani günde 8 saat kamu sağlık kuruluşunda çalışmakta, daha sonra muayenehanelerinde çalışmaya devam etmektedirler. Hastanelerde, yarı zamanlı doktorlar günde 8 saat, tam zamanlı doktorlar ise 9 saat çalışmaktadırlar. Arada günde yalnızca 1 saat fark bulunmaktadır. Muayenehanesinde devam eden doktorlar, akşam ortalama olarak saat 20:00'ye kadar, fazladan günde 3 saat, cumartesi günleri de genelde 8 saat fazladan çalışma gerçekleştirmektedirler. Bu çalışmaların toplamı, ortalama olarak haftada 23 saati bulmaktadır. Fazladan çalışılan bu süre, hastanelerde tam gün çalışan bir doktorun çalışma süresi olan 45 saatin %51'ine denk gelmektedir. Ülkemizde 40.000 civarında muayenehane bulunduğunu düşünürsek, bu muayenehanelerin, çalışma saati olarak sağlık sistemine katkısı, %51 fazlasıyla, 60.400 "tam gün" çalışan hekimle eş değerdir. Yani, muayenehanelerde çalışmasına devam eden 40.000 hekim, yalnızca hastanelerde "tam gün" statüsünde çalışan 60.400 hekimin ürettiği sağlık hizmeti oranında hizmet üretmektedir. Bu sayede, ülkemizde 104.000 civarında olan hekim sayısı, fiili olarak 104.000+20.400=124.400 hekim çalışmasına yükselmektedir. Muayenehaneleri kapatmak için elimizden geleni yaparken, muayenehanelerin sağlık sistemine yaptığı katkıyı, bir de bu yönden değerlendirmemiz gerekmiyor mu? Ülkemizdeki hekim açığını ciddi oranda giderme işlevleri bulunmaktadır. Bu yönden teşvik edilmeleri, desteklenmeleri ve fazla çalışma nedeniyle ödüllendirilmeleri gerekirken, cezalandırmaya çalışılmalarını anlamak gerçekten güçtür. Olaya bir de bu yönden bakmakta yarar yok mudur? > Doç. Dr. Paşa GÖKTAŞ >> Bu hatanın düzeltilmesini bekliyoruz Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı'na; 2003 yılında Bağ-Kur'la ilgili yeni düzenlemeye dayanarak, 9 basamak satın aldım, o günün para birimi olarak 30 milyara yakın para ödedim. Bu para ile Tokat'ta normal bir daire satın alınabilirdi. 2 yıl boyunca 22'nci basamaktan prim ödedim. Bir yıldan fazla da 23'üncü basamaktan prim yatırdım. En son yatırdığım basamak primi aylık 681 YTL idi. 02/08/2007 tarihinde emekli dilekçemi verdim. 03/10/2007 tarihinde emekli maaşım bağlandı. Bağlanan maaş miktarı 633 YTL. Eğer basamak satın almasaydım, bundan 1.5 yıl önce emekli olacaktım. Çünkü cüzi bir miktarla askerlik borçlanması yaparak emekli olma hakkım vardı. Tahminen 15'inci basamaktan emekli olacaktım ve bügün de 600 YTL civarında maaş alacaktım. Satın almış olduğumuz basamak farkları nereye gitti? 3 yıl boyunca ödediğimiz fazla primler nerede? Devletine güvenip de, gelecek için maddi durumunu güven altına almak isteyen ben ve benim gibi insanların hakları ne olacak? Basamak satın almam bana şu faturayı çıkardı: 18 ay öne emekli olacaktım, tahminen 10.000 YTL; 18 ay fazla prim ödememden dolayı 12.000 YTL; 18 ay normal prim farkı 5.500 YTL; basamak satın alma tutarı 30.380 YTL. Bunların toplamı da 57 bin 880 YTL oluyor... Basamak yükseltmek için bu kadar yüksek bir meblağ ödememize rağmen, hesaplanan maaşımızın tutarı emsallerinkinin yarısı kadar. Çünkü 2003'ten önceki yıllarda basamak satın alanların maaşları bize bağlanan maaşın hemen hemen 2 katı kadar. Devletimiz hiçbir zaman vatandaşını aldatmaz. Bu yapılan yanlışlığın da en kısa zamanda düzeltileceğine inanıyorum. > Haydar Yamçiçier (Bağ-Kur NO: 0390739070, T.C. V. No: 50323136856)-TOKAT >> Sözleşme hükümleri hiçe sayılıyor! 1- Ailem, 7 Nisan 2006 tarihinde bir inşaat firmasından, Aşağı Dudullu Ümraniye'de bir apartman dairesi aldı. Şu an tüm zorluklara rağmen bitirilememiş inşaatların arasında şantiye hayatı yaşamaya mahkûm edilerek ikamet etmeye çalışıyoruz. 2- Aramızdaki sözleşmeye göre Nisan 2006 sonu itibarıyla daire her yönüyle oturmaya ve kullanıma hazır hale getirilecekti. Yine aramızdaki ilgili sözleşme hükümleri; telefon, su, doğal gaz, elektrik tesisatlarını yapma ve abonenin kullanımına hazır hale getirme hükümlerine yer veriyor. 3- Şu an dairemizde oturabilmemiz için söz konusu inşaat firması sözleşme gereği üzerine düşen hiçbir yükümlülüğü yerine getirememiş ve mağduriyetimiz devam etmektedir. Daire sahipleri olarak yoğun çabalarımız sonucu su ve doğal gaz hizmetinden Kasım 2006'da yararlanabilmeye başladık. İGDAŞ ve İSKİ ile sözleşme imzalayabildik. Elektriğimiz ise şantiyede inşaatı süren diğer blokların şantiye elektriği üzerinden dairelere verildi. Telefon hizmetinden ise hiçbir şekilde şu an yararlanamamaktayız. Tapumuzu ise yıl sonunda alabildik. 4- Ailem daireyi almadan önce İstanbul'un başka bir ilçesinde kiracıydık. Dairemizi satın aldığımız dönemde de kiracı olduğumuz evin sahibiyle de anlaşmamız sona ermişti. Kasım ayına kadar elektrik, su, doğal gaz olmadığı için otelde, akraba yanlarında kalarak ailem ve ben maddi manevi mağdur edildik. 5- Elektrik ve telefon hizmetlerini ilgili kurumlardan alamıyoruz. Dairemizde inşaat şirketinin şantiye elektriğini, bedelini ödeyerek kullanmaktayız. Hizmet alamadığımız bu kurumlar; söz konusu inşaat şirketi üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirmediği için bize bireysel anlamda hizmet veremeyeceklerini ifade etmekteler. 6- Şu an itibarıyla bize sattıkları elektriği de inşaat şirketi keyfi olarak kesti. İnşaat şirketinin tarafımıza yaptığı bu çağ dışı, insanlık onurunu zedeleyici davranışı kınıyorum. İnşaat sektörünün altın çağını yaşadığı bu dönemde, müteahhitliğe soyunan, içlerini para hırsı bürümüş, işten anlamayan tecrübesiz firmaların hukuk dışı davranışlarına tüm tüketicilerin dikkatini çekmek isterim. > Fatih Akıntürk

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.