Müşteriye bu eziyet yapılır mı?

A -
A +

Son günlerde arayan birçok vatandaş, bankalarda ve bazı kurumlarda oluşan uzun kuyruklardan mustarip olduklarını söylüyorlar. Elemandan tasarruf yapalım diye onca vatandaşın vakti kuyruklarda harcanmakta, milli servet heba edilmekte, çalışma hayatı baltalanmaktadır. İşte arayan vatandaşlardan birisinin anlattıkları: 8 Aralık günü, işyerimden izin alarak, saat 13'te "..... Bankası'nın Yenibosna'daki şubesine kredi kartı borcumu yatırmak için gittim. Gördüklerime inanamadım, kuyruk dışarılara kadar uzamıştı. Mecburen ben de kuyruğa girdim. Kuyruk çok yavaş ilerliyordu. İki bilgisayar konmuş olmasına rağmen bir görevli çalışıyordu. Homurdanmalar başladı. Bir vatandaş güvenlik görevlisinden mevcut durumu görmesi için şube müdürünü çağırmasını istedi. Güvenlik görevlisi başlarda müdürün durumu zaten bildiğini belirterek çağıramayacağını, çok isterse kendisinin müdüre gidip durumu anlatabileceğini söyledi. İtiraz sesleri yükselince çağırmaya gitti. Yetkili olarak bir bayan geldi, görevli arkadaşları izinli olduğu için mecburen bir elemanla çalıştıklarını, bütün vatandaşların aynı günlerde geldiğini, bir kısmımızın çıkıp başka bir gün gelmesi durumunda problem kalmayacağını, yapacak başka bir şeyleri bulunmadığını anlatarak hepimizle adeta alay etti. Çıkan itiraz sesleri, homurtular da sonucu değiştirmedi. Saatlerce beklemek zorunda kaldık, işimizden, gücümüzden geri kaldık. İşim bittiğinde, kuyruğun ucu hâlâ caddeye doğru uzanıyordu..." Çağdaş bankacılık, müşteri memnuniyeti bu olmamalı. Halka bu şekilde eziyet edilmemeli... Cemal amca ile hasbihal Yılların acımasızlığına fazla direnç gösteremediği her halinden belli Osman amcanın, rengi sararmış, solmuş. Üzgündü, kırgındı, endişe yüklüydü. "Hayrola, ne oldu?" diye sordum. Bir derdi olduğu belli, ama söylemek istemiyordu. Küçük tabureye oturdum, meraklı gözlerle anlatmasını bekledim. Küçücük bir dükkanı vardı Cemal amcanın, 9, bilemediniz 10 metrekare kadar. İçerisi hurdadan geçmezdi, hem satmaz, hem de atmazdı. SSK emeklisiydi, maaşı azdı biliyorum, zar zor geçiniyordu. Çocukları evlendi, çoluk çocuğa karıştı. Kimsenin yardım yapacak hali de yok... Bunu biliyordu yorgun bisiklet tamircisi, kimseden birşey beklemez, gücü yettiğince çalışmak, kimseye muhtaç olmamak isterdi. Çok iyi niyyetli idi. O gün gözleri dolo doluydu, kader, alın yazısı diyordu. Kırıldığı belliydi... Israr ettim, konuştu: Böyle olmaz, olmaması gerekir. Ben fakir bir emekliyim. Bildiğiniz gibi 11 aydır maaşımıza tek kuruş zam yapılmadı. Aldığım 360 milyon, bununla geçinmem mümkün mü? Mecburen çalışıyorum, buranın birşey bıraktığı da yok, ama oyalanıyorum işte. Dükkan kirası, kira stopajı, KDV, geçici vergi, genel beyanname, muhasebe ücreti vs. Yılda bu iş için nerede ise 800-900 milyon veriyorum devlete; bu yetmezmiş gibi bir de maaşlarımızdan kesinti yapılacakmış. O zaman yok oluruz, açlığa, sefalete mahkum ediliriz. Dualarımızla gelenler beddua alır diye korkuyorum, umarım bu yanlıştan dönerler... Cemal amca başka şeyler de anlattı, hepsi de doğru. Bu garibanların nafakalarından kesilen üç-beş kuruşun kime hayrı olabilir ki... Mehmet Değirmenci - KONYA

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.