Tüketici haklarının korunması amacıyla birçok düzenleme yapıldı, yetkililer görevlendirildi, hakem heyetleri oluşturuldu. Tüketici dernekleri kuruldu. Şirketler de müşteri memnuniyetini ön planda tuttuklarını her fırsatta belirtirken, şirketler büyesinde müşteri temsilcilikleri kuruldu. Ama bütün bu adımlar problemlerin bitmesine yetmedi. Çok sayıda müşteri hâlâ şikayetçi, hâlâ bazı müşteriler aşağılanıyor, bazılarına çeşitli hayali suçlar isnat ediliyor. Bazı sözlerin, yazıların, adımların göstermelik olmaktan ileriye gitmediği anlaşılıyor. İzmit'ten yazan Ümmügülsüm Batur'a yapılan muamele hoş görülür mü? "30.04.2004 günü Dünya Alışveriş Merkezleri Alemdar Şubesi'nde (İzmit), toplam tutarı 350 milyon lira olan alışveriş yaptım, senet niteliğindeki sözleşmemi imzaladım ve ürünümü ertesi gün evde teslim alacağım sözüyle alışveriş merkezinden ayrıldım. Ertesi gün akşam saatlerine doğru teslimatın halen yapılmamış olduğunu öğrendikten sonra, ilgili alışveriş merkezini aradım. Halkla İlişkilerden sorumlu Ayşe Hanım'dan, sözleşmeyi tek taraflı olarak fesh ettiklerini, bundan dolayı teslimatın yapılmayacağını öğrendim. Sebep olarak da, kiracı olmam ve sigortamın bulunmaması söylendi. Halbuki sözleşmemde bir yıldır çalışmakta olduğumu ve sözlü olarak da sosyal güvencemin bulunduğunu belirtmiştim. Kaldı ki, bir şirkette kadrolu olarak çalışmakta olan kardeşim kefil olmuş, imzasını atmıştı. Telefonla netice alamayınca, oraya gittim, Fatih Bey'le görüştüm. Çeşitli gereksiz şeyler söyledi, eksperin satışı onaylamadığını belirtti. Bu noktada, ben de yalnızca elimdeki sözleşmeyi tanıyacağımı, maddi kaybım olmasa da bir insanın bu şekilde aşağılanmaması gerektiğini söyledim. Firma yetkilileri, kendilerini boşuna uğraştırdığımı, yapmam gereken herşeyi yapabileceğimi belirterek kızgınlıkla son noktayı koydular. Bu mu müşteri kriterleri, müşteri memnuniyeti? Kimse sizden malınızı zorla alma meraklısı değil. Ama bizi bu kadar rencide etme hakkınız var mı?" Utanç duyacağım şekilde suçlandım Bilgisayar alma hayalini gerçekleştirmek için yıllarca maaşından birikim yapan Mehmet Şerif Geleri de beklemediği bir şekilde suçlanmış, aşağılanmış: "Ben bir kamu kuruluşunda çalışmaktayım. 3 sene maaşımdan tasarruf yaparak, hayalim olan bir bilgisayarı almak istedim. Bilgisayar hususunda bir uzmanlığım bulunmadığından, sırf aldanmamak için ciddi ve güvenli bir kuruluş olarak bildiğim Teknosa İç ve Dış Ticaret AŞ'yi seçtim. 04.04.2004 günü, ilgili kuruluşun Kadıköy Carrefour-Nautılus şubesine gittim, 2 bin 241 dolara Toshiba P 3500 model diz üstü bilgisayarı büyük bir sevinçle aldım. O an fazla inceleyemedim, zaten bilgisayar bilgim de yok. Evime gidip dikkatlice inceleyince, bilgisayar alt arkasının vida tarafından çatlak olduğunu farkettim ve daha önce başkalarınca kullanıldığını anladım. Hemen ertesi gün ilgili mağazaya giderek durumu izah ettim. Fakat aynı personelin, bilgisayarı aldığım zamanki güzel sözleri ve güler yüzleri gitmiş, yerini aşağılama ve çatık kaş almıştı. Hiç yapmadığım bir şeyden dolayı suçlanıyordum, bu gayri ahlaki ithamlardan çok utandım. Tüketici Sorunları İl Hakem Heyeti Başkanlığı'na müracaat ederek, durumu izah ettim. İlgili başkanlıkça 24.05.2004 tarih ve 10 karar nolu rapor tutularak, gerekli işlemleri yapması temennisiyle ilgili firmaya gönderildi. Sonra da ilgili firmadan gelen telefonla, o raporu dikkate almayacaklarını öğrendim..." Firmalar, yazdıkları kurallara daha çok uymalı ve mahkeme kararlarına gerek kalmadan müşterilerini memnun etmeliler...