Yöneticilerimiz yaşadığımız acıları görmüyor, söyleneni duymuyor; vatandaşın halini anlamak istemiyorlar. Vatandaş bitti, eridi, tükendi, yok oluyor; umurlarında değil... İyi ki bazı koltuklara geldiler, bu yeter onlara. Vatandaş ne yer, ne içer, nasıl geçinir, umurlarında bile değil. Enflasyon halkımızı kemirmeye devam ediyor. Yetkililer yıl sonuna kadar enflasyonun %60'larda olacağını söylüyor. Oysa enflasyon şimdiden %75'i geçti. Bunlar %10 olan yılsonu enflasyon hedefini arttıra arttıra %60'a çıkardılar. Ancak, İTO'nun araştırmasına göre, yılın ilk 9 ayında bile 113 temel ürün ve hizmetin fiyatı ortalama yüzde 65-75 artış kaydetti. Bu nasıl enflasyonu düşürmek, soruyorum bizi idare edenlere ve Kemal Derviş'e... Paramız her gün değer kaybediyor; Angola'dan, Etiyopya'dan geride kaldık, bunlar kuru kuruya övünüyorlar. Dolar aldı başını gidiyor; bunlara göre ise herşey iyiye gidiyor. Elektriğe zam üstüne zam geliyor; ağırlaşan hayat şartları belimizi iki büklüm yaptı, yamulduk, yürüyemiyoruz; onlar yine her şeyin iyi gittiğini tekrarlıyorlar. Bunlar bizimle dalga mı geçiyor? Yazar kasayı atan esnaf idi. Tankeri getirip koyan vergi mükellefi idi. Simitle yoluna çıkan simitçi idi. Soyunan çıplanan sanatçı idi. Toplumun hangi kesimi bunlardan memnun ki... Yeter artık, inin sırtımızdan! Milletin yastık altında olan, kolunda, parmağında bulunan üç-beş kuruşu, altını da gitti. Ve millet sokağa düştü... Fuhuş Mersin caddelerinde yoktu. Akşam saat 22'den sonra çıkın çevre yoluna, gözünüzle görün. Bitirdiniz memleketi, bitirdiniz insanımızı; namusuyla oynamayın. Bu kadar ısrar fazla, gelen belki düzeltir. Ne istiyorsunuz bu milletten; bu düşmanlık, bu kin, bu nefret niye kardeşim? Bu ısrar neden? Daha fazla size tahammül etmek zorunda değiliz, ne olacaksa olsun! Yapabiliyorsanız, son bir yiğitlik yapın; seçim kanununu, seçim sistemini değiştirin de öyle gidin. Kolay mı elindeki imkanı, ekmeği bir başkasına vermek? Kolay mı ülkeyi karşılıksız sevmek? Kolay mı önce ülkem, sonra ilkem demek? Kolay mı halkını, memleketini, devletini sevmek? Kolay mı kendi çıkarından vazgeçmek? Kolaysa yapın da görelim... Bunlar için çalışmak ister, üretim ister, özveri ister, saygı ister, barış ister, ilke ister... Herşeyden çok yürek ister!... ¥ Mustafa Göktaş - MERSİN Kendi imkanlarımızı değerlendirelim! Yetkililere seslenmek istiyorum; Türkiye bu krizden, kendi imkanlarını en iyi şekilde değerlendirerek çıkmaya çalışmalıdır. Bu imkanlardan biri de bedelli askerliktir. Yaşadığımız krizi de gözönüne aldığımızda, bedelli askerlik hususunda bu kadar isteksiz olmamızı anlayamıyorum... Böyle bir uygulama ile, ilk etapta askerlik bedeli olan parayla kaynak sağlanmış olacak. İkincisi, harcamalar azalarak tasarruf sağlanacak. En önemlisi de, büyük bir kitle üretimden koparılmamış olacak. Savunmamızı zaafa uğratmayacak şekilde, böyle bir formül üzerinde düşünülemez mi? Türkiye'yi el birliğiyle bu krizden kurtaralım artık!.. ¥ Buse Gün Türkiye'm, sana ne oldu? İlk önce esnafımıza, daha sonra da halkımıza seslenmek istiyorum; nedir bu karamsar halimiz? Bu krizi biraz da biz çıkarmıyor muyuz? En zenginimizden en fakirimize, elimize geçen parayla dolar, mark alıyoruz. Kendi ülkemize, geleceğimize bıçak sapladığımızı hiç düşünmeden... Halbuki, bunun yerine bu imkanlar yatırıma dönüştürülse, hem bize hem de diğer insanlara iş imkanları oluşsa... Dolar, mark aldığımızda sadece bugünümüzü düşünür, bugünü kurtarıyoruz; peki ya yarınlarımız, ya çocuklarımız... Geleceğimizi kendi elimizle karartmıyor muyuz? ¥ İsmi Mahfuz Düzce batağa gidiyor Cumhuriyet tarihinde yaşanan en büyük deprem ile Düzce'nin yüzde yetmişi "abondone oldu. İkinci olarak, kendi depremi, "Düzce Depremi" ile de nakavt olduk. 100 binden fazla insanımız işsiz, 100 bin kişi evsiz... Yıkılan 28 bin konuta karşılık, yapılan 7600 konut... Düzce ili hâlâ Marmara Depremi kapsamında... Düzce'nin yaşadığı depremden bir yıl sonra selden zarar gören il ve ilçeler bir günde "afet bölgesi" ilan edildi. İnsanlar aç, insanlar evsiz, insanlar parasız, pulsuz. Halen konteyner okullarda eğitim veriliyor. Velilerin %25'inden fazlası ekonomik sebeplerden çocuklarını okula gönderemiyor. Duyun sesimizi artık!.. ¥ Yılmaz Kayıkçı - DÜZCE Zamların sonu gelsin Ekmeğe zam, tuza zam, gaza zam, suya zam... Üstüne üstlük bir de kendi maaşlarına zam... Bu zamların sonu gelmeyecek mi?.. Çocukların boynu bükük, anne babaların kalbi kırık. Fakir fukaranın sırtına bu kadar yük yüklenir mi? Bir de dalga geçer gibi dükkanlarımızı kapatıp bayram yapmamızı istiyorlar... Bizi bu hale getirenlerin de boynu bükülsün, kalbi kırılsın; eğer kırılacak kalp varsa tabii... ¥ İsmi Mahfuz Beni bu duruma düşürenler utansın! Ben Amasya'nın Merzifon ilçesinde küçük bir esnafım, berberlik yapıyorum. Ekonomik kriz beni çok etkiledi, bittim, çocuklarımı doyurmaktan acizim. Ankara'daki Devlet büyüklerine benim de sesimi duyurun. Elektrik, su, telefon borçlarımı ödeyemedim. Telefonum 5 aydır kesik, elektrik ile suyun kesilmesi de an meselesi... Bağ-Kur borcumu, kredi kartı borcumu ödeyemedim. Bağ-Kur borcumdan dolayı 15 gün cezaevinde yattım. Ben bu ülkeye 20 ay askerlik yaptım. Beni bu duruma düşürenler utansın... Atalarım, şimdiki yöneticiler eliyle bu hale düşürüldüğümüzü görselerdi, ne yaparlardı acaba? Üstelik, bizim seçtiklerimiz; kıvrandığımızı, süründüğümüzü bile bile, bizimle alay eder gibi, aldıkları milyarlık maaşlarla geçinemediklerini söylüyorlar ve kendi maaşlarına zam yapıyorlar... Kaymak tabaka krallar gibi yaşıyor, ama yine de şikayet ediyorlar. Biz ölmüşüz öyleyse... 3 oğlum var, üçü de okula gidiyor. Onları düşünmesem belki de hayatıma kıyardım. Bu sıkıntılar devam ederse ne olacağını yine de bilemem... Çok kişi de benim gibi... Biz bu kadar sürünürken, devlet ricali saltanatından vazgeçmiyor. Hâlâ har vurup, harman savuruyorlar. Makam araçları, yolluklar, yazlıklar azalacağına çoğalıyor... Bakan ve vekil sayısını düşürmeye ise hiç niy-yetleri yok... Bizi kabul edecek bir memleket var mı acaba? Varsa böyle bir ülke, lütfen bildirin. Her gün kahrolmaktansa, kaçıp gideyim. Bazıları kendi saltanatlarıyla baş başa kalsın Oğlumun kolu kırıldı, sardırdım ama yan tuttu. Yokluktan doktora götüremedim. Sakat kalacak diye korkuyorum. Benim anlatacak çok sıkıntım, çok derdim var. Ama şimdilik bu kadar yeter. Yolunuz birgün Merzifon'a düşerse ve ben de hâlâ buralarda isem belki anlatırım... ¥ Zeki Koçak - Merzifon - AMASYA