Neden cezalar yanlış plakalara yazılıyor?

A -
A +

Geçen gün bir arkadaşımı karakola çağırdılar. Sebebi de bir cezanın ön ödemesini yapmaması. Arkadaşım karakola gidip işin aslını öğrendi. Yaz aylarında, bir sahil kentimizde arkadaşımın aracının plaka numarasına bir ceza yazılmış, o cezanın ön ödemesi yapılmadığı için ifade vermesi gerekiyormuş. Halbuki arkadaşım o tarihte İstanbul'da çalışıyordu ve bunun belgeleri de var, ilgili yerlere sunacak. Bu yanlışlık çok sık yapılmaya başlandı. Bana gelen şikayetler, bu ceza yazma şeklinin değiştirilmesi gerekliliğini gösteriyor. Mesela, Sivas-İmranlı'dan Hasan Çelik'in yazdıkları: "Hayatımda hiç gitmediğim Mardin'de bana trafik cezası yazıldı. Tutulduğu tarihten 3 yıl sonra bana ilgili karakol tarafından tebliğ edilen tutanağa göre, 16.06.1999 tarihinde Mardin'de 1. Cadde'de saat 16.06'da yanlış yere park yaptığımdan dolayı, ..... sicil nolu görevli tarafından 5.600.000 TL para cezası yazılmıştır. Fakat ne ben, ne de arabam, hayatım boyunca Mardin'e gitmedik. Mardin'e nereden gidildiğini dahi bilmiyorum. 16.06.1999 tarihinde, 424523 sıra nolu trafik ceza tutanağına göre plakaya yazılan ceza bana yeni tebliğ edildi. Tutanakta yazılı bulunan plaka tam okunmadığı halde, 58 EF 533 olarak okunarak, benim adıma tutanak düzenlenerek gönderilmiştir. Ceza tutanağını getiren polise, hayatımda Mardin'e gitmediğimi söyledim; ama o da ya parayı ödemem, ya da mahkemede dava açmam gerektiğini söyledi. Cezayı 10 gün içinde yatıramadığım takdirde ikiye katlanacağını, dava açmamın ise daha fazlaya malolacağını söyledi. Bana ait olmadığı halde, bu cezayı istemeyerek yatırmak zorunda kaldım. Ceza kesildiği zaman plakanın yanında, aracın cinsi, rengi ve markası da yazılırsa bu gibi yanlış uygulamalar olmaz ve kimse mağdur olmaz..." Bu uyarıları dikkate almakta fayda var... Bize ne zaman müjde verilecek? Ben İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi Orman Mühendisliği Bölümü mezunuyum. 1999-DMS sınavını 79 puanla kazandım, ancak Sayın Bakan Recep Önal'a bağlı Başbakanlık Devlet Personel Başkanlığı bu sınav sonucumu, ben sınav tarihinden (17.10.1999) çok değil 3 ay sonra 25.01.2000 tarihinde mezun olduğum için geçersiz saydı. (2001 KMS sınavında böyle bir uygulama yapmadılar) Bu nadenle 2.5 senedir başka hiçbir yerde mesleğimle alakalı iş alternatifi olmadığı için, işsiz geziyorum. Bir galeride çalıştım, ama yapamadım. Devlet bizi okutuyor, sınava sokuyor, sonra bu sınavlarımızı geçersiz sayıp, ardından da bu sınavın geçerlilik süresini 2 yıl daha uzattığını müjdeliyorlar. Benim gibi mağdurların hiçbir hakkı gözetilmiyor. Ben KMS sınavını da kazandım 83 puanla ama, bununla Orman Bakanlığı'na atanmam mümkün değil, zira bu sınav kariyer meslekler için (Müfettişlik, Kaymakamlık,Öğretmenlik...) KMS sınav sonuçlarıyla, DMS sınavı ile atanan kurumlara ve kadrolara atanabilseydik benim için en iyi müjde olurdu, zira sınavlara girmekten daha da ötesi, sınav stresinden bıktım. Hem ben üniversite mezunuyum hem de Orman Bakanlığı'ndan başka bir alternatifim yok, zira bütün derslerimiz devlet merkezli ve toplumda Orman Mühendislerinin görmüş olduğu itibar da malumunuz. Bu türden sorunlarımıza eğilerek bizlere de müjde vermenizi beklerdik. > Galip Çağtay Tufanoğlu Eş, dost ricasıyla hastane kurulmuyor... Daha önce hastane ile ilgili yazdığım yazı ilgili kurumların dikkatini çekti, Demirköy'ün yararına oldu. Yetkililerin bu işe eğilmeleri bizi onurlandırdı. Amacımız, bu kadar yükü olan bir kuruma hastane sıfatını kazandırmak. Milletvekillerimizle yaptığım görüşmede bu konuyla ilgileneceklerini söylemişlerdi, sağolsunlar, onlar Ankara'ya döndükten sonra da bu konu ile ilgili telefonla görüşmelerimiz oldu. Demirköy Sağlık Merkezine yeni atanan doktorun problemlerle yakından ilgilenmesi de takdir topladı. Doktor kadrosunu tamamlamak için yoğun bir gayret içindeyiz. Elbirliğiyle problemlerimizi çözmemiz gerekir. Eksiklikleri görmezden gelerek, hayal denizinde kürek çekerek bir yere varamayız. El birliğiyle güzelliklerin olması için gayret göstermeliyiz... > Türkan Üresin - DEMİRKÖY Lütfen bu hatayı düzeltin! Bağ-Kur Genel Müdürlüğü'ne; Bağ-Kur'un ilk zamanlarından itibaren prim ödemeye başladım. 1986 yılında emeklilik işlemlerimi yaptırmak için gittim, "sen emeklisin, neden geldin?" dediler. Araştırdım, benim yerime başka birinin emekli edildiğini öğrendim. Ama ben 1927 doğumluyun, o şahıs ise 1942 doğumluymuş. Bu anlaşılınca bir dilekçeyle durumu belirtmemi istediler, ben de söyleneni yaptım. 1.5 ay sonra 4. basamaktan emekli ettiler. Halbuki ben 6. basamakta idim. Yapılan yanlışlığı ancak 2 sene sonra fark ettim. Şişli'deki merkeze gidip sebebini sordum, "1981, 1982 yıllarının parasını yatırmamışsın" dediler. Evraklarımı götürdüm. Bu defa da "sen peşin yatırmışsın, bu yanlışlık onun için yapılmış" dendi. O kızgınlıkla çıktım. Yolda rastladığım biri kızgınlığımın sebebini sordu, söyledim; o da "tahsis amirine çık" dedi. Söylenen kişiye çıktım, derdimi anlattım "baba senin hakkın çok yenmiş, Haziran ayında gel de düzeltelim" dedi. Haziran'da gittim, o şahsın tayininin Üsküdar'a çıktığını söylediler, yerine gelen müdür de ilgilenmedi. Birkaç defa dilekçe verdim, iki sefer de Ankara'ya yazdım; hiçbir netice alamadım. O zamanlar işi sıkı tutmadım, işlerim iyi idi, paraya da pek ihtiyacım yoktu. Ama şimdi kriz beni de çok kötü bir şekilde vurdu. Geçen gün 110 milyonluk maaşımı aldım, eve gelinceye kadar 10 milyon kalmıştı. Dayanacak, geçinecek takatim kalmadı. Lütfen yapılan bu yanlışlığı düzeltin artık. Ben 75 yaşımdayım, daha fazla eziyet çektirmeyin! > Mehmet Karabulut (Bağ-Kur No: 100 574 242) - İSTANBUL Düşünmenin zamanı gelmedi mi? "Türk insanı dürüst, çalışkan, namuslu, akıllı ve bilgilidir" deriz. Peki biz böyle miyiz? Piyasa durgun diye sabah akşam kahvelerde oturuyor; depremin, geçim sıkıntısının, işsizliğin, okula girememenin verdiği sıkıntılarla, kimimiz depresyona girmiş, kimimiz ruh sağlığını tamamen yitirmiş; geleceğe güvenimizi tamamen kaybetmiş bir toplum olma yolunda süratle mesafe almaktayız. Kendimize örnek aldığımız kimi kimselerin de boğazlarına kadar yolsuzluklara, kanunsuzluklara batması hayatımızı daha da çekilmez hale getiriyor. Halbuki bazı şeylere yeniden başlasak, çalışmayı, başarmayı denesek; bazı yaralarımıza tuz basıp taze bir başlangıç yapsak... Hatalarımızı kabul edip bunlardan dönsek... > Mehmet Akçelik - İSTANBUL

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.